​YENİ TİCARET YOLLARI VE ORTADOĞU

Hasan KÖNİ 17 May 2017

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
Yeni ticaret yolları yeni küresel liderlerin ortaya çıkmasına yol açıyor.

         Yeni ticaret yolları yeni küresel liderlerin ortaya çıkmasına yol açıyor. Aynı zamanda şimdiye kadar devletlerin dikkatinden kaçan bölgeler yeni değerler kazanıyor. Çin Başkanı Zişinping’in, Başkan olduğu 2014 yılından beri dış politika önceliği Çin’in Avrasya’ya ‘İpek Yolları’ ile bağlanması. İpek Yolu terimini ilk olarak Alman coğrafyacı Ferdinand von Richthofen 1877 yılında, Çin ile Akdeniz’in batısını birbirine bağlayan ticaret yolları için kullanmıştı. Uluslararası ilişkiler çalışanların askeri güç kullanma dışında  aklında tuttukları jeopolitik bir terim olan ‘İpek Yolu veya şimdiki adıyla tek kuşak tek yol projesi, günümüzde Çin’in yansıtmak istediği yumuşak gücün göstergesi. İpek Yolu yalnızca bir kara yolu projesi değil. Aynı zamanda, kıyı şeritlerinden, limanları takip ederek Avrupa’ya ulaşan bir yol. Han ve Tang yönetimleri döneminden kalan bu tarihi yol projesinin canlanmasının nedeni Çin’in henüz denizlere hakim olmadığını gösteriyor. I. Dünya Savaşı öncesi, ekonomik olarak yayılmak isteyen ancak İngilizlerin denizlerdeki hakimiyetiyle başa çıkamayan Almanlarda, Berlin, Bağdat, Basra demiryolunu inşa ederek Ortadoğu ticaret yollarına ve Hindistan’a bu yoldan erişmek istemişlerdi.

Bu yeniden geliştirilecek olan ticaret yolunun iki özelliği var. Birincisi, Çin’in  az gelişmiş merkezi ve Batı bölgelerini geliştirmek, bölgesel ekonomik eşitsizlikleri azaltmak ve kıyı alanlarına göçü önlemek. Doğu Türkistan bölgesinin ekonomik kalkınmasının süre gelen ayaklanma hareketlerini önleyebileceği de planlanmış bulunuyor. İkinci husus, bu yol Çin’in etkisinin Orta Asya’da artması demek. Rusya’nın Orta Asya’da ekonomik etkinliği gittikçe zayıflıyor. Asya’daki bir çok ülke Çin taşıma ve enerji altyapısına bağlanmış bulunuyor. Eski  İpek yolundan farklı olarak yeni İpek yolu projesi  mali hizmetlerin, enformasyonun, teknoloji ve insan hareketliliğini beraberinde taşıyor. Yolla birlikte, Asya Alt Yapı yatırım Bankası, CİCA güvenlik Mimarlığı gibi kurumlar işin içinde Pakistan ve Myanmar’dan Hint Okyanusuna inen koridorlar Çin’e yakın bir Asya’nın doğmasına neden oluyor.

Çin demiryollarının geçtiği ülkelerde alt yapı yatırımlarının yananda teknoloji transferlerini de gerçekleştiriyor. Avrupa’yla tren bağlantıları artık daha sık olacak. Çin’le Avrupa arasında trenle gidiş sadece üç hafta sürecek ve tren yüzlerce konteyner taşıyabilecek. Batılı ülkeler bu gelişmelerden memnun değil. Çin’in daha çok masraf yapmasını  istiyorlar. Kendilerinin Asya’ya yatırım yapacak halleri yok. Tek kuşak ve tek yol projesinin katılanlar için kazan-kazan projesi olarak doğması öngörülmüş. Çin, dünyada Amerika’nın yerini alacak bir hegemon olarak görülmek istemiyor.

Yeni ticaret yolu yalnızca  İpek Yolu değil. Arktik bölgede buzulların erimesi nedeniyle Çin, Çin denizindeki limanlarından, Bering boğazı ve Rusya’nın arktik suları üzerinden Almanya’nın Rotterdam limanına bir senede 3 milyon ton  ürün göndermiş durumda. Süveyş kanalından yapılan geçişlere göre 1200 kilometre daha kısa olan bu yol geleceğin en önemli ekonomik yollarından biri.Çin,1920 başlarında, bugün Norveç’in olan  Spatzen takım  adalarında  ticaret yapma hakkını elde ederek Kuzey denizlerinde balık avlamakta. Arktik yolu artık denize kıyısı olan bütün Asya ülkelerinin kullandığı bir yol olmak üzere. Türk ticaret gemileri  bu yola henüz adım atmış değil. Amerika, İngiltere, Norveç, İsveç, Danimarka,  Japonya bu ticaret yolunu kullanan ülkeler arasında.

Arktik o deniz yolunun açılmasıyla  Rusya’da yeni alanlar yatırıma açılıyor. Bu alanlardan biri  Kuzey Doğu Sibirya’da bulunan Yakutistan bölgesi. Yakutistan’ın yüzölçümü 3102 km kare. Toprakları Rusya’nın 1/5’ni ve Avrupa’nın 2/3’nü oluşturuyor. Nüfusu  1 milyonun biraz üstünde. Türk asıllı yakutlar nüfusun 45.5’nin oluşturuyor. Ruslar 41%, Ukraynalılar 6%. Yakutistan’da 700 nehir ve büyüklü küçüklü 300.000 göl var. Yakutistan kereste ve orman ürünlerinin yanında pırlanta ve altın madenlerine sahip ve buzulların erimesiyle birlikte Doğu Sibirya ve Arktik bölge denizine  akan Lena nehri civarında yeni petrol ve gaz yatakları bulunmuş durumda. Yakutlar  yeni çıkardıkları yasalarla yabancı yatırıma açıklar. Türklerin bu bölgede yatırım yapmasını istiyorlar. Rusya’da hızla gelişen bu bölgeye çok önem veriyor.

Ümitsiz bölge Ortadoğu’ya gelince, mezhep, kabile, aşiret ayrılıkları ile bölünmüş, Batılı devletlerin oyun alanına dönmüş ve İsrail’in varlığı karşısında ne yapacağını şaşırmış olarak yaşamına devam ediyor. Batı’nın savaş sokmadığı bölgelerde ekonomik bir hareketlilik var. Diğer bölgeler savaş ve terörizm kıskacında. Petrol ve gaz hala önemli ama bu maddelerde Latin Amerika, Rusya, Afrika’da ve  Kanada gibi ülkelerde de var. Rusya ve Suudi Arabistan petrol fiyatlarını yüksek tutabilmek için iş birliği yapıyor ve bazı bölgelerde birbirinin boğazına sarılıyor.

Acaba, yeni kurumların oluştuğu paralel kurumlarda yer alarak Türkiye gibi bir ülke hem Batılı kurumlar içinde  hem de Asya’da yükselen yeni kurumlar içinde yer alamaz mı? Böylece Amerika ve Trump yönetimi başımızı daha az ağrıtmaz mı? Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya ve bir çok devlet bunu yapabiliyorlar ve Batı’nın kurduğu bu kurumlara da itirazları yok. Ne dersiniz?