AYASOFYA'NIN ALTINDAKİ TÜNELLER

Alican DEĞER 05 Tem 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Cami olsun, müze kalsın tartışmalarına girmeyeceğim. Bu siyasi bir duruş. Ben bu çok çok önemli yapının mimari yönünü anlatacağım. Uzman olduğumdan değil. Ama bana ilginç gelen birkaç detay buldum. Size aktarayım.

Cami olsun, müze kalsın tartışmalarına girmeyeceğim. Bu siyasi bir duruş. Ben bu çok çok önemli yapının mimari yönünü anlatacağım. Uzman olduğumdan değil. Ama bana ilginç gelen birkaç detay buldum. Size aktarayım. Öncelikle adı “Kutsal Bilgelik” anlamına geliyor. Ve 1500 yaşında. İnanılmaz. Tam 1500 yıldır yerinde duruyor. Yapıldığı devirde İmparator Jüstinyen atlı arabasını içine sürmüş ve “Seni de geçtim Süleyman” diye seslenmiş. Çünkü Hazreti Süleyman’ın Kudüs’deki tapınağı o zamana kadar en büyük yapı olarak kabul ediliyormuş. En büyük zararı da güya Kudüs’e kutsal din seferi yapan Haçlılardan görmüş. İstanbul’u işgal eden haçlılar, her yeri olduğu gibi Ayasofya’yı da yağmalamışlar. Hazreti İsa’nın mezar taşından bir parça, İsa’nın sarıldığı kefen olduğuna inanılan, “Torino kefeni”, Meryem Ana’nın sütü, ve bazı azizlerin kemiklerini alıp götürmüşler. Bu kemikler yüzyıllarca Vatikan’da kalmıştı. Geçtiğimiz yıllarda doğu ve batı kiliselerinin barışması sebebiyle İstanbul’a geri getirildi.

İşte o kadar önemli bir bina. Bizim için de öyle. Fetihin ilk sembolü adeta. Ayasofya’nın altı sarnıçlar ve tünellerle dolu. Bu sarnıç ve tüneller fetih sırasında Bizanslıların hazinelerini buralara sakladıkları yolunda söylentilere neden olmuştu. Birçok maceracı ve araştırmacı gözünü Ayasofya’nın altına dikmişti. Sosyal medyada Kültüristanbul adlı bir kullanıcının paylaşımları bana çok ilginç geldi. Ayasofya’nın altındaki sarnıç ve tünellere yapılan araştırmanın fotoğraflarını yayınladı. Anlaşılan o ki, Ayasofya’nın muhteşem mimarisi aslında görünen değil, toprak altındaki görünmeyen kısmından başlıyordu.

Binanın altı sarnıçlarla dolu demiştik ya, bu sarnıçlar Bozdoğan Kemeri’ne ve Yerebatan Sarnıcı’na bağlantılıydı. Önemli oranda su depolanabiliyordu. Bazı yerlerde derinlik 11 metreyi buluyordu. Yani bina 11 metreden itibaren temellendirilmişti. Bazı sarnıçlar Topkapı Sarayı’nın bahçesine kadar uzanıyordu. Buralarda ancak robotik kameralarla inceleme yapılabildi. İlginç görüntüler ortaya çıktı. Ayasofya’nın altındaki tüneller 140 santim ile 100 santim arasındaki yüksekliklerdeydi. Çoğu yeri toprak dolmuştu. Bu tüneller eski İstanbul’un altında var olduğu düşünülen  tüneller sisteminin kanıtı gibiydi. Başta da dediğim gibi. Ayasofya Dünya tarihinin mirası. Çünkü 1500 yıldır yerinde duruyor. Ama Ayasofya bize aynı zamanda Fatih’in de mirası. Bu mirasa sahip çıkmak, hem insani, hem milli, hem de dini bir görev. Kullanım şeklini tartışmayı bırakalım bence. Ona taşıdığı tüm değerler ile sahip çıkalım.

İlahi Hocam. İngilizler bile bizden öğrendi

Nedir bu Ramazan programlarının, konuklarından çektiği. Başlarına gelmedik kalmadı. Evet süreleri çok uzun. Dolayısıyla da konuklar çok uzun süre konuşmak zorunda kalıyor. Kimi zaman da laf bitince istenmeyen sonuçlar ortaya çıkıyor. İşte onlardan biri Kadir Mısırlıoğlu’nun katıldığı program. Mısırlıoğlu “Egzantrik” bir kişilik. Konuşması, duruşu, giysileri öyle. Ele aldığı konular ve üslubu da. Mısırlıoğlu, Beyaz Tv’de katıldığı Ramazan programında William Shakespeare’in aslında gizli Müslüman olduğunu adının da “Şeyh Pir” olduğunu iddia etmiş. Bu durum bana fıkradaki Laz’ı hatırlattı. Hani Las Vegas’ın adının “Laz ve Gaz” dan geldiğini iddia eden.

William Shakespeare İngilizlerin en büyük gururu. Dillerinin en büyük ustalarından biri. Tiyatrosu Globe hala başkentlerinin göbeğinde duruyor. Önünde de bir yazı var. “400’üncü yılını kutluyoruz” şeklinde. Herhalde İngilizler bunu duyduklarında çok gülecekler. Ama soğukkanlılıklarıyla tanınan İngilizler şöyle de düşünebilir, “Bizim yazarımız o derece önemli ki, bak kimler sahip çıkmaya çalışıyor.” Shakespeare eğer gizli Müslümansa bunu çok iyi kamufle etmiş olmalı. Çünkü yazdığı onlarca eser arasında benim bildiğim gizli de olsa ufak bir sembolizma bile yok. Ama Batılılar bu Shakespeare’i üniversite düzeyinde araştırırlar. Belki onlar biliyordur. Neyse ben de diyeyim ki “Bir ok attım kebap oldu”. Bu lafın da bir anlamı yok ama burası Türkiye. Anlam yükleyip bir sonuca varacak olanlar mutlaka çıkar.