İİT TOPLANTILARI VE ARDINDA BIRAKTIKLARI

Vehbi BAYSAN 18 Nis 2016

Vehbi BAYSAN
Tüm Yazıları
İstanbul geçtiğimiz günlerde Ortadoğu ekseninde jeopolitik dengeler açısından çok önemli bir uluslararası konferansa ev sahipliği yaptı.

İstanbul geçtiğimiz günlerde Ortadoğu ekseninde jeopolitik dengeler açısından çok önemli bir uluslararası konferansa ev sahipliği yaptı. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dışişleri bakanları toplantısı bölgenin önemli isimlerinin ülkemize gelmesini sağladı. Bölge liderleri stratejik ortaklık konusunda Ankara ve İstanbul’da önemli toplantılar gerçekleştirdiler, Türkiye bu fırsatı son zamanların en verimli görüşmelerine çevirmiş gibi görünüyor. Üç yılda bir düzenlenen ve İstanbul’da on üçüncüsü gerçekleşen toplantılarda kadın sorunlarının tartışıldığı oturumlar belki de en ilgi çekici olanlarıydı. Tematik olarak “meme ve rahim kanseri” konularına dikkat çekilen oturumlar birer başarı örneği olsa da bu tür kronik sorunların çözümüne doğrudan katkı sağlamakta eksik kalıyor. İslam toplumlarında binlerce kadın erken teşhis ile ‘önlenebilir’ bu tür kanser türleri yüzünden hala hayatını kaybediyor. Ciddi finansman ve kaliteli programlar ile erken teşhisin hayat kurtaracağını vurgulayan farkındalık kampanyalarının sayısının arttırılması, acilen üzerine eğinilmesi, hükümet programlarına alınması gereken en başlı konulardan.. Günümüz bölge toplumlarının en belli başlı sorunlarından biri ‘kadın meselesi’ olmaya devam ediyor. Kadınlar nüfusların yarısı kadın olmasına rağmen kadınlar, karar mekanizmalarındanuzaktalar.Son derece ihmal edilmiş bir alan bu, oysa, kuran ve hadislere bakınca kadının yerinin İslam’da ne kadar yüksek olduğu görülecektir. Yeri gelmişken bir de toplumsal gerçeklikten söz etmek gerek – tacize, tecavüze uğramış binlerce kadın ‘kendi emniyetleri için’, yani ‘namus’ cinayetlerine kurban gitmesinler diye, ‘gönüllü’ olarak hapishanelerde konaklamak zorunda kalıyor, kimileri çocuklarını orada yetiştirmeye çabalıyor. Yani, sorunun temeline inip çözüm arayışına girmek yerine mağdur kadınlar toplumun gözü önünden alınarak sorunlar ötelenmeye çalışılıyor.

Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’nin kadın sorunları konusunda daha çok çaba harcanması ve bunun da merkezinin İstanbul olması hususundaki önerisi ve ilk adımların atılması konusunda gönüllü davranması takdire şayandır. Geçtiğimiz Cuma akşamüzeri okunan sonuç bildirgesi, toplantının bitimini ilan ederken pek çok konuyu da ‘inconclusive’ yani bir ‘sonuca vardırmadan’ olduğu gibi ardında bıraktı. Bunların içinde en dikkat çekeni itirazlara rağmen metinde İran’a karşı sürdürülen tavır ve Lübnan Hizbullahı’na yapılan atıflar. Böylece Ortadoğu’da süregelen çekişmelerin taraflar arasında yakın gelecekte de devam edeceği sinyalleri verilmiş oldu. Suni olarak yaratılan ve abartılan Şii-Sünni çatışması mezhepler arası mücadelelerle bir müddet daha devam edecek gibi. Zira, taraflar mezhepçiliği ekonomik ve yerel siyasal sorunlarını örtbas etmek için ‘her kapıyı açan’ bir anahtar olarak kullanıyorlar. Bir diğer sinyal de İran Devlet Başkanı Hasan Ruhani’nin İslam İşbirliği Teşkilatı sonuç bildirgesinin akabinde Ankara’da üst düzeyde ağırlanması. Buna göre Türkiye, açılış konuşmasında vurguladığı gibi, mezhep çatışmalarının tarafı olmayacağını göstererek kendisinden beklenen rolü resmen yeniden ilan etmiş oldu. Ancak, düzenlenen basın toplantısında Ruhani’nin iki ülke arasındaki ekonomik işbirliğine ve yapılan anlaşmalara defalarca vurgu yapması, görüşmelerin içeriği konusunda samimi ipuçları vermekte. Sonraki yazılarımızda daha detaylı ele alacağımız üzere, Suudi Arabistan-Mısır ekonomik bloğunun önemli bir kanadını oluşturan Türkiye, öte yandan İran ayağını da eklemleyerek bölgedeki ekonomik ve dahi siyasi gelişmelerde önemli bir rol oynamayı sürdürecektir. Bence, İslam İşbirliği Teşkilatı toplantılarının ortaya koyduğu ve tüm İslam devletlerini doğrudan ilgilendiren unsur toplantının detaylarında gizli değil. İslam İşbirliği Teşkilatı adı altında veya başka isimlendirmelerle, Müslüman ülke liderleri üç yılda bir değil, çok daha sıklıkla toplanmalı. Sadece Müslüman toplumları değil, tüm insanlığı doğrudan ilgilendiren sorunlarda çözümler üreterek önderlik görevlerini üstlenmeli. Bu tavrını tüm Müslümanların birincil görevi haline getirerek, İslam’ın ‘selam’ yani ‘barış’ mesajını kuşakların şiarı haline getirmeli.