REİSİ'DEN PKK KONUSUNDA SÖZDEN FAZLASI ALINMALI

Faruk AKTAŞ 04 Oca 2024

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
​İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, resmi bir ziyaret kapsamında bugün Ankara'da olacak.

Bu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 18 Temmuz 2022’deki Tahran ziyaretinden bu yana beklenen bir ziyaretti.

Ancak sürdürülen temaslarda iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların giderilememesi nedeniyle ziyaret bir türlü gerçekleşmedi.

En son geçtiğimiz yılın kasım ayında ziyaretin gerçekleşeceği açıklandı ancak yine son anda iptal edildi.

Beklenen ziyaret, Erdoğan’ın Tahran ziyaretinden yaklaşık 1.5 yıl sonra gerçekleşiyor.

İran Cumhurbaşkanı Reisi’ye çok sayıda bakanın eşlik edeceği ziyaret kapsamında 8. Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Toplantısı'nın gerçekleştirilmesi ve bu çerçevede kültür, bilim, medya, içişleri, taşımacılık, ticaret ve ekonomi gibi alanlarda yaklaşık 10 anlaşmasının imzalanması planlanıyor.

Gazze, Irak, Suriye ve Güney Kafkasya gibi bölgesel konuların ele alınacağı ziyarette, bu konu başlıkları altında çok sayıda önemli alt başlık söz konusu.

Bu konu başlıklarının bazılarını açmakta yarar var diye düşünüyorum.

Öncelikle Gazze konusunda İran, görünürde Türkiye ile aynı pozisyonda.

Ama bu işin görünür tarafı.

Türkiye’deki bazı kesimlerin aksine ben de Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarının arkasında İran’ın olduğunu düşünenlerdenim.

Hatta Hamas’a bu saldırıyı yaptırtmaktaki temel amacın, Türkiye-İsrail ve buna bağlı olarak Türkiye-Batı ilişkilerinin gelişmesinin engellenmesi ve bu çerçevede Türkiye’nin özellikle ekonomik anlamda kendini toparlama girişimlerinin önlenmesi olduğunu düşünüyorum.

Özellikle Türkiye-İsrail arasında yapılması öngörülen Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervlerinin çıkarılarak Türkiye üzerinden batıya ulaştırılması yönündeki bir anlaşmanın engellenmesi de en önemli amaçlardan birisi.

Hamas’ın saldırısının ardından İsrail’in soykırıma varan bir katliama başlaması ve devam eden süreç İran’ın şimdilik bu amaçlarına ulaştığını gösteriyor.

Suriye konusunda, 2015’ten bu yana Türkiye, Rusya ve İran arasında Astana görüşmeleri başlığı altında 20 toplantı gerçekleştirildi.

Bu görüşmelerden bugüne kadar bir arpa boyu yol alınamadı dense yeridir.

Bu görüşmelerden sonuç alınamamasında en önemli etken Rusya’dan çok İran’dır.

Çünkü İran, Suriye krizinin çözümünü istemiyor.

Çünkü kriz Suriye’den sonra en büyük zararı Türkiye’ye verdi ve vermeye devam ediyor.

Dolayısıyla bu ziyarette Suriye başlığında kayda değer olumlu bir gelişme beklenmiyor.

En azından ben beklemiyorum.

Irak ve Güney Kafkasya konu başlıklarını ilgilendiren önemli bir konu var; Zengezur Koridoru ve Kalkınma Yolu Projesi.

Bu, Basra Körfezi’nden başlayıp Türkiye üzerinden Doğu Asya ve Hindistan’a, oradan da Avrupa’ya bağlanacak büyük bir demir ve kara yolu projesi.

İran’ın bu projeye önemli itirazları vardı ancak yapılan görüşmeler neticesinde bu itirazlarının bir kısmı giderilmişti.

Reisi’nin ziyaretinde bu projenin hayata geçirilmesi konusunda anlaşmaya varılması muhtemeldir ki bu hem bölge hem de Türkiye için oldukça önemli bir adım olur.

Ancak bu ve diğer tüm konularda varılacak anlaşmaların hayata geçirilmesinin en temel önceliği kanımca terör örgütü PKK konusu.

Özellikle PKK’nın Kuzey Irak’ta İran sınırına yakın bölgelerde 23 ve 24 Aralık’ta gerçekleştirdiği ve 12 askerin şehit düştüğü saldırılar nedeniyle Türkiye açısından bu konu en önemli önceliklerden biri haline gelmiş durumda.

Türkiye-İran ilişkilerini zehirleyen konuların başında bu geliyor.

Türkiye ile İran arasında yapılan her görüşme sonrası yapılan açıklamalarda iki ülke yetkilileri de terör konusunda ortak mücadele taahhütlerinde bulunuyor.

Türkiye bu konuda samimi ve verdiği sözlerin gereğini yerine getiriyor.

Ancak aynısını İran için söylemek mümkün değil.

PKK’nın yönetici kadrolarının önemli bir kısmı Kandil’in İran sınırları içinde kalan kesiminde saklanıyor.

İran bugüne kadar göstermelik birkaç operasyon dışında PKK’ya bir tek laf bile söylemiş değil.

Özellikle PKK’nın İran kolu PJAK ile İran arasında 2011’de anlaşmaya varılması ve PJAK’ın İran’a yönelik saldırılarına son verdiğini duyurmasından bu yana Tahran’ın PKK üzerindeki nüfuzu giderek arttı.

Küresel düzlemde ABD’nin hamiliğini yaptığı PKK’nın bölgesel ve yerel düzlemdeki koruyucusu ve yönlendiricisi İran oldu.

Çözüm Süreci’nde PKK’nın silah bırakmasını engelleyen en büyük güçlerden biri ABD ile birlikte İran’dır.

İran, her alanda PKK’yı Türkiye’ye karşı kullandı ve kullanmaya devam ediyor.

Yukarıda belirttiğimiz gibi İran, Türkiye ve Irak ile sınır bölgelerinin önemli kısmını PKK’nın korumalığına vermiş durumda.

Ayrıca Irak’ta silahlı üye sayısı 100 bini aşan İran’a bağlı Haşdi Şabi güçleri PKK ile fiili iş birliği içinde.

Hatta Sincar Bölgesi’ni kontrolleri altında tutan PKK’ya bağlı YBŞ adlı terör grubunun binlerce mensubu Haşdi Şabi üyeliği altında Irak merkezi hükümetinden ücret alıyor.

Hâsılı kelâm, İran Irak’ta PKK’yı desteklemekle kalmıyor, koruyor ve yönetip yönlendiriyor da.

Ve elbette bundan en büyük muradı en büyük bölgesel rakibi olarak gördüğü Türkiye’yi yıpratmak, zayıflatmak ve büyümesini, gelişmesini önlemek.

Yukarıda belirttiğimiz üzere konu açıldığında İran her seferinde teröre karşı ortak mücadele sözü veriyor ve asla bu sözlerini tutmuyor.

O nedenle Reisi’nin Türkiye ziyaretinde İran’dan sözden daha fazlası alınması şart.

NOT: Bu yazının yazıldığı sırada İran'ın Kirman kentinde, ABD tarafından öldürülen Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani'yi anma etkinlikleri sırasında iki patlama meydana geldi. İlk belirlemelere göre patlamalarda 73 kişi hayatını kaybederken, 170 kişi de yaralandı.

Bu saldırılar nedeniyle Reisi’nin Türkiye ziyaretinin iptal edilip edilmediğine dair şu ana kadar herhangi bir açıklama yapılmadı. Ziyaret iptal edilse de ileri bir tarihte gerçekleşecek bir ziyarette yukarıda yazılanların büyük kısmının geçerliliğini koruyacağı kanısındayım.