MİLLET İTTİFAKI, HDP VE HDP'NİN ŞARTLARI

Faruk AKTAŞ 16 Mar 2023

Faruk AKTAŞ
Seçimin Cumhur İttifakı adayı mevcut cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakı'nın adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasında geçeceği öngörülüyor.

Türkiye, tarihinin en kritik seçimlerinden birine hazırlanıyor.

14 Mayıs’ta yapılacak olan milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimleri partiler meclise en fazla vekil sokabilme çabası içine girse de asıl yarış cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olacak.

Seçimin Cumhur İttifakı adayı mevcut cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakı’nın adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasında geçeceği öngörülüyor.

Kamuoyu yoklamaları seçimin ortada olduğunu gösteriyor.

O nedenle her iki aday da ittifaklarını genişletmek için büyük bir çaba içerisinde.

PKK ile ilişkisi nedeniyle meşruluğu tartışma konusu olan yaklaşık yüzde 10 oy oranına sahip HDP seçimin kilit partisi durumunda.

Millet İttifakı HDP desteği olmaksızın seçimi kazanamayacağının farkında.

HDP’nin desteği de seçim kazanmak için garanti değil ancak bu ittifak için HDP olmazsa olmaz konumunda.

Bu nedenle Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu, cumartesi günü bu partiyi ziyaret edecek.

Birçok yönden hem tartışmalı hem de kritik ve önemli bir ziyaret.

Bu ziyarette nelerin konuşulacağı, bir anlaşmaya varılıp varılmayacağı, varılacaksa nasıl bir anlaşma olacağına dair sorular Türkiye açısından hayati ehemmiyette.

PKK DAVALARININ TÜMÜNÜN DÜŞÜRÜLMESİ

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, geçtiğimiz hafta bir televizyon programında beklentilerinin bir kısmını açıkladı ve bu konuda 27 Eylül 2021’de ilan ettikleri 11 maddelik tutum belgesine işaret etti.

Esasen bu tutum belgesinde, HDP’nin öteden beri dillendirdiği taleplerinden farklı bir şey yok.

Birçoğu, demokrasi, barış, özgürlükler, insan hakları gibi evrensel kavramlarla ambalajlanan özünde PKK’nın yarım asra yakın süredir peşinde koştuğu hedefler.

Bu maddelerden birkaçını tartışmaya kamuoyunun dikkatine sunmakta yarar var.

Sancar’ın şartlarımız dediği 11 maddelik tutum belgesinin “Tarafsız ve bağımsız yargı” başlıklı maddesinde “…tüm siyasi davaların ve mahkumiyetlerin sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasını, adaletin ve toplumsal barışın tesisi açısından bir gereklilik olarak görüyoruz” deniyor.

HDP’nin siyasi dava dediği, terörle mücadele, anayasal düzeni değiştirmeye yönelik suçlar ve bunlarla ilintili davalar.

Yani bu tutum belgesinde Abdullah Öcalan dahil PKK ve ilintili davalardan hüküm giyen tüm mahkumların serbest bırakılması ve de benzer nitelikteki tüm davaların düşürülmesi isteniyor.

Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu, birçok kez, kazanmaları halinde benzer nitelikteki davalardan cezaevinde olan söz konusu partinin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakacaklarını söylemişti.

Ancak bugüne kadar bunu nasıl yapacaklarına dair herhangi bir izahatları olmadı.

Yani Demirtaş’a özel af mı getirecekler, onu yargılayan hâkim ve savcılara talimat verip mi serbest bırakacaklar yoksa yasalarda değişiklikler mi yapacaklar, değişiklik yapacaklarsa bu sadece Demirtaş’ı kapsayan bir değişiklik mi olacak yoksa HDP’nin talep ettiği şekilde tüm PKK davalarını sonuçlarıyla birlikte düşüren değişiklik mi olacak bunlar belli değil.

BELEDİYELERİN YETKİLERİNİN SINIRI VE ÖZERKLİK

HDP’nin sık sık dillendirdiği ve tutum belgesinde yer alan taleplerinden birisi de kayyum meselesi. Millet İttifakı’nın adayı ve bileşenlerin birçoğu da bu konuda bugüne kadar birçok kez açıklama yaptı ve kayyum uygulamalarına son vereceklerini açıkladılar.

Ancak örneğin HDP’li bir belediyenin gelirlerinin yüzde 50’sini, 30’unu veya 20’sini PKK’ya aktarması halinde bunu makul mü göreceklerini, ya da bunu nasıl önleyeceklerine dair herhangi bir izahatları olmadı şimdiye kadar.

HDP’nin tutum belgesinin “Güçlü demokrasi” başlıklı 1. maddesinde, “… kuvvetler ayrılığının yerele doğru genişletildiği, yerel yönetimlere yetki ve kaynak devrinin güvence altına alındığı, yerel katılım mekanizmalarının işlediği güçlü bir yerel demokrasi olmadan güçlü demokrasiyi inşa etmek mümkün değildir” denilerek belediyelerin yetkilerinin genişletilmesi talep ediliyor.

HDP’nin belediyeler için hangi yetkileri istediğine dair net bir açıklama yok ancak zaman zaman yetkililerinin açıkladığı şekliyle “öz savunma güçleri” gibi, yani kolluk güçlerinin belediyeye bağlanması dahil özerklik anlamına gelen talepleri olduğu biliniyor.

Zira esasen HDP’nin halihazırdaki en önemli talebinin bu olduğu da sır değil.

“KÜRT SORUNU”NUN ÇÖZÜMÜ İÇİN PKK İLE ANLAŞMA ŞARTI

Bir diğer konu HDP’nin varlık sebebi olarak açıkladığı “Kürt sorunu” başlığı altında topladığı konular.
HDP’nin tutum belgesinde “Kürt sorununda demokratik çözüm” başlığı altında yer alan maddede, “Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır” denilerek “… bu sorunun çözümü için muhataplarla diyalog kurulması, inkâr ve bastırma siyaseti yerine demokratik ve barışçı bir çözüm için adım atılması gereklidir” ifadelerine yer veriliyor.

Yani özetle HDP, sistem içerisinde dile getirebildiği taleplerinin bir kısmına bu metinde yer veriyor, geri kalanları konusunda da devlet ve hükümet mekanizmalarının PKK ile masaya oturmasını, kendisinin sistem içerisinde dile getiremediği PKK’nın taleplerinin ise bu masada anlaşma yoluyla karşılanması politikası güdüyor.

Sancar’ın açıklamasına göre Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinde bunların tümü masada olacak.

Bu ziyarette nasıl bir anlaşma sağlanacağı henüz bilinmiyor ancak gerek PKK’nın yönetim kadrolarının bulunduğu Kandil’den ve HDP yetkililerinden yapılan açıklamalar gerekse de Millet İttifakı’ndan yansıyanlar bu görüşmelerden bir şekilde bir anlaşmaya varılacağını gösteriyor.

Ancak bu anlaşmada HDP ve PKK’nın taleplerinden ne kadarının karşılanacağı, anlaşma içeriğinin ne kadarının kamuoyuna açıklanacağı ya da paylaşılacağı henüz belli değil.

Türkiye’nin varlığının, toprak bütünlüğünün ve de bekâsının masada olduğu bir konu.

O nedenle hassasiyetle takip etmenin elzem olduğunu düşünüyorum.