ZULÜM-PİYAT

Mehmet Arif DEMİR
Bir sene ertelemeli de olsa Tokyo 2020 başladı.

Bir sene ertelemeli de olsa Tokyo 2020 başladı.

Pandeminin tüm dünyayı inim-inim inlettiği günlerde daha ortada ne aşı varken ne de yapılan diğer çalışmalar uç vermemişken bu seneye ertelemek kolay gelmişti IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) için. Fakat salim kafayla düşününce bu sene de yapılmasaymış daha iyi olacakmış demeden de kendimizi alamıyoruz.  

Tüm Japonya’da olimpiyatların yapıldığı şu günlerde aşılama ancak yüzde 20’lerde seyrediyor ne yazık ki. Japonlar; aslında teknolojiyi üreten ve dünyaya satan insanlar olarak tüm dünya tarafından modern/asri olarak tanınıp bilinseler de gerçekte tutucu ve hatta konservatif bir zihniyete sahip olduklarını bu aşı mevzusu ile bir kez daha göstermiş oldular. Hepimiz onlardan Japon Disiplini ile aşılama konusunu şimdiye kadar halletmelerini bekliyorduk. Böyle olmayınca korkularından ne yurt içinden ne de yurt dışından seyirci kabul edemediler ve Olimpiyat’ta tribünler boş kaldı.

Başlıktaki Zulüm-piyat  tamlaması bizim İstanbul İkitelli’de bulunan Olimpiyat Stadı için kullanmakta olduğumuz bir tanımlama aslında. Hem yolu uzak hem hava ve iklim şartları futbol oynamaya müsait değil hem de tribünleri doldurmak ve seyircinin oyuna dâhil olması pek mümkün olmadığından böyle söyler olmuşuz. Tokyo Olimpiyatları’nda da tribünler sessiz, Tokyo kenti kendinde olimpiyat düzenlendiğinden habersiz, coşkusuz, silik ve ölü doğmuş bir organizasyon yaşanmakta bu günlerde dünyanın diğer ucunda.

Bunun böyle olmasının altında yatan ana sebep her ne kadar Kovid-19 Pandemisi gibi görünse bile daha önceki yazılarımızı hatırlayan okuyucularımızın bildiği gibi: “alma mazlumun âhını, çıkar aheste, aheste”

Japonların 2020 Olimpiyat oyunlarını nasıl kazandığını 27 Ocak 2021 günkü “Olimpik Virüs” yazımızda detaylıca anlatmıştık. 2013 yılında IOC seçmelerin ilk turunda Madrid’i devre dışı bırakmış finale Tokyo ve İstanbul kalmıştı. Sonra Japonlar, Olimpiyat Komitesinin 96 delegesini “bir şekilde” ikna ederek oyunları düzenleme hakkını (!) almışlardı, biz ise ancak 60 delege ikna edebilmiştik. Neyse iyi ki onlar almış diyoruz bu yaşananlara bakınca ve Allah korumuş bizleri demekten geri durmuyoruz.

Şu ana kadar 27 Milyar Dolar harcadılar ve oyunların sonuna kadar bu rakamın 33 Milyar Dolar’a ulaşması bekleniyor. Ne tribün geliri var ne ülkeye seyahat edecek olimpik turistlerden gelecek konaklama ve harcama geliri Japonların. Sıfıra sıfır elde var sıfır gidiyorlar. Üzüldük mü? Elbette olimpizm ruhuyla bakacak olursak üzüldük, boş tribünler, heyecansız yarışmalar, şenlik ve kahkaha seslerinin eksikliğinden ama o kadar ötesi yok. Eeee “bıldır yediğin hurmalar, günü gelir tırmalar” demiş Atalarımız.

Toplam 33 branşın 18’inde mücadele ediyor Ay-Yıldızlı forma ile sporcularımız ve 108 kişilik bir kafilemiz var olimpik barajı geçmeye muvaffak olan. Olimpiyatlar geçen sene yapılsaydı 53 kişide kalıyorduk, erteleme kotayı aşan sporcu sayımızı ikiye katlamamıza sebep oldu.

Atletizm, atıcılık ve volaybolda iddialıyız, bakalım bu iddiamız madalya olarak tabelaya yansıyacak mı? bir de güreş ve boks gibi ağır bastığımız branşlar var ki burada iş biraz da masada bitiyor. Siz ne kadar iyi olursanız olun, güreşte ve boksta bir hakem “mafyası” var ve bunları geçip madalyaya yürümek için işinizi puanlamaya bırakmamanız gerekiyor. Ya tuş edeceksin rakibini ya da nakavt. Yoksa gözyaşlarınızın sel olması işten bile değil. (Tekvando maçlarında evlatlarımızın yaşadıklarını Pazar sabahı erken saatlerde gördük)

Neyse her şeye rağmen Dünya Spor Panayırı diyebileceğimiz olimpiyatları göz ucuyla izlerken Ülkemizdeki futbol takımlarımızın transferlerine daha odaklanmış olmak bizim suçumuz değil, şartlar böyle gelişti ne yapalım?

Hepimize güzel günler dileklerimizle,