Gözyaşı döken, açlıkla mücadele eden, yurtlarından olan, yaşam hakları tehdit altında olan ve hayat sevincini yitirmiş, ruh sağlığı zedelenmiş ve insanlıktan şüphe duymaya başlamış, mazlum insanlar çığ gibi artıyor.
Bu köşede sıkça dile getirdiğimiz gerçeği bir kez daha haykırmak zorundayız: Yaşanan insani krizin özünde bireylerin ve toplumların, hayatın merkezine maddeyi koymaları ve manadan hızla uzaklaşmaları yer almaktadır.
İnsanlık tarihi boyunca bireyin ve toplumun yaşama sevinci bu derece azalmamış, sevgi ve barıştan bu kadar uzaklaşılmamıştı.
Bugün devletimiz; ulaşım, iletişim, alt yapı, eğitim, sağlık ve ekonomide ciddi mesafeler almıştır.
Doğal mecrasında akıp giden, her birimizin hayatına farklı bir değer ve anlam katan kişisel zaman algımız (öznel-sübjektif zaman); modern olma derdiyle yıl, ay, gün, saat, dakika ve saniyelere bölüp parçaladığımız, rakamlara döktüğümüz zaman algımızın (nesnel-objektif zaman) yıkıcı etkisi altında kalmıştır.
Evrendeki her şey, entropi yasası gereği zamanla bozulmaya doğru akıyor.
Erzurum Tanıtım Günleri'ndeki söyleşi ve imza gününde okurlarımızla buluştuk. Evrendeki önlenemez bozulmaya rağmen "Güzel'e Yolculuk" etmenin esrarını dillendirmeye çalıştık. Çocuk, genç, yetişkin okurlarımızla hasbihal etme imkânı bulduk.