​YAVRU VATAN KKTC'YE GÖKYÜZÜNÜ DAR ETTİLER

Musa ALİOĞLU 20 Ağu 2017

Musa ALİOĞLU
Tüm Yazıları
Kısa adı EGD olan ve benim de üyesi olduğum Ekonomi Gazetecileri Derneği, hafta içinde bizi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu ile buluşturdu.

Kısa adı EGD olan ve benim de üyesi olduğum Ekonomi Gazetecileri Derneği, hafta içinde bizi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu ile buluşturdu.

EGD Başkanı arkadaşım Celal Toprak, çok cana yakın ve samimi bir insan olan Sayın Bakan’la beni tanıştırdığında kafamda havacılıkla ilgili sorulara cevap alabileceğim kanaati oluştu.

Bakan, ilk olarak Kuzey Kıbrıs’ta devlet arazilerini yatırım yapmak için alan, fakat yıllardır bunu yapmayan sözde yatırımcıları şikayet etti. Kendilerine tahsis edilen kamu arazilerini alıp, başkalarına devretmeye gayret eden ve yüzde 80’ını oluşturan tahsis sahiplerine “Ya turizm tesisi yapın, ya da terk edin” diye resmi yazıları gönderdiklerini üstüne basa basa vurguladı.

Şu anda, otellerde toplam 22 bin yatak olduğunu belirten Bakan, “Gecelemede yüzde 42’lık bir artışımız var. Doluluk da geçen yıla göre yüzde 28 oranında artış gösterdi. Fakat, bu yeterli değil. Daha çok tesise ve yatağa ihtiyacımız var” diyerek sorularımıza cevap verdi.

Bakan Ataoğlu’na, her ne kadar Ulaştırma Bakanı olmamasına rağmen, konuyla çok ilgili bir konumda olması nedeniyle havacılıkla ilgili sorularımı yönelttim.

Bakan Bey’e önce, Kuzey Kıbrıs Türk Havayolları’nın (KTHY) siyasiler tarafından arpalık olarak kullanıldığını, bu nedenle çok zarar ettiğini ve 2010 yılında kapandığını, yerine bir havayolu şirketinin kurulup, kurulmayacağını,  ardından da kabine arkadaşı Ulaştırma ve Bayındırlık Bakanı Kemal Dürüst’ün Bird Airlines adlı şirket yetkilisine uçuş izni verildiğini gösteren bir belgeyi basının huzurunda verdiğini, bunun yasal bir anlamı olup olmadığının sordum.

Bakan Ataoğlu, KTHY’nin kapatılmasını kastederek, “Talihsiz bir olay. Yarama tuz bastın. Kemal Bey’in havacılık evrakı verdiğini biliyorduk. Vatandaş, bu hareketin gerçek olamayacağını öğrenince hayal kırıklığı yaşandı.” derken üzüntüsünü belli ediyordu.

Turizm Bakanı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınmadığı için ambargo ve izolasyonlarla karşı karşıya kaldığını ve bunların kaldırılması için, KKTC’de yaşayanların yapacak bir şeyi olmadığını belirterek sözlerine şöyle devam etti. “Ambargoların kaldırılması için, her hangi bir şey yaparsak 300-400 bin nüfus Anavatan’ın önünde takoz olarak durur. Anavatan’ın önünde takoz olmaya niyetimiz yok. Biz böyle devam edebiliriz.”

Bakan Bey, burada ambargoları delmenin Türkiye’yi, BM ve AB nezdinde zor duruma düşüreceğini üstü kapalı da olsa dile getirerek, meseleye popülist değil gerçekçi olarak yaklaşan ciddi bir devlet adamı görüntüsü veriyordu.  

Fikri Ataoğlu, KKTC’ye gelen yolcu sayılarını verirken bir nokta dikkatimizi çekti. Hava ve deniz yoluyla gelenlerde yüzde 12’lık bir artış olduğunu  söyledikten sonra “Kara yoluyla gelenlerde ise yüzde 11.3’lük artış görülmüştür” deyince,  bunun ne anlama geldiğini, “Karayolundan turist, nereden ve nasıl gelir” sorusunun cevabını şu şekilde izah etti: “İsrail’den gelen turistleri direkt uçuş yasağı nedeniyle havayoluyla getiremiyoruz. Antalya üzerinden gelirlerse de hem zaman, hem de ekonomik olarak kayıp söz konusu. Tel Aviv’den uçakla Rum kesimine (Larnaka) gelip, oradan da otobüslerle bizim tarafa geçiyorlar.  Çok mu rahatım. Değilim. Her zaman, her yerde olduğu gibi, Rumlarla bir gün karşı karşıya kalacağımın bilinci içerisindeyim.”

Turizm Bakanı, “Kuzey Kıbrıs'ta devlet destekli veya özel sektör destekli bir havayolu şirketi kurulabilir mi? Şu anda böyle bir çalışma yok. Olursa elbette iyi olur. Ben altına imzamı koyarım. Tabi, önce burada bütün izinlerin alınmasından sonra” diyerek kabine arkadaşının sonuçsuz girişimine vurgu yapmayı da ihmal etmiyordu.

Direkt uçuş olayında sıkıntı olduğunu, bunun zaman zaman denendiğini, fakat şirketlerin büyük cezalarla karşı karşıya kaldığını da hatırlatan Ataoğlu, ikinci defa  “Bu şekilde de mutluyuz” diyerek başka çarelerinin olmadığını iyimser bir dille anlatıyordu.

Önce Borajet’ın ardından da Onur Air ’in, Ercan seferlerini durdurmasının sıkıntı yarattığını, bilet fiyatlarının da arttığını, diğer şirketlerden ek sefer koymalarını istediklerini belirten bakan “Hazır olan şirket varsa, elimizden gelen bir yardım olursa biz hazırız” diyerek, yeni girişimcilere çağrıda bulundu.

Türkiye’de, 10 yılı aşkın bir süredir yeni havayolu şirketi kurulamadığını ve bu işin şartlarının ağırlaştırıldığını biliyoruz. Bunun, özellikle iç hatlarda korumacılığa yönelik olup olmadığı da bir tartışma konusu olurken, Bakan’ın sözleri de hiç kimsenin bu işe yanaşmadığını veya yanaştırılmadığını bariz bir şekilde ortaya koyuyordu.  Pastayı bölüşenler yeni gelenlere pay vermemek için bu konuda bir lobi faaliyeti yapıyor mu bilinmez ama, ortada bir gerçek var ki. Türkiye halkının yüzde 92.5 gibi ezici çoğunluğu ne yazık ki, Kuzey Kıbrıs’a adım atmamış. Aynı dilin konuşulduğu, aynı paranın kullanıldığı ve pasaport gerektirmeyen, ayrıca Türkiye’den de pahalı olmayan bu topraklara gitmeyi akıl etmiyoruz, sonra da “Yavru vatan, yeşil Kıbrıs” edebiyatı yapmaktan geri kalmıyoruz.

Bakan, bu işe kafa yoruyor. Adada görev yapan binlerce askere, ücretsiz olarak ada turu yaptıracak. Aynı şekilde tüm öğrencilere de böyle bir imkan sağlanarak onların gönüllü turizm elçisi olmasının yolu açılacak.. Kuzey Kıbrıs seyahatini, bir evin bir odasından, diğer odasına geçmek olarak nitelendiren Turizm ve Çevre Bakanı  herkesi Kıbrıs’a davet ediyor.

Lefkoşe Ercan Havalimanı’nın büyütülmesinin hızla devam ettiğini ve KKTC’ye yakışır bir tesis ortaya çıkacağını belirten Ataoğlu,  Geçitkale Havalimanı ile ilgili soruma ise şöyle cevap verdi “Asil Nadir Bey burada kargo işi yapmak için Güney Korelilerle görüşüyor. Havalimanının çevresindeki arazilerde kendisine ait.  Buraları değerlendirecek.”

Değişik ve başarılı bir profil ortaya koyan Turizm Bakanı, samimi ve gerçekçi anlatımıyla güven verdi diyebilirim.

Kuzey Kıbrıs halkının, birleşme görüşmelerinden umudu kesip yüzünü tekrar Anavatan’a dönmesi, Anavatan’nın da bu halkı ve bu ülkeyi kambur olarak görememesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak lazım.

İyi uçuşlar Yavru Vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti..