OHAL İLE NORMALLEŞME

Ekin GÜN 05 Eki 2016

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
​Bakanlar Kurulu'nun almış olduğu kararla OHAL süresi doksan gün daha uzatıldı

Bakanlar Kurulu’nun almış olduğu kararla OHAL süresi doksan gün daha uzatıldı.

Bu kararla birlikte OHAL süresi toplamda altı aya çıkacak ve bu zaman diliminde devlet içindeki terör örgütü mensuplarının temizlenmesi ivedilikle gerçekleştirilecek. O nedenle devlet bünyesinde hiçbir terörist unsurun kalmaması için OHAL’in uzatılmasının olumlu bir adım olduğunu söylemek mümkün.

Mücadele ettiğimiz Fetullahçı Terör Örgütü devletin içine kırk seneden bu yana çöreklenen ve takiye usulü ile kendini gizlemeyi başaran bir örgüt. Bu yapıyı devletin içinden kazımak da üç aylık bir sürede pek kolay değil. Dolayısıyla bu arınma sürecinin devletin içinde bir tane bile terörist unsur kalmayana dek sürmesi büyük önem taşıyor. Başka bir deyişle OHAL’le birlikte gösterilen bu kararlılığın sonuna kadar devam etmesi şart.

15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra başlayan bu arınma süreciyle birlikte hem devletin içindeki terörist unsurları temizliyoruz hem de yeni bir inşa modellemesiyle devlet mekanizmasını sıfırdan oluşturuyoruz. O nedenle iki aşamalı bir süreçten geçtiğimizi söyleyebiliriz. Öyle ki devlet mekanizmasını sıfırdan oluşturmak da en az devlet içindeki terörist unsurları temizlemek kadar önemli. Bu noktada dikkat edilmesi gereken gelecekte FETÖ gibi devlet içinde yeni bir klik oluşturabilecek tüm tehlikelere dikkat edilmesidir.

Şahsi kanaatim FETÖ mensuplarının devletin içinden temizlenme süreci 17-25 Aralık darbesinin akabinde tıpkı 15 Temmuz’dan sonra olduğu gibi büyük çapta olmasıydı. Bu noktada geç kalmamızın faturasını acı bir şekilde ödedik. Bu saatten sonra 15 Temmuz günü yitirdiğimiz şehitlerimizin kemiklerinin sızlamaması için boşa geçirecek bir dakikamız bile yok. O nedenle OHAL’in uzatılmasıyla daha cesur ve daha kararlı adımlarla gereken mücadeleyi devam ettirmek mecburiyetindeyiz.

Pek tabi bu aşamada belirtmemiz gerekir ki 3 aylık OHAL kapsamında normalleşen bir ülke oluyoruz. Şöyle ki devlet içinden terör örgütü mensuplarının temizlenmesiyle normalleşiyor ve her türlü hainliği yapan bu yapıyla hesaplaşmamızın sonucunda hedeflerimizi daha kısa sürede gerçekleştirmemizin önünü açıyoruz. 

Başbakan Binali Yıldırım’ın da geçtiğimiz günlerde ifade ettiği gibi bazı güruhların mağdur edebiyatı yapmasına da bu süreçte izin vermemek gerekiyor. FETÖ’yle mücadeleyi bu mağdur edebiyatıyla sulandırmak ve mağdur edebiyatının FETÖ’yle mücadelenin önüne geçmesine izin vermek bu arınma sürecini de birçok açıdan baltalayacaktır. O nedenle mağduriyet yaşayanlar varsa bu noktada devlet gereğini yapmalı ama FETÖ kumpaslarıyla mağduriyete uğrayan milyonlarca insanımız da bizim birinci önceliğimiz olmalı.

Batı’dan OHAL’e gelen eften püften eleştirilere de kulak tıkamak bu süreçte yapılacak en hayırlı iştir. Onlarca terör olayı ve bir darbe girişimi yaşamış ülkemizde tüm terör unsurlarıyla mücadele etmemizden rahatsız olup OHAL’i eleştirenler ve bundan dolayı “endişelerini” belirtenler hakkaniyet sınavında çoktan sınıfta kaldı bile. Zaten çifte standartlık hususunda ellerine kimse su dökemez.

***

Müezzinin suçu şort giymemek mi? 

Hatırlayacaksınız bir belediye otobüsünde hasta ruhlu bir adam şort giydiği gerekçesiyle bir kadına saldırmıştı. Saldırganlar önce serbest bırakılmış ardından olay kamuoyunda haklı bir şekilde büyük yankı bulunca tutuklanıp cezaevine gönderilmişti. 

Şimdi de 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin olduğu sıralarda camide sala okumak isteyen müezzin Mehmet Kuzgun’a şortlu kişilerce düzenlenen saldırının görüntüleri ortaya çıktı. Çıktı çıkmasına da kamuoyu vicdanında bu şortlu saldırganlara gösterilen tepkiyi hukuk nezdinde nedense göremedik. 

Çıkarıldıkları mahkemede tahliye istemleri kabul edilen kişilerin “basit yaralama” suçuyla serbest bırakılmaları pek de kabul edilebilir bir şey değil. Ortada apaçık bir şekilde darp varken mağdur olan müezzin şimdi de bu hukuk sistemi tarafından mağduriyete uğramış durumda.

Şort giyen kadını darp eden saldırgan nasıl gerekli cezayı aldıysa aynı şekilde müezzini darp eden bu şortlu saldırganlar da gereken cezayı almalı.

Hukuk sisteminin işlemesi için müezzinin şort giymesi gerekmiyordur herhalde! Ya da saldırıya uğrayan şortlu kadına “duyar” kasıyormuş gibi gözüken “şortunu giy sokağa çık” diyen art niyetli operasyoncuların aynı hassasiyetini mağdur müezzin için göremedik.

Vicdanları ve hassasiyetleri mağduriyetler üzerinde tepinmek olan bu kötü niyetli siyasal hesapçıları kafaya takmaya pek gerek yok da darp suçlarının hukuk nezdinde belli bir standarda göre uygulanması ve darp edenlerin gereken cezayı alması şart.

***

Kemal Bey’e 100 puanlık Lozan sorusu 

Hatırlayacaksınız Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lozan’la ilgili tarihsel bir gerçeği açıklayınca ilk zıplayan Kemal Kılıçdaroğlu olmuştu. Hemen akabinde ise Yunanistan Başbakanı Çipras Erdoğan’ın sözlerine tepki göstermişti.

Hem Kılıçdaroğlu’nu hem de Çipras’ı aynı noktada buluşturan bu Lozan mevzusu hakikaten ilginç bir hal almaya başladı. Çünkü Yunanlılara karşı zafer elde ettiğimiz bir savaştan sonra imzalanan bu anlaşmayı savunan Yunan Başbakanı Çipras da herhalde Lozan’ı “zafer” olarak sayıyor. Tıpkı Kılıçdaroğlu gibi!

Herhalde Çipras’ın Lozan’ı savunması Lozan’ın pek de zafer olmadığını gösterebilir ama Kılıçdaroğlu hangi bilgi ve belgelerle konuşuyor orası meçhul. Geçtiğimiz pazar günü Lozan’ı yazmıştım ama Kılıçdaroğlu’na bu konuyla ilgili 100 puanlık bir soru sorayım izin verirse:

Zafer olarak saydığınız bu anlaşmayla Batı Trakya’yı, Musul’u ve Kerkük’ü kaybettik. Hadi bu hadiseleri geçtik diyelim… Peki Osmanlı’nın borçlarını dahi silmeyen ve en son borcumuzun Turgut Özal zamanında ödendiği bu anlaşma sizce zafer olabilir mi?

Süreniz CHP iktidara gelene kadar. Başarılar.

***

Nedir bu savunma hali Mahçupyan? 

Pazar günü Etyen Mahçupyan Karar gazetesindeki yazısını şu cümleyle bitirdi: “Darbeye Gülenciler kalkıştı. ‘Bizim’ çocuklar, bu toprağın çocukları... Şimdiye dek hep olduğu gibi…”

Yazının hepsini okumaya gerek yok. Son cümlesinde belirttiği gibi FETÖ’nün küresel güçlerle bir alakası olmadığını iddia ediyor. Yazıda baştan sona bunu anlatmaya çalışıyor.

Eh be Mahçupyan! 15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden nerdeyse üç ay geçti gün aşırı FETÖ’nün küresel güçlerle alakası olmadığını iddia ediyorsun. Üst akıl konusunda Moody’s kararından sonra çuvalladın, şimdi de küresel güçleri üç aydır canhıraş bir şekilde savunuyorsun.

Sebebi ne bunun? Bahsetsene biraz.