Kadınların sanattaki öncülüğü, toplumdaki tıkanık damarların ilacıdır…

Kadınlar yüzyıllardan beri sanatın destekleyicisi, öncüsü, ilham kaynağıdırlar.

Ki, sanat ve kadın arasındaki bağ her zaman diridir,

“Ayrılmaz bir parça” sözü de işte tam bu ilişkiyi özetler.

Çünkü kadın ve sanatın birlikteliği toplumsal dinamizmin en önemli unsurlarından biridir.

Öyle bir isim,

Semiha Berksoy…

Türk kadınının sanatla olan bağına verilecek en önemli örneklerden biri…

‘Türkiye’nin ilk kadın opera sanatçısı’ olan Berksoy, sanattaki çok yönlülüğü ile kültür bilincimize de büyük katkı sunmuştur.

İstanbul Konservatuarı'nda ve Güzel Sanatlar Akademisinde eğitimini alan Berksoy, daha sonra devlet bursu ile Almanya'da Berlin Devlet Yüksek Müzik Akademisi Opera Bölümü'nde eğitim almış ve bölümünü birincilikle bitirmişti.

Opera kariyerine 1934'te başladı…

Aynı yıl, Atatürk tarafından sesi takdir ediliyor ve ilk Türk opera temsili olan "Özsoy'da" Ayşim başrolünü alıyordu.

Türkiye dışında Almanya ve Portekiz'de de sahne almıştı...

1939'da Avrupa’da sahneye çıkan ilk Türk opera sanatçısı ünvanını alacaktı.

Richard Strauss'un Ariadne Auf Naxos isimli operasındaki Ariadne rolü, ona bu unvanı getirmişti

1940'ta Türkiye'ye dönen Semiha Berksoy, Tosca ve Madame Butterfly operalarında oynadı.

Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının 50. Yılı olan 1984 yılında Meclis tarafından, kamu sektöründe görev alan ilk kadın opera sanatçısı olarak "Atatürk Opera Ödülü'nü" aldı.

1998'de ise Devlet Sanatçısı unvanı alacaktı.

Berksoy’un sanata adanmış hayatı bu sayfalara sığmaz elbette ancak örneklerini verdiğimiz bu yolculuk, Türkiye’de kadının sanatla olan bağını güçlendirmeye yeter de artar…

Azalmayalım çoğalalım.

Kadınların sanattaki öncülüğü, toplumdaki tıkanık damarların ilacıdır…

Yani sağlıklı kalp atışları için Semiha Berksoy’lara her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

***

KİM, NE KADAR SUÇLU?

Yargıtay "kesik baş" cinayetinin sanığı Nevin Yıldırım’a verilen müebbet hapis cezasını onadı.

Kadın dernekleri tepki gösterdi…

Yıldırım'a iyi hal ve ağır tahrik indirimi uygulanmamasına "erkek adaleti" diyor, kadın dernekleri…

Çünkü indirim uygulanmaması haksızlıktı…

28 Ağustos 2012’de kendisine tecavüz ettiğini iddia ettiği Nurettin Gider’i av tüfeği ile öldürdükten sonra başını kesip Isparta Yalvaç’a bağlı Koruyaka köyünün meydanına atmıştı, Nevin Yıldırım…

Yıldırım ‘tasarlayarak kasten öldürmekten ağırlaştırılmış müebbet’le yargılandı,

mahkeme iyi hal ve haksız tahrik indirimi uygulamadı.

İşte bütün tepki de burada başladı.

Yıldırım’ın avukatlarından Boz,

“Tüm erkek katillere otomatik uygulanan iyi hal indirimi bile sudan, gerçekdışı gerekçelerle Nevin’e uygulanmadı” diyor,

Kadın dernekleri de Yargı’ya nedenini soruyor:

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu: “İstismar faillerine, kadın cinayeti faillerine indirimler yağarken Nevin’e oy çokluğu ile indirimsiz müebbet ceza verilmesini kabul etmiyoruz. Nevin’in içinde bulunduğu koşullar göz önüne alınmadı. Bu, erkek adaletin kararıdır. Nevin tecavüze uğradı ve tecavüzcüsünün çocuğunu doğurmak zorunda kaldı. İndirim almalıydı”

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu: “Nevin, kendisine 3 sene boyunca sistematik olarak cinsel şiddet uygulayan erkeği öldürmek zorunda kaldığı için müebbet cezası aldı. Bu adalet ve eşitlik ilkeleriyle açıklanamaz. Durumdan onu erkek şiddeti karşısında korumayanlar sorumludur.”

Sanırım tek soru var:

Kim, ne kadar suçlu?

***

Günün sözü:

Yanılgı hakikatin en mahrem hediyesidir

Martin Heidegger