GIDA GÜVENLİĞİ VE ORTADOĞU ÇATIŞMALARI

Hasan KÖNİ 04 May 2016

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
Yazının başlığını okuyunca çatışmaların gıda güvenliğiyle ne ilgisi var, denilecek. Ortadoğu'daki çatışmaları incelerken genel olarak dini ve ırksal faktörler, mezhepçilik,dış güçlerin Ortadoğu'ya karşı izledikleri politikalar göz önünde tutuluyor.

Yazının başlığını okuyunca çatışmaların gıda güvenliğiyle ne ilgisi var, denilecek. Ortadoğu’daki çatışmaları incelerken genel olarak dini ve ırksal faktörler, mezhepçilik,dış güçlerin Ortadoğu’ya karşı izledikleri politikalar göz önünde tutuluyor. Oysa, gelişmekte olan ülkelerin  bir çoğunu ve Ortadoğu’yu kırılgan yapan başka faktörler de var. Bu faktörler arasında: İklim değişikliği, çevre kırliliği, su kullanımının yönetimi ve gıda güvenliği gibi faktörler var. Bu faktörler, Ortadoğu’daki çatışmaların alt  yapısını oluşturuyor. Çatışmaların  ve göçlerin başlangıç noktası gıda eksikliği ve su paylaşımı yüzünden. Örneğin, Suriye’deki halk ayaklanmasını körükleyen faktörlerden biri beş yıl öncesinden bu ülkede çok önemli bir kuraklık yaşanması ve tahıl üretiminin olağan dışı düşmesi ve büyük baş hayvanların telef olması halkı ayaklanmaya hazır hale getirmiş. Türkiye’nin 1987 yılında Güney Doğu Anadolu’da baraj yapma zincirine girişmesi de Suriye, Türkiye, Irak arasında su sorununu  ortaya çıkarmış ve bu ülkelerle aramızda savaş  davulları çalınmıştı. Yemen de su kullanma hakları ve yasa dışı açılan kuyular yüzünden oluşan güvenlik sorunları ve bu konuda belli mezhepleri kayıran hükümete karşı duyulan husumet ülkeyi çatışmaya hazır hale getirmişti. İlerde iklim değişikliği ve kuraklık nedeniyle Ortadoğu’da baş gösterecek olan gıda güvenliği sorunu çözülemezse siyasi boyuttaki çatışmaların, başka nedenler ileri sürülerek, artması beklenmektedir.

Birkaç yıl önce dünyanın tahıl ambarı olarak görülen bölgelerinde görülen kuraklığın yanında çiftçilerin para kazanmak için biyolojik yakıt üretimine yönelmeleri tahıl üretimini azaltmış, diğer yapısal sorunlarla birlikte, 2007-2008 yılları arasında  dünya gıda krizine yol açmıştır. Bu durum gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sosyo-siyasal  nitelikte ayaklanmaların çıkmasına ve ekonomik dengesizliklere neden olmuştur. Bu durum küresel gıda sisteminin biribirine olan bağlılığını göstermektedir. Kürsel gıda sistemin entegre bir sistem olduğu anlaşılınca, Kasım 2015’de 15 ülkenin altmış yüksek rütbeli karar vericisi Washington’a çağrılmış ve yapılan toplantıda 2020-2030 yılları arasında çıkabilcek krizlerin senaryoları tartışılmış. Gıda üreten ülke yöneticileri, gıda tüketen ülke yöneticileri olarak ikiye ayrılan karar vericiler; iklim değişikliği ve siyasal dengesizlerin dünya gıda sistemi üzerine getireceği sorunların senaryolarını tartışmışlar. Senaryolarda ortaya çıkan önemli bir husus, değişen hava koşullarının bölgeler arasındaki gıda zincirini de değiştiriyor olması. Senaryoda belirlenen diğer bir husus, Suriye, Irak ve Nijerya’da militan grupların açlığı bir savaş taktiği olarak kullanmaları.     

Dünya Gıda Örgütü, birbirine bağlı olan dünya gıda üretimi sorunlarını çözmek için gıda üreten ülkelerin üretim sektörleri arasında entegre çözüm önerisinde bulunuyor. Bu konuda önerilen bir konu temiz enerji üretileceği için baraj yapımlarına tekrar önem verilmesi. Tabii barajlarında  yaratacağı başka sorunlar var. Gıda güvenliği bir çok sistemle bağlantılı. Bunlar: İklim değişikliği, suya erişebilme, tarımsal üretim, lojistik ve alt yapı tesisleri, ulusararası ticaret ve mali sistem ve devletin kırılganlığı. Amerikan yönetimi, ilk defa açıklıkla, çevresel sorunlar ve dünyadaki nüfus artışı, şehirleşme, kırsal alanların nüfusunun azalması  nedenleri ile  güvenlik sorunların ve çatışmaların artacağını belirtiyor. İlginç bir biçimde Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın yaptırdığı araştırmalardan biri: “Şehirlerin Nasıl Besleneceği” üzerine. Küresel Gıda ve Tarım Formu ise: “Şehirleşme Döneminde Kırsal Bölgeler ve Tarım” üzerine araştırmalar yayınlıyor. Avrupa Birliği de, gittikçe Avrupa’ya  gelen göçmenler nedeniyle gıda güvenliği üzerine araştırmalar yaptırmaya başlamış bulunuyor. Avrupa Birliği, özellikle, Güney Avrupa bölgelerinde gelecek yıllarda gıda güvenliği açısından sorunlar çıkacağını hesaplıyor. Öte yandan, bir çok ülkenin yakın zamanda gıda üretimi açısından tek başlarına yeterli olamayacakları hesaplanıyor.. Bunun nedeni hızlı nüfus artışı ve işlenebilir toprakların azalması. Yoğun tarımsal üretim teknikeri de ilerde gıda güvenliğin sorununu çözemeyecek gibi gözüküyor. Hükümetlerin tarım ürünleri için verecekleri sübvansiyonların devlet bütçelerini zora sokacağı ve birçok bölgede haksız rekabete yol açabileceği hesaplanıyor. Gıda güvenliği felaketine ve insanların birbirlerinin boğazına sarılmalarının önlenmesine imkan var mı? Bu konuda bazı öneriler var. Ancak, devletler Paris İklim Antlaşmasında olduğu gibi bir araya gelebilirlerse çözüm olabiliyor. Çözüm önerileri bir sonraki yazıya kaldı ama Dünya devletleri zorunlu bir entegrasyona gidecekler gibi gözüktüğünü söyleyebilirim.