​AMERİKA VE İSRAİL'İN YENİ ORTADOĞU POLİTİKASI İRAN ÜZERİNDEN

Hasan KÖNİ 17 Eki 2017

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
İsrail Devlet başkanı Netanyahu, İran'ın uranyum zenginleştirmesi politikaları karşısında İran'ı uzun zaman hava harekatıyla vurma tehdidinde bulunmuştu.

İsrail Devlet başkanı Netanyahu, İran’ın uranyum zenginleştirmesi politikaları karşısında İran’ı uzun zaman hava harekatıyla vurma tehdidinde bulunmuştu. Başkan Obama, İsrail’in bu tavrını durdurmaya kalkınca, İsrail Devlet başkanı, Beyaz Saray’ın daveti olmaksızın Amerikan Kongresi önünde tezlerini savunmuş ve Kongre yirmi defadan fazla ayağa kalkarak kendisini alkışlamıştı. Zavallı Obama sesini çıkarmamıştı. Durumu düzeltmek için giderayak İsrail’e en büyük silah satışını ve hibesini yapmıştı. Obama, İran’ın uranyum zenginleştirme çabalarını Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arabulması ile çözebilmişti. Aynen, Suriye’nin kimyasal silah stoklarını imha etmesi olayında olduğu gibi. Daha sonraları, yapılan uzun müzakereler sonucu beş artı bir devlet bir araya gelerek (Rusya, ABD, Fransa, İngiltere, Çin ve Almanya), İran’la, ‘Ortak Kapsamlı Eylem Planı Anlaşması’ yaptılar. İran’ı, uranyumunu zenginleştirmemesi, bu konuda  çalışma yapılan üslerin Birleşmiş Milletler Atom Ajansı ve anlaşmayı imzalayan devletler tarafından denetlenmesi konusunda ikna etmişlerdi. 

İran sürekli denetimleri kabul ederek bu eylem planına  şimdiye kadar uydu.

Amerika bu anlaşmayı ‘Nükleer Anlaşmayı Gözden Geçirme Yasası’ olarak Mayıs 2015’de iç hukukuna dahil etti. Bu yasaya göre Amerikan başkanının her 90 günde bir İran’ın bu anlaşmaya uyup uymadığını teyit etmesi gerekiyordu. Trump seçildiğinden beri İsrail’in güçlü Amerikan lobisinin etkisi altında anlaşmayı teyit edip etmeme arasında gidip geldi. İki defa seçildiğinden beri İran’ın anlaşmaya uygun davrandığını teyit etti. Şimdi 15 Ekim’de anlaşmanın 28.maddesine göre İran’ın eylemleriyle anlaşmanın ruhuna uyan davranışlarda bulunmadığını ileri sürerek anlaşmayı tek taraflı feshetme çabalarına gireceğini Başkan Trump açıklamış bulunuyor. İran’ın anlaşmanın hükümlerine uyup uymadığı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından denetleniyor. Ajans şimdiye kadar olumsuz bir rapor vermiş değil. Ancak Trump bu anlaşmanın Amerika’nın çıkarlarına uymadığını söyleyerek konuyu Amerikan Kongresi önüne getiriyor. Kongrenin bu hususta karar vermesi için 60 günlük bir süresi var. Kongre’de İsrail lobisi ile diğer milletvekilleri arasında önemli mücadeleler olacak gibi gözüküyor.

Anlaşmanın, Amerika tarafından ileri sürülen ihlali ile ilgili hususlarda Çin’in, Rusya’nın ve anlaşmayı imzalayan üç Batılı devletin itirazları var. Amerika’nın anlaşma konusundaki itirazları İran’ın nükleer silah yapma çabalarının yanında, ilerde nükleer füze taşıyabilecek kıtalararası füze yapması, terörist ilan edilen Devrim Muhafızları, Ortadoğu’ya yayılan siyaseti, Yemen’i desteklemesi, İran Körfezinde Amerikan gemilerini rahatsız etmesi gibi hususlar var. Ayrıca Trump ,İran’ın Kuzey Kore ile olan ilişkilerinin ortaya çıkması için istihbarat servislerine emir vereceğini de söylüyor. Özetlersek, Amerika, İran’ın İsrail’i ve Ortadoğu’da kendi dış politikasını rahatsız edecek hiçbir şey yapmasını istemiyor. Amerika ve İsrail’i rahatsız eden bir husus da İran’ın nükleer silah yapmasının denetilmesinin yalnızca 25 sene kadar olması. İsrail lobisine göre üç bin yıllık mazisi olan bir devletin 25 sene denetlenmesi yeterli değil. İran 25 sene sonra nükleer silah yapımına başlayabilir diyorlar. Zaten nükleer anlaşmaya rağmen Amerika, Devrim Muhafızlarına karşı yeni müeyyideler uygulamaktan, Suriye’de kendine dost güçlere vekalet savaşı yaptırmaktan ve İran’ın desteklediği milisleri ateş altına almaktan geri kalmış değildi.

Amerika’nın baskılarına karşın İran’da kendi politikasını uygulamakta, Irak’la iş birliği yapmakta, Şii milisleri geliştirmekte ve Hizbullah’ı desteklemekten geri kalmamıştı. Şimdi anlaşmayı feshetmek İran’ı nasıl durduracaktır. Tersine bir gelişmeyle Rusya ve Çin, İran’la olan ilişkilerini daha da sıkılaştıracaklardır. Öte yandan İran’la yapılan nükleer anlaşma İran’ın füze yapmasını içermemektedir. Bazı analistlere göre anlaşmanın bitim yılı olan 2030’da İran Ortadoğu’da en geniş füze cephanesine sahip ülke olarak ortaya çıkacaktır. Nükleer anlaşmanın feshedilmesi yerine anlaşmanın gözden geçirilerek anlaşmaya ek maddeler konulması için İran’la anlaşma yoluna gitmek daha olumlu gözükmektedir.

Nükleer Anlaşma Sone Erer mi?

Çok taraflı anlaşmalarda, taraflardan birinin anlaşmanın çıkarlarına uymadığını iddia ederek anlaşmadan çekilmesi mümkündür. Eğer anlaşmaya taraf olan diğer ülkeler anlaşmadan çekilmiyorlarsa anlaşma devam eder. Yalnızca Amerika çekilmiş olur. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevat Zarif, İran anlaşmadan çekilmeyecek diyor. Avrupa ülkeleri, Rusya ve Çin’de aynı hususta beyanda bulunuyorlar. Anlaşma tarafların anlaşmadan çekilme sürecini öngörmemiş bulunuyor. Anlaşma, Güvenlik Konseyi kararına göre yapılmış ve yayınlanmış olduğu için bağlayıcılığa sahip. Amerika’nın anlaşmadan tek taraflı çekilerek müeyyide uygulamaya çalışması uluslararası hukuka aykırı. Daha doğrusu 1969 Viyana Sözleşmeler Hukuku Antlaşmasına aykırı. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi anlaşmaya uyulmaması durumunda yapacak işleri detaylı bir biçimde anlatıyor. Taraflar anlaşma ile ilgili sorunları, anlaşmada öngörülen ortak komisyona getirebiliyorlar.

Ortak Komisyon üç ülkenin dışişleri bakanları düzeyinde toplanıyor ve bağlayıcı olmayan kararlar alıyor. Toplantı paneli İran, Amerika ve anlaşmaya taraf herhangi bir ülke olabilir. Tabii Amerika herhangi bir çözüm önerisini kabul etmeyecektir. Amerika, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden İran üzerine  eski müeyyidelerin uygulanmasını isteyebilir. Güvenlik Konseyi bu hususta oylamaya giderse Rusya ve Çin veto kullanabilir. Güvenlik Konseyi’nde gelişmelerin akamete uğraması durumunda ‘Barış için Birleşme‘ kararı ile İran konusu , Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na gider ve Genel Kurul bu konuda basit çoğunlukla karar alır. Karar, İran lehine çıkarsa İran’a ekonomik ambargoyu sadece Amerika uygulamak zorunda kalır. Avrupa Birliği, İran’da ekonomik anlaşmalar yapmış şirketlerinin çıkarlarını sonuna kadar korur. Amerika, Dünya Ticaret Örgütü üzerinden İran’la ticaret ve finans ilişkileri olan ülkelere karşı müeyyide uygulamaya çalışır.

Anlaşmada Yenilenme Olmazsa Ülkelerin Durumu

Nükleer anlaşmaya göre, İran’ın elektrik üretimi için ‘uranyumlu zenginleştirme’ hakkı var. İran anlaşmanın ortadan kalkması nedeniyle Kore gibi nükleer silah yapımına girişirse Amerika harekete geçse de geçmese de zor durumda kalır. İran, Ortadoğu’da Amerikan çıkarlarını asimetrik savaş yöntemleri ile daha da sarsabilir. İran Körfezinde ve Hürmüz boğazında denizaltılar, mayınlar ve balistik füzelerle sorunlar yaratabilir. İran, kendisine bağlı milisleri Amerika’nın Ortadoğu bölgesindeki üslerine yönlendirebilir. Bu askeri tehditler Rusların gizli desteği ile daha da artabilir. İran Kudüs Kuvvetleri komutanı Kasım Süleymani  Rusya’yı ziyaret ettiği gibi, Kuzey Irak’ta yapılan referandumdan sonra Türkiye’ye gelmişti. İran’ın desteklediği Hizbullah güçlerinde Rus özel kuvvetlerinin Hizbullah amblemleri taşıdığı dikkati çekmişti. Hizbullah, Ruslar sayesinde istihbarat analizi, planlama ve karmaşık saldırı operasyonları yapma gücüne kavuşmuş bulunmaktadır. Rusya şimdiye kadar İsrail’in Suriye’deki ulusal güvenlik yapılanmasına ters düşmemeye çalışır gözükmektedir. İsrail Başkanı Netanyahu’nun Rusya’ya Putin’le görüşmek üzere yaptığı ziyarette, herhalde İran ve Hizbullah’ın Suriye ve Lübnan’daki durumlarının ele alınmış olması karşısında Rusya’nın İsrail’in bu güçleri dizginleme hususunda pek istekli olduğu görülmemektedir. Trump’ın, İran’ı terörü yayan bir devlet ilan etmesi ve Devrim Muhafızlarını terörist olarak ilan etmesinden sonra İsrail, Suriye topraklarında giriştiği operasyonları arttıracak ve gelişmesinde çaba gösterilen Türkiye’nin de katıldığı Suriye için  barış planını zora sokmaya  çalışacak gözükmektedir.

İsrail’le birlikte İran’ın nükleer silahlara kavuşmasından çekinen diğer bir devlet Suudi Arabistan’dır. Suudiler, İran’la yapılan Nükleer Anlaşmayı kabul etmekle birlikte İran’ın nükleer silah yapması karşısında kendilerinde bu yolu tercih edeceklerini açıklamış bulunmaktadırlar. Suudi Arabistan, Ortadoğu’daki aşırı militan faaliyetler nedeniyle Katar’ı terör finansmanı yapan ülke olarak suçlamış ve Trump’ın İran’ı teröre destek veren ülke olarak nitelendirmesiyle rahatlamıştır. Tabii bu nitelendirme için Amerika’dan 300 milyarlık silah almak zorunda olması karşılığında. Olayları iyi takip eden Suudiler hemen aynı dönemde Rusya ile yakınlaşma politikası izleyerek ve Rusların s-400 füzelerine yatırım yaparak iki taraflı denge sağlamayı başarmışlardır.

Oratdoğu’nun büyük oyuncularından Mısır ve Türkiye’nin yolları değişik biçimde gelişmiştir. Mısır, Müslüman Kardeşleri karşısına alarak Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle yakınlaşmıştır. Mısır Devlet Başkanı Abdel Fatah el-Sisi bölgedeki askeri operasyonlardan uzak durarak ülkesinin iç güvenliğini sağlamaya çalışmıştır. Mısır, İran’la yapılan Nükleer Anlaşma’nın bölgenin yararına olduğu kanısındadır ve Uluslararası ‘Bağlantısızlar Hareketinin’  lideri olarak uluslararası nükleer silahlardan arındırma faaliyetlerini desteklemektedir. Ancak, Mısır’da İran’ın Arap ülkelerinin sorunlarına el atmasına karşı bir tutum sergilemektedir.

Türkiye, 2011’den beri Suriye konusuyla uğraşmaktadır. 2010’lu yıllarda İran’ın plütonyum üretmesine-zenginleştirilmiş uranyum- bir çözüm bulmak için Brezilya ile birlikte öneriler sunmuştur. Amerika, İran’ı sıkıştırma amacıyla Türkiye’nin çözüm bulucu çabalarını reddetmiştir.

Türkiye, Trump’ın Suudi Arabistan’da yaptığı konuşmasında eleştirdiği Katar’ı desteklemiştir. Katar’da büyük bir Amerikan üssü ve İsrail elçiliği bulunmaktadır. Katar, Suudi Arabistan’ın tutumu nedeniyle İran’a yaklaşmıştır.Türkiye ,son dörnemde  Ortadoğu’da İran yayılmacılığından ve Şii mezhebinin Akdeniz’e kadar uzanmasından rahatsızlık duyduğunu belirtmiştir. Kuzey Irak’ta yapılan referandum sonucu İran’la yeniden bir yakınlaşma başlamış, Genel Kurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı İran’ı ziyaret etmiştir. Irak-İran-Türkiye stratejik açıdan Kuzey Irak Otonom yönetimine karşı ortak bir tavır almışlardır. Öte yandan, Astana’da oluşturulan, Rusya, Türkiye. İran arasında Suriye’de barışı sağlamak üzere birlikte  eylem planları düzenlenmiştir. Son gelişmelerde Türkiye, Suriye rejim muhaliflerin bulunduğu bölgeye girerek pazarlıklarla İdlip bölgesini düzenleme görevi üstlenmiştir. Ruslar ve İran’a yakın güçler dışardan bu düzenlemeye yardım edeceklerdir.

Tam bu sırada Trump’ın İran’ı terörizmi destekleyen devlet ilan etmesi ve nükleer anlaşmayı tek taraflı fesih çabası ve ortaya attığı diğer istekler, İran’la Irak ve Suriye cephelerinde ortak strateji izlemeye başlayan Türkiye’yi, yeni gelişmeler, nedeniyle zor durumda bırakacak  gelişmelere açık hale getirmiştir.

Nükleer silahların uluslararası alanda yasaklanması konusunda devletlerin görüşlerinin uzlaştığı bir dönemde Amerika’nın kendi çıkarlarını korumak, belki de anlaşmayı İsrail’in istediği biçimde yenilemesi konusundaki tutumunu uluslararası toplum olumlu karşılamamıştır. Trump’ın belki de kendisini de kurmak için yaptığı konuşmanın Amerikan Kongresi’nin aklı başında üyeleri tarafından dikkate alınmaması çok önemlidir. Yeni çatışmaların ortaya çıkması Ortadoğu’daki her ülke için bir felaket olacaktır.