​CHP NASIL BU HALE GELDİ?

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Cefakâr ve vefakâr CHP seçmeni Türkiye'de her daim yüzde 20 – 25 arasında bir potansiyele sahiptir.

Hem ana hem baba tarafından Kuvvacı bir ailenin çocuğuyum. Tabiî ki, geniş ailemizde, şu anda, hem iktidar hem muhalefet seçmeni bulunmaktadır. Fakat büyük dedelerim Muharrem Ağa ve Ali Osman Ağa Kocaeli Kuvayı Milliye Çetelerinde Halit Mollanın yanında savaşmışlar. Onlardan yaşça daha büyük diğer büyük dedelerim Hacı Hüseyin Helvacıoğlu Balkan ve Çanakkale Harbi ile İstiklal Harbinde, Ahmet Demiröz dedem de hem Harb-i Umumi, hem İstiklâl Harbi’nde düzenli orduda yer almışlar. Tabii ki hepsi Kuvvacı idi. CHP’nin de temelleri Erzurum ve Sivas Kongreleri ile İstiklâl Harbi’ne dayanır.

Ancak bugün baktığımızda ne parti yönetiminde, ne de teşkilatta Atatürk’ün aziz hatırası, Kuvva-yı Milliye Ruhu ve Altı Okun eski ağırlığı görülmemektedir. Parti profesyonel siyasetçiler, kariyer peşinde araştırmacılar, AK Parti eskileri, etnikçi ve mezhepçi bazı klikler ve küresel finansa uyumlu liberal-solculardan (o da ne demekse, DMD) ortaya karışık kebaba dönmüş durumdadır. Ama bu teşkilât dışında bir de CHP cemaati vardır, tıpkı AK Parti Cemaati gibi… Her ne kadar AK Parti cemaati kadar dünyevî bir bağlılıkla bir araya gelmeseler de, CHP Cemaati birbirine daha samimi ve yaşam tarzı birlikteliğinden doğan duygularla bağlıdır.    

SEÇİM ÖNCESİ CHP VE CHP CEMAATİ 

Cefakâr ve vefakâr CHP seçmeni Türkiye’de her daim yüzde 20 – 25 arasında bir potansiyele sahiptir. Kıyamet kopsa bu seçmen 20’nin altına düşmez ve 25’in üstüne çıkmaz. Bu seçmenin profili hakkında benim şahsi gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. 

Klasik CHP seçmeni çoğunluğu yüksek eğitimli ve/veya devlet memuru ebeveynler ve çocuklarından oluşur. Çoğu şehirli insanlardır. Burjuvası olmayan Türk toplumunda Cumhuriyetin memurlardan bir burjuvazi oluşturma projesinin doğal sonucu olarak göze çarpmaktadırlar. Bu kesimin din karşıtı olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim, belki de bu kesim insanlar göründüklerinin aksine ahlâki ve imâni açıdan birçok sağcıya göre daha Müslümanca yaşamaktadırlar. Bu seçmen modern yaşamla geleneksel ahlâkı kendinde birleştirdiğini düşünen bir kesimdir. Onlara göre hanımlar mütesettir değilse, erkekler de her akşam bir kadeh parlatıyorsa Cumhuriyetçi ve çağdaştır. Okumaya çok önem verirler. Devletimizin varlığı ve halkın parası onlar için titizlikle korunması gereken değerlerdir. Mütevazi yaşarlar, yolsuzluk ve hırsızlığı akıllarından bile geçirmezler. Yalan söylediklerini, en azından ben, hayatımda görmedim. Görgüsüz değildirler, aza kanaatle yaşamayı temel düstûr edinmişlerdir. Gözünüzde canlandırmak isterseniz rahmetli Başbakanımız Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit bu seçmenin ideal prototipidir. Bu seçmene göre AK Partiye kadar Cumhuriyet Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’ti, CHP Atatürk’ün partisiydi. Ne olduysa 2002’den sonra oldu… AK Parti hükümetleri, bu kesim seçmene göre, Atatürk’ün Cumhuriyetini yıkıp yerine yeni bir devlet kurmak isteyen karşı devrimcilerdi. Bu yüzden bütün kötülüklerin anası bu seçmene göre Erdoğan ve AK Parti’dir. Ancak bu seçmenin farkında olmadığı husus, aslında 1952 yani NATO’ya girdiğimizden beri, Atatürk Cumhuriyeti yoktur; ordusu ve bürokrasisi NATO tarafından tasarlanmış ve iş adamları da NATO müttefiklerine göbekten bağlı bir NATO Cumhuriyeti vardır. Ama bu seçmen halâ 1930’ların Cumhuriyeti var zannetmekteydi. Bu yüzden şehirlere sökün etmiş ve lümpenleşmiş taşralı kitleler ve arabesk bir yaşam tarzı ile bütün bunların temsilcisi olarak gördükleri AK Parti tüylerini diken diken etmektedir. Benim şahsi tahminimce yüzde 25’in yüzde 15’ini bu kesim oluşturmaktadır.    

CHP seçmeninin, özellikle 1970’lerin ikinci yarısından beri en sadık ikinci kesimi Alevi kardeşlerimizdir. Yavuz Sultan Selim’den bu yana kendisini devletle özdeşleştiremeyen, nice acılar çekmiş bu toplum kesimleri için Atatürk –adeta- bir Mehdi hüviyetindedir. Laik Cumhuriyet onlar için hem bir varoluş güvencesi hem de eşit vatandaş olarak kabullerinin göstergesiydi. Bu sebeple Alevi kardeşlerimizin kahir çoğunluğu düşünmeden CHP’ye oy veren seçmen kitlesine dâhil olmuştur. 

1990’lı yolların hırsız – yolsuz – tüccarlarına kucak açan merkez sağın fiyaskosundan sonra AK Parti’nin merkez sağın büyük bir bölümünü seçmen kitlesine dahil etmesi ile aslında merkez sağ siyasette bir boşluk oluşmuştu. AK Parti her ne kadar bu seçmenin çoğunluğunu alıyorduysa da, bu oylar hep kerhen olmuştur. AK Parti’nin kemik oyunu oluşturan yüzde 30’luk seçmenin yüzde 20’si kerhen merkez sağa oy veren muhafazakâr ve İslâmi duyarlılığı yüksek seçmendi. Bunlar gerçek yuvalarını AK Parti’de buldular. Ama daha şehirli ve eğitimli merkez sağ seçmen ya AK Parti’ye kerhen oy veriyordu ya da MHP, İYİ Parti veya CHP’ye yöneliyordu. Bu seçmen de nerede bakarsanız yüzde 20 civarındaydı. 

Sayın Kılıçdaroğlu yüzde 25 kendi kemik seçmeni üzerine bu yüzde 20’yi almayı hedeflemekteydi. Bunun için uzun erimli bir sağa açılım projesi başlattı. Bunu da sağ partilerle kurduğu Millet İttifakı ile taçlandırdı. Aslında fikir doğruydu. Kendi yüzde 25’i, üstüne HDP’nin yüzde 7-10 arası seçmeni ve bu yüzde 20’lik merkez sağ seçmen iktidarı gösteriyordu. Ama işler öyle gitmedi.

Siyasette başarı üç kuruma dayanır: Teşkilat, doktrin ve liderlik. 

CHP’nin ve müttefiklerinin teşkilâtı hem 2018 hem de 2023 seçimlerinde ne kadar yetersiz olduklarını gösterdiler. Sandıkların yüzde 40’ında temsilcisi veya müşahidi bulunmayan bir parti, bu bölgelerde gerçekten siyasi propaganda yapabilmiş midir? Pek mümkün değil. CHP cemaatinin iki temel kısmına hitap eden söylemler dışında, söylemler üretilebilmiş midir? Ne mümkün. Milletin geneli için en önemli problem olan ekonomik sıkıntıları giderecek bir program beraberce üretebilmişler midir? Bence evet, üretmişlerdir; ama… Ama bu ürettikleri programı özellikle hedefledikleri yüzde 20’lik seçmene ulaştırabilmiş, onların gönlünü çelebilmişler midir? Ne mümkün. Bir buçuk senenin bir sene iki ayını “güçlendirilmiş parlamenter sistem”, “yeni anayasa”, “bireysel özgürlükler” gibi soyut, sade vatandaşın pek de anlamayacağı meselelerle geçirdiler. Çok can yakan “sığınmacılar” meselesinde bile iki çift laf söylemediler. Buna Sayın Babacan’ın ve Sayın Davutoğlu’nun irrite edici siyasi çıkışları, Sayın Akşener’in masaya bir oturup bir kalkması eklenince seçimin sonucu benim için çok da şaşırtıcı olmadı. Millet İttifakı olarak siyasetsiz siyaset yapmaya o kadar daldılar ki, son üç ayda ancak kendilerini tanıttılar, ne kadar tanıttılarsa…

Doktrin CHP için Atatürk ilkeleri çerçevesinde sadece söylemde kalan bir sosyal demokrasidir. Söylemde kalan dedim çünkü CHP teşkilatının sendikalarla, çiftçilerle, şehrin varoşlarıyla ve emeklilerle doğrudan bir teması ve ilişkisi yoktur. Böyle sosyal demokrat mı olunur? Atatürkçülük ise sahipsizdir. Altı Ok’tan CHP o kadar kopmuştur ki “milliyetçiyim” diyeni faşist, “devletçiyim” diyeni anti demokratik, “cumhuriyetçiyim” diyeni darbeci, “halkçıyım” diyeni “popülist” ilan eden bir “liberal sol” elit partinin yönetimine hâkim olmuştur. Millet İttifakı’ndaki ortakları ürkmesin diye de “laiklik” rafa kaldırılmış, “inkılapçılıktan” hiç bahsedilmez olmuştur. Bari Millet İttifakı ortak bir doktrin geliştirse, ona da razıydık ama, AK Partinin ve MHP’nin eskisi siyasetçilerden hangi siyasi doktrini bekleyebilirsiniz ki? Kenan Paşa vakt-i zamanında söylemişti: “Eskiye rağbet olsa, bitpazarına nur yağardı!”

Sayın Kılıçdaroğlu başarılı, hatta çok başarılı bir siyasetçidir! Hemen şaşırmayın, başarısı “parti içi siyasetteki” başarısıdır. Partide kurguladığı delege yapısı her zaman onu Başkan tutmaya yaramaktadır. Ehh, böyle bir yapıya sinek gibi üşüşen, vaktinde ANAP ve DYP etrafında kümelenen profesyonel siyasetçi, parti bürokratları ve çıkar çevreleri de Sayın Kılıçdaroğlu’nun arkasında sıralanmışlardır. Diyebilirim ki, bu performansıyla, Sayın Kılıçdaroğlu AK Parti üyesi olsaydı Sayın Erdoğan’ı bile parti içinde devirebilirdi. Ama iş genel seçime gelince farklıdır. Görülmüştür ki, ortadaki yüzde 20’lik seçmeni cezbedecek bir liderlik performansı sergileyememiştir.       

SEÇİM SONRASI CHP’DE GELENEKSEL KURULTAY ŞENLİKLERİ

Her seçim sonrasının klasiği CHP’ de geleneksel Kurultay şenlikleri başlayacaktır. Sayın İmamoğlu’nun adı Başkanlık için dillendirilmektedir. Kendisi yetenekli bir hatip ve başarılı bir siyasetçidir. Ama karşısındaki de, kocamış da olsa kurttur. Kurultay’da Sayın Kılıçdaroğlu karşısına kim çıkarsa ezer geçer. Bu yüzden kimse heveslenmemelidir. Beştepe de Sayın Kılıçdaroğlu’ndan gayet memnundur. Kişisel kanım, Sayın Cumhurbaşkanı’nın CHP Kurultayını özel bir ilgiyle takip edeceği ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun muhtemel zaferini sevinçle karşılayacağıdır.