SEÇİM ÖNCESİ BİR ALMANYA ANALİZİ-1

Prof. Dr. Fahri ERENEL
Şimdi önümüzde AB'nin lokomotifi Almanya seçimleri var.

Dünya üzerinde bazı ülkelerin seçim sonuçları dünya veya bölgesel açılardan önem taşır. Bu sonuçlara göre güvenlik, ekonomi, politikalar şekillenir, stratejiler değişi r. ABD seçimlerini dünyanın nasıl takip ettiğini biliyoruz. Şimdi önümüzde AB’nin lokomotifi Almanya seçimleri var. 16 yıldır Şansölyelik yapan Merkel’den boşalacak yeri kimin dolduracağı her ne kadar anketlere göre bir yön belirlenmiş olsa da belirsizliğini korumaktadır. Anket sonuçları hiçbir partinin tek başına  iktidar olmayacağını ve Almanya’yı yine koalisyonların beklediğini göstermektedir. Koalisyonlardaki farklı birliktelikler özellikle Türkiye-Almanya ilişkilerini ve dolayısı ile Türkiye-AB ilişkilerini de etkileyecektir. 26 Eylül 2021 tarihinde yapılacak seçim sonuçları Almanya’nın yarınını nasıl etkileyeceğini göreceğiz. Partilerin seçim bildirgeleri bu konuda bizlere bazı ipuçları vermekle birlikte koalisyon yapısı içinde bazen bildirgede yer alan konuların ötelenebildiğini veya hiç gerçekleşemediğini de biliyoruz. Seçim bildirgeleri incelendiğinde Almanya’nın alt yapı, eğitim, güvenlik, emeklilik vb. konularda ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu öğreniyoruz. AB’nin en önemli mali sponsoru olarak AB politikalarında etkili olan Almanya’nın kendine faydasının olmadığını ve dibine ışık vermeyen bir mum gibi olduğu anlıyoruz.

SEÇİM BEYANNAMELERİ

Partilerin seçim beyannamelerinin resmi devlet kurumlarının verilerine göre daha detaylı bilgileri içerdiğiniz söyleyebiliriz. Kısacası Almanya’da ki seçim sistemine bir sonraki yazımda daha kapsamlı değinemeye çalışacağım. Ancak öncelikle Almanya’nın eksik/zayıf yönlerine seçim beyannameleri ışığında baktığımızda gördüklerimiz hayrete düşürecek cinsten;

- European Center for Digital  Competitiveness adlı kuruluşun yaptığı araştırmaya göre; Almanya dijital rekabet becerisi açısından Avrupa ülkeleri arasında sondan ikinci sırada. Son ülke ise Arnavutluk. Türkiye, Almanya’nın önünde yer alıyor.

-Özellikle yaşlı hasta bakımında ciddi kadro boşlukları mevcut. Eleman açığı fazla

-Emekli aylıkları Almanya’nın refah seviyesine göre oldukça düşük. Merkel görevi teslim etmeden bir miktar artış sağladı. Ancak yetersiz.

-Kiralar ve emlak fiyatları çok yüksek.

-Okullarda ciddi altyapı sorunlar var. Onarım için 40 milyar Avro gerekli.

- Almanya nüfusu 81,8 milyon. Bunların yaklaşık sekizde biri (%12,4) yabancı uyruklu olduğu halde Berlin ve birçok Kuzey Ren Vestfalya eyalet şehirlerinde sınıflardaki yabancı uyruklu öğrenci oranı yüzde 70'lere kadar varmaktadır. Yani okullarda toplumsal sınıf farkı yaratılmaktadır: Almanlar ve Alman olmayanlar. Bir yandan yabancıların entegrasyonu konusunda mangalda kül bırakmıyorlar, diğer yandan Alman olmayan öğrencileri Almanlardan izole ediyorlar. PISA gibi uluslararası öğrenim araştırmalarında göç geçmişi olan öğrencilerin, göç geçmişi olmayanlara göre geride kaldığı kesin olduğu halde, göç geçmişi olan öğrencileri getolaştırıpbaşarı lı olmalarını baştan yok sayarak fırsat eşitliğini ortadan kaldırırsınız bu da bu tür gençlerin yaşadığı topluma düşman olmalarına neden olur.

-40 bin köprünün beş bini trafik için tehlikeli ya da yıkılma tehdidi altında.

-Almanya Sendika Birliğinin açıklamasına göre sağlık sektöründe 100 bin tam süreli (8 saat) kadro boş

-2022 yılında son nükleer santral kapatılacak,2038 yılına kadar elektrik üretiminde kömür kullanımı sonlandırılacak. Bu durum dikkate alındığında her yıl Hamburg şehrinin bugün kullandığı kadar yenilenebilir yöntemlerle elektrik üretilecek şekilde yatırım ihtiyacı mevcut.

-Çevreyi korumaya yönelik yasa yetersiz bulunularak Anayasa Mahkemesi tarafında geri çevrildi. Yaşanan sel felaketi Partilerde çevre hassasiyetini arttırdı ve Yeşillerin elindeki çevre tekeli birazda olsa kırılmış oldu.

-Almanya’nın eğitim bütçesi OECD ülkeleri ortalamasının altında kalmaktadır. 2020 yılında OECD ortalaması devletlerin toplam bütçelerinin yüzde 5’ine yakın iken, bu değer Almanya’da yüzde 4’ün biraz üzerinde, Türkiye’de ise yüzde 5 civarındadır.

-Polis kadroları giderek zayıflıyor. İç  güvenlik zafiyeti oluşmaya başlamıştır.

-Tren hatlarının yüzde 39’unda henüz elektrik bulunmamaktadır.

-Adalet ve Maliye Bakanlıklarında kara para aklama soruşturmaları yürütülmektedir.

-Alman ekonomisi nitelikli eleman eksikliği nedeniyle zayıflıyor. AB ülkelerinde gelen nitelikli eleman sayısında yüzde 25 azalma mevcut. Halen nitelikli eleman açığı yaklaşık 400 bin. Demografik hesaplamalar 2030 yılına kadar 20-65 yaş istihdamının 3.9 milyon azalacağı,2050 yılında her üç kişiden birinin 67 yaş üzerinde olacak olması nedeniyle sağlık, bakım vb. giderlerin giderek aratacağı ve ciddi bütçe yükü oluşturacağı hesaplanıyor.

-Ocak 2021 ‘de yayımlanan bir raporda 2020 yılı için 8949 tecavüz, 14594 çocuk istismarı vakasının resmi kayıtlarda yer aldığı görülmektedir. Gerçek verilerin bu sayıların çok üzerinde olduğu düşünülmektedir.

-Almanya seçimleri temsilde adalet üzerine kurgulanmıştır.Ancak bu sadece Alman vatandaşları için geçerlidir. Almanya Anayasasının 20. maddesi şöyle der: " Federal Almanya'nın devlet halkı (Staatsvolk) devlet erkinin maliki ve öznesidir". Milyonlarca yabancı uyruklu insan yıllarca Almanya'da çalışıp vergisini ödediği halde hiçbir şekilde temsil hakkına sahip değil çünkü seçim hakkı yok. Sadece AB üyesi ülke vatandaşları Almanya'da sadece yerel seçimlerde oy kullanma hakkına sahip

-Temsilde adalet konusunda seçim bölgelerinin belirlenmesinde titiz davranan Almanya’daki partilerin (CDU/CSU hariç) oy hakkı olan LGBTİ’lilere seçim programlarında geniş yer ayırmaları, buna karşın henüz oy kullanma yaşında olmayan gençlerin/çocukların istismarına engel olacak öneriler getirmemeleri demokrasi konusunda gerçek düşüncelerinin oy sayısı ile sınırlı olduğunu göstermektedir. 

Bu konulara daha çok farklı tespitleri ekleyebiliriz. Her AB raporunda Türkiye’yi eleştirenlerin önce kendilerine bir çeki düzen vermeleri gerektiği açıkça görülmektedir.

Başta Almanya olmak üzere bu ülkelerinin içinde bulundukları durumu en iyi açıklayan ifade, 20’nci Münih Güvenlik Konferansında ortaya atılan “Batısızlık” kavramıdır. Veriler ve analizler batının en zengin ülkesinin dahi sözde dünyaya örnek olan değerlerinden emin olmadığı, bu değerleri hızla yitirmeye başladığı, stratejik plansızlık ve uyumsuzluk yaşadığını göstermektedir.