KARAKTER AŞINMASI

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Sanal topluma geçişi sağlayan dijitalleşme süreci, geleneksel kültürlerin sürtünerek aşınmasına, giderek standart hale gelmesine, tek düze ve birbirine benzer birey ve toplumlara, derinlikleri kaybolmuş yaşam alışkanlıklarına zorluyor bizi.

“Birbirine sürtünerek incelmek, çıkıntıları silinmek, düzleşmek ve eskimek.” Türk Dil Kurumu, ‘aşınmak’ kavramını bu şekilde tanımlıyor. Günümüz insanının yaşadığı tam da budur. Geleneksel hayatımız, kültürümüz, insani derinliğimiz, ruh değerlerimiz, kısacası bizi insan kılan kişiliğimiz ve karakterimiz hızla yıpranıyor ve aşınıyor. Tükettiğimiz hiçbir şeyin yeterli gelmediği, bir türlü tatmin olmayan bir karakter yapısına ve narsisizme doğru hızla yol alıyoruz.  

Sanal topluma geçişi sağlayan dijitalleşme süreci, geleneksel kültürlerin sürtünerek aşınmasına, giderek standart hale gelmesine, tek düze ve birbirine benzer birey ve toplumlara, derinlikleri kaybolmuş yaşam alışkanlıklarına zorluyor bizi.

Tarıma dayalı geleneksel yaşam tarzı, sanayi devrimiyle yön değiştirerek, toprak ve elde edilen mahsullerin egemenliği, yerini fabrikalardaki makinelerin ürettiği sanayi ürünlerine bırakmıştır. Köyler şehirlere, çiftçiler fabrika işçisine, emek - toprak bağımlılığı, emek - sermaye bağımlılığına dönüşmüştür. Bu ortamda gelişen örgütlü kapitalizm, yeryüzündeki en güçlü ideoloji olmuş ve şekil değiştirerek varlığını sürdürmüştür. Toplumu oluşturan bireylerin, eşitliğini, özgürlüğünü ve zenginliğini hedefleyen bu klasik kapitalizm anlayışında; seri üretim, iş bölümü, uzmanlaşma, yoğun rekabet, serbest pazar ekonomisi ve liberalizm öne çıkmıştır. Aslında karşıt güçler olan iş sahibi sermayedar ile çalışan işçi, fabrika duvarları arasında ve birbirine dayanarak birlikte varlıklarını sürdürmüşlerdir.

TATMİN OLAMAMA HASTALIĞI

Bilginin, temel güç ve ana sermaye olduğu bilgi toplumuna geçişin getirdiği yoğun değişim, dönüşüm ve uyum arayışları, kapitalizm anlayışını da dönüştürmeye başlamıştır. Emek ve sermaye bağımlılığına dayalı sanayileşmenin getirdiği kapitalizm, bugün sermaye ve tüketim bağımlılığına dayalı yeni ya da esnek kapitalizme dönüşmüştür. Büyük fabrikalardaki üretimin, aracıları, bayileri ve dağıtım kanalları değişmiş, üretici ile tüketici, yaygın mağazalar, fuarlar ve büyük alışveriş merkezlerinde yan yana gelmiştir. Pandeminin tetiklediği dijitalleşme ve sanal topluma geçiş süreci, yeni kapitalist sistemde tüketici olarak bireyin, pazarlık gücünü elinden alarak insanı, pasif alıcı haline getirmiştir. İnsanlar, bilinçsiz şekilde gerçek ihtiyaçlarının ötesindeki tüketime yönelmiştir.

Esas odaklanacağımız ve üzerinde çalışacağımız nokta, tüm bu değişimin insan olarak bizim ruh dünyamızdaki ve özellikle kişilik yapımızdaki dönüşüme etkileridir. Sondan başa gelirsek; yaşamımızı sürdürmeye yarayan gerçek ihtiyaçlarımız artık yetmez oldu, az ve gerekli olanla tatmin olamaz haldeyiz.  İşte bu durum sanal topluma geçişin hızlandırdığı yeni kapitalizm anlayışının insana en büyük tahribatıdır. Hayatımızdaki gerçekler imajlara dönüştükçe tüketim de adeta bir ideolojiye dönüştü. Öyle ki günümüzde tüketim bireysel zevk almaya, eğlenceye, geçici hazlara ve yüzeysel popülariteye dönüşmüştür. Bennet(1), hızlanan bu hayatı kişiliğimiz üzerindeki karakter aşınması olarak ele almıştır.

Yeni kapitalizmin zorladığı insan için farklı ve imaja dayalı daha yüksek statülere erişme amacı ve isteği, her türlü ihtiyacın önüne geçmiştir. İnsanlar gerçek günlük ihtiyaçlarından önce birlikte olmak, benzemek ve dâhil olmak istedikleri sanal ortamlarda ve kitlelerde kabul görmenin peşine düşmüşlerdir.

Güzel bir mekânda sevdiğimiz insanlarla birlikte çay içmenin ve muhabbet etmenin sağladığı ruhsal tatmin geride kalmış. Süslü çay bardağı ve bulunduğumuz mekânın fotoğrafını paylaşarak bir imaj verme telaşı öne çıkmıştır. Aynı şekilde, gerçekten kitap okumanın kişiliğimize ve zihinsel potansiyelimize katkısı, sadece kitap kapaklarının paylaşımlarına ve online görüntülerdeki kitaplık fonlarına yenik düşmüştür.

SANAL KİMLİKLER

Düşünün ki satıcı ve alıcı arasındaki iletişim ve ilişkinin sınırlandığı, sabit ve standart fiyatlar nedeniyle insan insana iletişimi sağlayan pazarlık gücünün ortadan neredeyse kalktığı, uzun süreli standart üretimin anlık ihtiyaçlara ve kısa zamanda üretime dönüştüğü bir zamandayız.

İşte bu esnek ve hızlı üretimin neden olduğu hızlı tüketimin insanlara sağladığı yeni umutlar, bireylerin tutkularını okşayan sanal imajlar, insanın kişiliği gibi toplumun kültürünü de tehdit edecek düzeye ulaşmıştır. Bireyin kişiliği ve karakteri gibi toplumun ahlakı ve değerleri de aşınmıştır. Her gün hatta her an kendini yeniden yapılandırmak, çok yönlü imajlar dünyasında varlık mücadelesi vermek zorunda kalan insan, giderek kendi kişiliğine ve potansiyeline yabancılaşmıştır.

Emperyal güçleri arkasına alan yeni kapitalist sistemin amacı da budur zaten. Kendi gerçek kişiliğine, kültürüne, öz değerlerine yabancılaşan insan, yeni gerçek ötesi sanal kimliklerin, statülerin peşine düşüyor. İşte kendi gerçeğinden sapan, tükettikçe var olmaya çabalayan ve var olduğunu zanneden, öz kişiliği, kimliği zarar gören birey, yitirdiği benliğini ve statüsünü, imajlar dünyasında yeniden elde etmeye çabaladıkça karakteri aşınıyor. Sonuçta insan insana ilişkilerin yerini insanla eşya ve imaj ilişkileri alıyor. Tatmin olamama derdiyle her şeyi tüketen insan, kendini de tüketmeye sürükleyen bir karakter aşınmasıyla karşı karşıyadır.

(1) Bennett, Richard(2010b) Karakter Aşınması, Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri, Çev. Barış Yıldırım. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.