HEDİYELEŞME

İsmail ÖZCAN 23 Haz 2016

İsmail ÖZCAN
Tüm Yazıları
Hediye alıp vermek, bazı inceliklere özen göstermek koşuluyla sevgileri canlandırır, güçlendirir. Dostlukları, arkadaşlıkları pekiştirir.

Hediye alıp vermek, bazı inceliklere özen göstermek koşuluyla sevgileri canlandırır, güçlendirir. Dostlukları, arkadaşlıkları pekiştirir. Hediye vermek, insanları bencillikten uzaklaştırır, fedakârlığa alıştırır. Peygamberimizin (s.a.v.) bu anlamda olmak üzere, “Aranızda hediyeleşin, hediye alıp vermek dostlukları kuvvetlendirir.” (İmam malik, el-Muvatta) buyurmuştur.

Bu hadisiyle, Peygamberimizin hediyeleşmeyi kayıtsız şartsız teşvik ettiğini sanırız. Böyle bir sanı doğru değildir. Çünkü Peygamberimiz bir başka hadislerinde de, “Hediye hikmet (derin bilgi ve mevki) sahiplerinin bile gözünü kör eder” (Camiu’s-sagir, c.2, s.184) buyurmuştur. Buna göre de hediye yasak sanılır. Gerçek durum çok farklıdır.  Bir hediye, hiçbir çıkar ve gizli amaç gözetmeden, bir karşılık beklemeden, sırf sevgi ve dostluk sebebiyle, onları güçlendirmek uğruna verilirse hakikaten hediyedir. Ama verilen hediye bir maksada yönelikse, bir karşılık hedefliyorsa, o sayede ilerde bir şey elde etmek niyeti taşıyorsa, ya da hediye verilecek şahsın işgal ettiği mevki ve memuriyet sebebiyle sunuluyorsa, bu, dini anlamda bir hediye değildir. Birinci anlamıyla hediye güzeldir. Hatta bu yolla yoksulları, muhtaçları kollamaya bile hizmet edebilir. İkinci hadisin delalet ettiği anlamda hediye almak ve vermek ise çeşitli derecelerde sakınca taşımaktan en batırıcı günaha kadar insanı sürükler. Bu anlamda hediyenin birçoğu din bilginlerince hediye değil rüşvet sayılmıştır. Buna ilişkin Hz. Peygamber’den bize ulaşan çok çarpıcı bir örnek mevcuttur.

Peygamberimiz, zekâtın “farz” kılınmasından sonraki bir tarihte, İbn Uteybe adında bir zatı, Süleym Oğulları denen bir kabilenin zekâtını toplamaya memur etti. İbn Uteybe, bu görevi ifa edip geri döndüğünde, topladığı ayni ve nakdi zekâtı, mescitte, sahabenin huzurunda, Hz. Peygamber’e takdim etti:
-Ya Resulallah, şunlar zekat olarak size (yani beytü’l-male, devlet hazinesine), şunlar da hediye olarak bana verildi; şunlar zekat olarak size, şunlar da hediye olarak bana verildi, diyerek zekatları Hz. Peygamber’in önüne, hediyeleri de kendi yanına koydu. Bunun üzerine Peygamberimiz hemen minbere çıktı. Kızgınlığını belli eden bir ses tonuyla şöyle dedi:

-Bu adam şayet anasının evinde otursaydı, şunlar hediye olarak bana verildi diye bir kenara ayırdığı şeylerden bir teki bile kendisine verilir miydi? Asla verilmezdi! Ona hediye adı altında verilenler bizim ona verdiğimiz memuriyet dolayısıyla verilmiştir. O halde onlar hediye değil beytü’l- malin (devlet hazinesinin)’dir. (Buharî, Kitabü’z-Zekât, bab: 67).