​ORTADOĞU, UZAK DOĞU VE AMERİKAN POLİTİKASI

Hasan KÖNİ 03 Mar 2017

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
Hegemon güç olma yaşamına alışmış olan Amerika, gerçekte daha yumuşak bir uluslararası ortam için işbirliği yapabileceği Rusya ve Çin'i karşısına alarak yeni bir uluslararası yapılanmaya gitmek istiyor.

Hegemon güç olma yaşamına alışmış olan Amerika, gerçekte daha yumuşak bir uluslararası ortam için işbirliği yapabileceği Rusya ve Çin’i karşısına alarak yeni bir uluslararası yapılanmaya gitmek istiyor. İstiyor! Ama yapabilecek mi? Öncelikle seçim sırasında verdiği sözlerle  önemli miktardaki ülkeye umut veren Başkan Trump seçim bittikten sonra müesses nizamın elemanları tarafından öyle bir saldırıya uğradı ki Rusya ile iyi ilişkileri geliştireceklerden biri olan general Flynn’ı feda etmek zorunda kaldı. İlginç bir yaklaşımla Amerikalı demokratlar ve liberaller bazı lobilerle birlikte kırk yıllık kapitalist ve liberal sağcı Trump’ı şimdiye kadar gizlenmiş bir Rus elemanı olarak ileri sürüp Anayasa mahkemesi önüne çıkarmak istiyorlar. Rus gazetelerinde yapılan anketlerde, Trump konusunda iki husus göze çarpıyor. Birincisi Trump’ın yakın zamanda Amerikan  anayasa mahkemesi önüne gideceği. Burada yüzde oranı yüksek. İkincisi ise Trump’ın müesses nizam içindeki rakiplerini temizleyeceği. Burada oran daha alçak. Rusya sabırla Trump’ın ne yapacağını bekliyor. Trump’ın ise kendisine ve adamlarına  karşı ileri sürüler Rusya sempatisi iftirası karşısında Rusya’ya yakınlaşması yakın zamanda mümkün gözükmüyor.

Bu arada müesses nizam Rusya ile bağları gerginleştirmek için elinden geleni yapmakla meşgul. Ukrayna ordusunun Don Bass bölgesinde, Ukrayna içindeki etnik Ruslara başlattığı bombardımanın karşılığını Rusya verince Washington’dan eleştiriler yükseliyor. Bu sırada  NATO’nun savunma harcamalarını gayri safi milli hasılalarının %2 kadar artırması isteniyor. Artan savunma harcamaları ile Amerikan silahları alınacak ve Amerikan silah endüstrisi canlanacak. Başka Suudi Arabistan olmak üzere Arap dünyasının Amerikan silahlarına harcadıkları yüz milyarlarca dolar herhalde yetmiyor. Öte yandan, gereksinme varmış gibi, Balkanlardaki küçük Karadağ devleti  NATO’ya alınıyor. Bazı Balkan devletlerinin isteği üzerine Karadeniz’de NATO donanmasının-Türkiye’nin çok temkinli tutumuna rağmen-gücünün artırılması öngörülüyor.

Ortadoğu

Ortadoğu’ya gelince: Pentagon, Amerikan Dışişleri Güvenlik kurumları, CİA en sonunda  Trump’ın istediği DEAŞ’ı ve aşırı dinci akımları sindirme planını sundular. Plan sunulurken, anlaşıldığı kadarıyla Trump etrafta yoktu. Kendisi Amerika’nın ekonomisi canlandırmak için göçmenleri, yabancı çalışanları dışlayacağı, Amerika’nın alt yapısına ve endüstrisine yatırımları, Pentogon’a 54 milyarlık ek bir hediyeyi, Amerikan toplumunda özellikle göçmenler nedeniyle işlenen suçları önleme konuşmasını, danışmanlarıyla birlikte hazırlamaktaydı. Artık gelişmekte olan ülkelere Amerikan yardımı hızla kesiliyor gibi. Yeni ekonomik heyecanlar üçüncü dünya ülkelerini bekliyor olacak. Trump’a sunulan  Ortadoğu planına göre ise aşırı İslami akımları yalnız Irak ve Suriye’de değil bütün cephelerde ve alanlarda eritilmesi ileri sürülüyordu. Böylece bu mücadelenin bir iki ay sürecek bir mücadele olmayacağı, uzun süreceği  ve ortaya çıkacak girdabın içine bir çok ülkeyi çekeceği anlaşıldı. İkinci önemli husus, Amerika’nın Suriye’de ayağını yere basan ve savaşan; Türkiye, Suriye, Muhalif güçler, Rusya, İran  gibi Ortadoğu’ya Amerikan askeri gönderip göndermeyeceği. En az 5-10 bin kişilik bir Amerikan askeri gücü gerektiği ifade ediliyor. Amerika askeri gücünü  Suriye’de yere indirmezse masada söz alması zor gözüküyor. Zaten bu nedenle Cenevre çözüm görüşmelerini bekletiyor. Üçüncü olarak bizim için en önemli husus ise Amerika’nın YPG’ye bağlı SGP güçlerini  ağır silahlar verip onları Rakka operasyonlarında kullanıp kullanmayacağı. Bu konuda Türkiye SPG’nin arka planda kalması için Rakka operasyonun Amerikan desteğinde Türkiye ve muhalefet güçleriyle birlikte yapılmasını öneriyor. Türkiye YPG’yi PKK’nın bir kolu olarak görüyor. Amerika, NATO müttefiki Türkiye sayesinde; Karadenizi, Doğu Akdenizi, İran, Irak, Suriye ve Kafkaslar ve Balkanları denetleyebileceği için Türkiye’nin eli güçlü. İstekleri yerine gelebilir ve Türkiye Münbiç’e operasyon yapabilir. Ancak, her savaş öncesinde olduğu gibi sisli ve yorumlara açık bir ortamda bulunuluyor. Burada çekinilmesi gereken bir husus lobilerin yoğun etkisi nedeniyle Amerika’nın ve özellikle Trump’ın rasyonel olmayan kararlar alabilmesi. Zaten, Ortadoğu kaosunu yaratan bu akıl dışı  hesapsız davranışlar. Bu nedenle gelişmeler baktığımızda Suriye ordusu Rusların desteğiyle  ilerleyerek El Bab’tan Kuzey’e inen Rakka yolunu kapatıyor. Amerika ise Münbiç’e zırhlı takviyeler vererek Türkiye’nin müdahalesinin Rakka operasyonunu bozacağını söylüyor.

Amerika bu bölgede  Rusya ve müttefikleri olan Suriye, İran, -Suriye’nin izniyle DEAŞ’ı Suriye’de bombalayan –Irak ve Şii milisler yokmuş gibi bir hava estiriyor. Rusya ise Türkiye’ye karşı temkinli. Suriye’de bulunan kendi tarafında bulunan güçler arasında Türkiye’yi saymıyor. Bu arada merak ettiğimiz ve Suriye ve Irak’ta DEAŞ bitirildikten sonra İsrail-Filistin sorununun ne olacağı  konusunda bazı kıpırdanmalar olduğu görülüyor. İran’ın, Suriye’de davetli olmasına karşılık mezhepçilik politikasını yaymaya çalışması İsrail’e istediği fırsatı vermiş bulunuyor. Zaten ilk baştaki konuşmalarından beri Musevi lobisini yanına almak isteyen, sonra İsrail Devlet Başkanıyla yaptığı görüşmelerde İsrail-Filistin iki devlet yapısından vazgeçtiğini söyleyen Trump’la birlikte İsrail, Ortadoğu’da günah keçisini tespit etmiş bulunuyor: İran!. İran’dan Körfez ülkeleri, Suudi Arabistan’da korktuğu için yeni bir Ortadoğu yapılanmasında İsrail’in dışardan desteklediği ve Türkiye’nin içinde bulunacağı, Sünni Ortadoğu paktı doğacak gibi. Bu paktın içinde Mısır’da bulunabilir ama Mısır Rusya ile de yakın ilişkilerde. Ayrıca, Türk-Yunan Ege denizi çekişmelerinde Yunanistan, Doğu Akdeniz’de kendisine dost ülkeler olarak Mısır, İsrail ve Kıbrıs’ı sayıyor. Bakalım bu yeni dengeleme operasyonları Ortadoğu’yu nereye götürecek?

Uzak Doğu

Trump’ın  Amerikan ekonomisine rakip olarak gördüğü Çin’i sıkıştırmak için elinden geleni yapacağını  seçim öncesi konuşmalarından biliyorduk. Çin’in sıkışacağı en önemli stratejik alan Kuzey Çin Denizi. Amerika Çin’i sıkıştırmak için bir zamanlar fena halde hırpaladığı Vietnam’ı, Japonya’yı ve Endonezya’yı yanına almış gözüküyor. Filipinler ise Rusya’nın yanında. Bu alanda Amerika’nın değişik derinlikte kademe kademe yerleştirilmiş  çevre ada ve devletlerden Avustralya’ya kadar giden askeri üsleri ve güçleri var. Donanması Kuzey Çin Denizi’ne girip çıkıyor.

Ne ilgisi var diyeceksiniz. Amerika’nın  Afrika kıtasını denetleyen ve elliye yakın Afrika ülkesinin asker ve polisini yetiştiren ve gerektiğinde müttefiki Fransa ile birlikte  Afrika ülkelerine müdahale eden bir Afrika komutanlığı var. Bu komutanlık epeyi geniş bir üs ve Afrika’nın burnunda Cibuti’de. Bu üsle Amerika aynı zamanda Kızıldeniz’i ve Arap ülkelerini, Yemen’i denetliyor. Bu büyük askeri üssün adı Lemonnier Kampı. Amerika’nın en stratejik üssü. Kamp, Lemonnier on mil kadar ilerisinde, hemen Afrika burnunu dönünce Çin’in ilk deniz aşırı üssü inşa ediliyor. Çin böylece, Amerika’nın Kuzey Afrika ve Arap yarımadası operasyonlarına komşu oluyor. Lemmonier kampında tam 4.000 personel bulunuyor. Kampın hayli gizli operasyonlarda kullanıldığı biliniyor. İnsansız hava uçakları ile saldırı, Yemen’i gözetleme gibi. Üs, Amerika’nın Afrika’daki sürekli üssü. Çin yeni deniz üssünü Cibuti hükümetine milyonlarca dolar borç vererek elde etmiş. Çin ilk defa uluslararası alanda kendi merkezi dışında bir üsse sahip oluyor. Deniz üssü Çin’in Afrika burnundaki ticaret ve bölgesel çıkarlarını korumak için kurulmuş. Çin, İngiltere’nin askeri üslerle desteklenen ekonomik yayılma politikasını iyi öğrenmiş gözüküyor. Çin bu üssün henüz haydutluğunu önlemek için kurulduğunu söylüyor. Çin’in Afrika’da  2.400 kişilik bir barışı koruma gücü var ve Çin savaş gemileri değişik ülkelerden 6000 gemiye koruma refakati vermişler. Çin’in yeni deniz üssünde malzeme ve personel binaları yüzlerce askeri barındırabiliyor. Ayrıca  beş ticari geminin bir de savaş gemisinin yanacağı rıhtımlar var. Üs de helikopter pistleri, gemi tamirat bölümleri var. Ruslar da burada üs için görüşmeler yapıyorlar. Cibuti halkı yabancı askerlerin Cibuti’de bulunmasından memnunlar. Askerlerin onları terörist saldırılardan koruduğunu söylüyorlar.

Amerikalılara göre Çin üssü  bir savaş durumunda uzun zaman dayanacak gibi durmuyor. Tabii Çinliler ne diyor, bilemiyoruz.

Kendisini istisnai, vazgeçilmez bir güç olarak gören Amerika bir yandan ekonomik olarak içeri doğru yönelirken, öte yandan askeri harcamaları artırarak diğer devletleri korkutacağını zannediyor. Korkmayan devletlerde karşı atağa kalkmış gözüküyorlar. Aman dikkat edelim. Devler vuruşurken arada ezilmeyelim.