SU, PETROLDEN DAHA DEĞERLİDİR

Dr. Furkan KAYA 03 Şub 2021

Dr. Furkan KAYA
Tüm Yazıları
Dünyada 276 tane su havzası, 148 devlet ile sınırlarını paylaşıyor ve yaklaşık 2.7 milyardan fazla insanın su ihtiyacını karşılıyor.

Dünyada 276 tane su havzası, 148 devlet ile sınırlarını paylaşıyor ve yaklaşık 2.7 milyardan fazla insanın su ihtiyacını karşılıyor. Normal şartlarda insanlığa yetecek olan dünya su miktarı, iklim değişikliği, küresel ısınma ve hoyratça kullanım yüzünden bugün tükenme tehlikesi ile karşı karşıya. Su artık oldukça sınırlı. Bugün dünya üzerindeki tatlı su miktarı Ceasar’ın Antik Roma’yı yönettiği dönemle aynı miktarda. Fakat aradan geçen 2000 senede dünya nüfusu 250 milyondan 7,5 milyara çıktı.

Küresel refahın adaletsizliği

Her birimizin günde binlerce kilokalorilik gıdaya ve litrelerce suya ihtiyacı var. 2050 yılına kadar nüfusun 9 milyara ulaşacağı göz önünde bulundurulduğunda, herkese eşit miktarda su ve gıda sağlamanın belki de imkansız hale geleceği bir döneme doğru gidiliyor. Elbette bu adaletsizliğin en büyük sebebi, yine gelir dağılımındaki eşitsizlik, kapitalizmin vahşi yüzü ve büyük sermayenin bir elin parmağı kadar insanın elinde toplanmasıdır.

Kalkınma çağının yerine küreselleşme çağı geldi. Artık kalkınıp gelişmesi gereken ulus devletler değil, dünya çapında tüketici sınıfların alım gücü. Soğuk Savaş dönemi ittifak ve itilafları çözerken, şirketler sınır ötesi operasyonlarını dilediğince gerçekleştirmeye başladı. Yeniçağ ülkelerinde otoyollar mahalleri ikiye ayırdı, gökdelenler geleneksel mimariyi yok etti ve süpermarketler küçük esnafı neredeyse bitirme noktasına getirdi.

Güvenli ve adil bir sistem inşa edilemedi

Bir araştırmaya göre dünyanın en zengin yüzde 10’luk nüfusu, küresel gelirin yüzde 60’ını elde ediyor. Brookings Enstitüsüne göre, günde 1.25 doların altında gelirle aşırı fakirlik koşullarında yaşamak zorunda kalan yüzde 21’lik nüfusun bu fakirliğin bitirilmesi için küresel gelirin sadece yüzde 0.2’sine ihtiyaç duyuyor. Aslında çare çok basitken dünyada zenginle fakir arasındaki uçurum, pandeminin araya girmesiyle iyice derinleşti. Küresel ekonomik kalkınmanın ilk hedefi, insanlığın güvenli ve adil bir ortamda yaşamasını sağlamak olmalıydı. Bir yandan yoksulluğu, fukaralığı bitirmekle uğraşırken diğer yandan da yerel, bölgesel ve küresel doğal kaynakların kullanımını güvenli sınırlar içinde kalmasını sağlamalıydı. Fakat bu başarılamadı.

2050 yılında 5,7 milyar insan temiz su sorunu yaşayacak

Bugün Ortadoğu, en vahim su krizi ile karşı karşıya ve bunun coğrafya genelinde toplumsal ve ekonomik yıkımlara sebep olması bekleniyor. Su, tarih boyunca paylaşımı hususunda büyük gerilimlere neden oldu. Fakat günümüzde 884 milyon insan temiz suya erişimde büyük sıkıntı yaşıyor ve eğer önlem alınmazsa bu rakamın 2050 yılına kadar 5.7 miyara çıkması bekleniyor. Suyun tükenme tehlikesi, gelecekte sosyal ve siyasal olayları daha da tetikleyecek. Çünkü dünya tarihinde su paylaşımı konusu, devletler arasında büyük savaşlara sebep olduğu görülüyor. Örneği, Türkiye, bereketli Fırat ve Dicle sınır aşan nehirleri sebebiyle Ortadoğu coğrafyasında “savaş sebebi” durumlarla karşı karşıya kalmıştı.

Su savaşlarına kadar bir damla petrol, bir damla kandan daha değerli olacak

İngiltere’nin eski başbakan ve devlet adamlarından Winston Churchill, Avam Kamarasında yapmış olduğu bir konuşmada; “Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir.” demişti. Bu ünlü sözü boşa çıkarmayan emperyalist güçler, 20. yüzyılın başından itibaren petrol coğrafyalarındaki ülkelerin toplumsal, ekonomik, siyasi ve kültürel yapılarını paramparça ettiler. Toplumları terörize ederek milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine, evlerini terk ederek mülteci olmalarına yol açtılar.

Enerji savaşları halen bitmedi. Hidrokarbon yataklarının olduğu bölgeler ve geçiş güzergahlarının kontrolü mücadelesi devam ediyor. Fakat en temel yaşam kaynağımız olan su, orta vadede petrolün tahtını elinden alacak gibi görünüyor. Zira petrol elbette bir gün bitecek fakat tükenen su kaynakları dünyanın sonunu getirecek. “Su Savaşları” artık çok uzakta değil.

4500 yıl öncede devletler “sudan sebepler” yüzünden savaşıyorlardı

Tarihte en eski medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan ve Bereketli Hilal olarak adlandırılan kadim Mezopotamya, büyük su savaşlarına ev sahipliği yapmıştı. Daha yeni gibi görünen su savaşları, yaklaşık 4500 yıl öncede devletlerin “sudan sebeple” savaştıkları görülüyor. Hatta bu dönemdeki devletler su merkezli bir devlet yönetimi benimsedikleri için onlara “Hidrolik Medeniyetler” denilmektedir.

İsrail’in savaşlarında gizli ajandasındaki sebep suydu

1908 yılında ABD istihbaratı, su kıtlığı sebebiyle dünyada savaşların yaşanacağı 10 hayati bölge belirlemişlerdi ve bunları çoğu Ortadoğu ülkeleriydi. Ortadoğu, dünya petrol kaynaklarının 2/3’üne sahip olsa da, su kaynakları oldukça sınırlı. Bölge ülkelerinin sanayileşememiş ve çoğunlukla tarıma bağlı ekonomiye sahip olmaları nedeniyle su havzaları üzerine savaşların çıkması oldukça yüksek ihtimal. İsrail eski başbakanlarından Ariel Şaron, 1967’de Filistin topraklarını işgal ettiğinde, bu savaşın özünde su kavgası ve su savaşı olduğunu ifade etmişti. Ayrıca Mısır devlet başkanı Enver Sedat 1978’de İsrail ile Camp David anlaşmasını imzaladığında, Mısır’ın su kaynaklarını koruma dışında, asla bir daha savaşa girmeyeceğini vurgulamıştı. Görülüyor ki, bölgedeki savaşların gizli gündemi suyun “paylaşımı” olmuştur.

Hülasa

20. yüzyılda savaşlar petrol yüzünden çıkmıştı. Fakat 21. yüzyıldaki savaşların temelinde “su” olması muhtemel. Çünkü yeni dönem artık “su çağı” olarak adlandırılacak. Küresel hastalıklar, iklim değişikliği, orantısız nüfus artışı ve gelir dağılımındaki adaletsizlik gibi etkenler yaşam kaynağımız suyun önemini daha da arttırdı. Devletler “su politik” sayesinde yoksulluğu azaltabilir ve kalkınmayı sağlayabilir. Fakat Ortadoğu ve Orta Asya’da yeni bir kaos isteniyorsa, toplum sinir uçları “su” krizi ile tetiklenebilir. Şu an da görülüyor ki, dünyada kritik mihverler pandemi nedeniyle toplumsal olaylara hazır hale getirildi. Fakat suyun paylaşımı mücadelesi, dünyayı tarihinde hiç görmediği büyük bir yıkım ve savaşa sürükleyebilir.