ABD VE İSRAİL'İN ORTADOĞU'DA VAROLUŞ MÜCADELESİ

Prof. Dr. Fahri ERENEL
Tüm Yazıları
Günümüzde Ortadoğu'da yaşananları, iki terör devleti olan ABD ve İsrail'in varoluş mücadelesi olarak adlandırabiliriz. Hegemonyası ciddi şekilde zarar gören ABD ve kanatları altında ki İsrail, Biden ve Netanyahu gibi sorumsuz ve öngörüsüz sözde liderlerin stratejileri ile yönlerini bulmaya çalışıyorlar. Ancak, rüzgar yanlarında değil, pusulaları da yönlerini bulmaya yeterli olmuyor.

İsrail, bir avuç Husi ile mücadele dahi edemeyerek, ABD ve yandaşlarını küresel deniz ticaretinin zarar gördüğü ve seyrüsefer emniyeti bahanesi Hamas-İsrail çatışmasına  dahil etmesi, konunun batı medyasının tek taraflı yayınları ile oldukça abartılı bir şekilde dünya kamuoyuna sunulması Gazze katliamında artan tepkileri yansıtma maksadından başka bir  şey değildir. İsrail, Gazze gibi Husileri de küresel kriz haline getirmeyi kendince başarmıştır. İlginç olan Husilere yönelik saldırı için oluşturulan yapıda bir Müslüman ülke olan Bahreyn’in de yer almasıdır. Bu durum İslam ülkelerinin bir zafiyeti olarak görülmektedir.

 

BAYREYN’E NE OLDU?

 

Bahreyn’in bu yapıda yer almasında en büyük etkenin Husiler değil, Husilere destek sağlayan ve aralarında birçok sorun bulunan İran’a karşı batının desteğini muhtemel gelişmelere karşı yanına almak olduğu söylenebilir. Hamas-İsrail çatışması başladığında İsrail ile büyükelçileri karşılıklı geri çeken, İsrail ile her türlü ekonomik ilişkileri durdurduğunu ilan eden, Filistin davasını savunan açıklamalar yapan Bahreyn ne oldu da birden Gazze’de katliamdan en az İsrail kadar sorumlu olan ABD ve İngiltere ile birlikte aynı safta yer aldı. Tek açıklaması, İran korkusu, varoluşsal riske karşı kendini emniyete alma güdüsüdür.

 

Kızıldeniz’de deniz ticareti gerçekten aksamakta mıdır? Elbette hayır. Husiler bugüne kadar İsrail gemileri ile İsrail’e malzeme ve yakıt vb. taşıyan gemileri hedef almıştır. Bunun dışında diğer ülkelere ait gemilere yönelik bir saldırı söz konusu olmamıştır. Süveyş Kanalı yönetiminden yapılan açıklamaya göre; Ümit Burnundan dolanan gemi sayısı sadece 55’tir. Kızıldeniz ve Süveyş kanalından geçen gemi sayısı ise 2 binin üzerindedir. Sanıldığı gibi küresel deniz ticaretinin askıya alınması veya zarar görmesi söz konusu değildir. Zarar görmekte olan İsrail’dir. İsrail’in Akabe körfezinde ki Eliat Limanı faaliyetleri saldırılar nedeni ile durma noktasına gelmiştir. Çatışmalar nedeni ile ekonomisi giderek çıkmaza girmekte olan İsrail, en önemli limanını kullanmama tehlikesi ile karşılaşmıştır.

 

KIZILDENİZ’DE YAŞANAN GERÇEK NE?

 

Kızıldeniz’de yaşanan gerçekler budur. Zarar gören dünya deniz ticareti değil, İsrail ticaretidir. İsrail ve ABD’de Yahudi lobisi bu durumu ellerinde bulunan medya gücünü de kullanarak her zaman olduğu gibi bir defa daha istismar etmeyi başarmış, Gazze‘de insani yardım için bile karar veremeyen BM Güvenlik Konseyi Kızıldeniz için hemen karar verebilmiş ve bu karar Yemen’e saldırının sözde hukuki dayanağı oluşturulmuştur.

 

Cinsel istismar ile suçlanan ve hapishane de intihar ettiği söylenen Jeffery Epstein’in artçı sarsıntıları ile sarsılan ABD’nin bu müdahale ile Epstein skandalının etkilerini hafifletmeyi amaçladığı öngörülebilir. Prens Andrew, Bill Clinton, Michael Jackson, Ebu Barak gibi isimlerin zikredildiği bu skandalın bir ucunun Mossad’a dayandığı, Epstein’in Mossad ajanı olduğu söylentilerinin ABD ve İsrail’i zor duruma düşüreceği kesin gibidir. ABD ve İsrail, bu sisli havadan çıkış için yine güvenliğe sarılmışlar ve bu defa Kızıldeniz’de ortaya çıkmışlardır.

 

Yine, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin hiçbir Müslüman ülkenin yapamadığını yaparak İsrail’i Gazze’de soykırım suçu işlediği gerekçesi ile Uluslararası Adalet Divanında açtığı davanın görülmeye başlanması bile ABD ve İsrail açısından varoluşsal risk taşımaktadır. Davaya Almanya’nın İsrail tarafında müdahil olma isteği ise Batı’nın çaresizliğini gözler önüne sermektedir.

 

PANDORA’NIN KUTUSU AÇILDI

 

Bu davadan çıkacak sonuç ne olursa olsun pandoranın kutusu bir kere açılmıştır. İsrail’in daha öncede işlediği sabit olan suçları içinde davalar açılabilecektir. İsrail’i işlediği sayısız suçlar nedeni ile ellerinden sürekli kan damlayan ABD’nin izleyeceği beklenmelidir. Güney Afrika’nın bu davayı açması, BIRCS üyesi olması açısından çok kutuplu dünyanın tek kutuplu dünya arasındaki bir savaşın devamı olarak görülebilir.