HER KÖYÜN KAVALCI VE FARELERİ VAR!

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları
Sosyal medya da kadınların paylaşımlarına bakıyorum. Kadınların anlattıklarına bakıyorum ve anlamaya çalışıyorum.

Sosyal medyada 2 bin takipçisi olan kadınlar bile, influencer olmuş, devamlı story ya da ana sayfalarında, tanıtım ürün paylaşıyorlar.

Geçen gün, canım Özge ile konuşuyorum, kuaföre gitmiş, saçları beline kadar uzun çıtçıtlı, nail arts tırnaklı, çıplaklık derecesinde giyinmiş bir kız telefonda bağıra bağıra konuşuyormuş.

Valla ben 25 bin TL için kılımı kıpırdatmam diyormuş.

Paylaşmam için bana post başına 50 bin TL vermeleri lazım diyormuş.

İnanılmaz paralar kazanıyorlar.

Yazsam, söylesem inanmazsınız.

Vergi yok, hesap verdikleri devlet kuruluşu yok.

Ne ala memleket hali.

Bir sayfa aç, takipçi kas, başla bedavadan para kazanmaya.

İşe girmeye, iş aramaya, yani bir meslek sahibi olmaya hiç gerek yok.

Hatta okumaya da gerek yok artık.

Neyse.  

Özge'cim bu kadın kim, diye sormuş.

Infuencer demişler ve inanılmaz paralar kazanıyor demişler.

Vay canına dedi bana, yahu 20 senelik avukatım, bu rakamlar boşanma davası için gelen müvekkile söyleyince bile çok diyorlar.

Asgari ücret ortada.

Emekli aylık maaşları ortada.

Ülkede mutfakta yangın var.

Bu influencer konusunda, bakanlık haberi var.

Ticaret Bakanlığı araştırma yapmış,

Influencer’lara güvenen yok, diyor.

Her 10 kişiden, 8' inin satın alma kararlarına hiç etki etmediğini,

Her 10 kişiden, 7 sinin influencer’ların reklam içeriklerinin, gerçek kullanıcı deneyimini yansıtmadığını düşündüğünü ortaya koymuş.  

O zaman, bu işverenler ne akla hizmet ediyor anlamak mümkün değil.

O halde, bunların sayfalarındaki görüntülenme sayısı ne akla hizmet ediyor anlamak mümkün değil.

Bunların sayfaları bazen önüme düşüyor.

Tipoloji olarak aynı kadınlar, pörtlek kocaman dudaklar, uzun çıtçıt saçlar ve uzun nail arts tırnakları ile ürünü anlatıyorlar.

Bilmiş, parmak sallayan ve son noktayı koyarmış gibi bir anlatım şekli var.

Yani o ürünü almazsak öleceğiz halleri var.

Çok antipatik.

Geldiğimiz son nokta da;

Hayatla mücadele, her gün, her saat ayrı bir güç gerektiriyor öyle değil mi?

O halde, normal ortalama çalışan kadınlar, iş hayatı ve evinin mutfak ekonomisi arasında, çoluk çocuk debelenirken.

Bu ne yahu.

Bilirim.

Her köyün kavalcıları vardır ve o köyün fareleri vardır.

Eh sosyal medya kavalcıları ve fareleri var ve yalan dolan para kazanıyorlar.

Bu fareler, ağızdan telaffuzu zor çıkan paralar kazanıyorlar.

Şöhretten sarhoş.

Kazanılan paradan arsız.

Yahu önünde ceket iliklenen mesleklerde, bu paralar kazanılmıyor.

Köyün sahibi şuursuz.

Kavalcı arsız.

Fare hepsinden arsız.

Kavalcılar istek parça çalıyor, fare de o parçanın arkasına saklanıp, insanların inancını çalıyor.

Ah kadınlar ah.

İnanmayın, daha akıllı olun, daha seçici olun, onlar zenginlik taslarken, siz ucu başı geçinip, bunların ürünlerini satın alırsınız.

Ve.

Böyle giderse, siz bu ülkeyi soyan nice fareleri beslersiniz.

EH boşuna çocuk okutmayalım diyenler çoğalırken.

Okumanın, meslek sahibi olmanın hükmü kalmamış diyenler çoğalırken,

Değerler beş paralık olmuş ise.

Bu, boş beleş kadınlar, nice genç kızlara ilham oluyor.

Hayırlı olsun.

Funda'nın aklındakiler…

... Bu hafta, sanki çok önemliymiş gibi. Rafet el Roman ve Gökhan Özen'in yüzündeki değişiklikler konuşuldu.

Adamın elmacık kemikleri şişmiş, botoks yazmışlar.

Yahu, yanaktaki dolgu maddesidir.

Adam, saçını sakalını boyatmış, vay arkadaş ne değişiklikler varmış neler.

Vay arkadaş, konumuz erkekler estetik yaptırır mı olmuş.

Yaptırır niye yaptırmasın ki.

Mesele bakınca olmuş mu, olmamış mı?

Rafet ve Gökhan'a bakınca her ikisinde de hiç olmamış.

Benim anladığım, erkekler kadınlar kadar, doğru estetik yaptırmanın bilincine sahip değil.

Funda'nın aklındakiler…

... Hani şefler var ya.

Restoranları dolaşıyorlar, bedava yemek yiyor tadına bakıyorlar ve yorum yapıyorlar ya.

Ne doğru dürüst isim, ne de adres veremiyorlar, gizlice tanımlamaya bile zahmet etmiyorlar ya.

Kadıköy’de bir pizzacı diye anlatıyorlar.

Maslak’ta bir kebapçı diye anlatıyorlar.

Mekan sahiplerine, emeklerine, masraflarına ve saatlerce misafirperverlik yapıp anlatmalarına değmiyor bence.

Şefler, bence şöyle yapsınlar.

Küçük ve yerel işletmeler var.

Gitsinler, oraları tanıtsınlar ve o insanlara bir faydaları olsun.

Karı koca, çoluk çocuk ailecek çalışan yerel işletmeler var.

Büyümeye çalışıyorlar, zeytinyağı üretiyorlar, makinalarını yeniliyorlar, gözleme yapıyorlar, kahvaltı veriyorlar.

Pekmez yapıyorlar, doğal otlardan ürünler yapıyorlar.

Mesela.

Bodrum Yalıçiftlik’e gidin, Bekiroğlu Zeytinyağı sıkım tesisleri var.

Hadi oralara gidin.

Esas olan oraları.

Çalışın yani biraz.