Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, "Doğrusu biz Allah'a aidiz ve kuşkusuz O'na döneceğiz" derler.
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!
Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler.
İşte rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır.”Bakara suresi 155-156-157. ayetler
Sosyal ağlardaki haber şöyle:
“Yazar Yaşar Kaplan, 71 yaşında hayatını kaybeti. Mütefekkir, yazar ve tercüman Yaşar Kaplan, 71 yaşında Almanya'da vefat etti. Kaplan, kurucusu olduğu Aylık Dergi ile çok sayıda genç şair ve yazarın yetişmesine imkân sağladı. Bir süredir pankreas kanseri nedeniyle tedavi gören Kaplan, sabah saatlerinde hastanede hayatını kaybetti. Kaplan'ın vefatının ardından dostları ve sevenleri sosyal medyada başsağlığı diledi.”
Yaşar Kaplan'ın vefatını akşam mesajlarından öğrendim. Elbette hüzne boğdu. Rabbim rahmetiyle kuşatsın. Hakkı var seksen öncesi ve sonrası kuşaklar üzerinde. Yazınımız alanında önemli bir isimdir Yaşar Kaplan. Sıfırüç Depremleri, Yazışmalar, Demokrasi Risalesi, Aylık Dergi ve Ehli Sünnet Özel sayılarıyla sayısız seminer ve konferansları ile Türkiyedeki Müslümanların uyanışı için gayretlerine tanıklık ettik.
Yaşar Kaplan’a Rabbimizden sonsuz rahmet diliyorum. 80 öncesi yılların en diri, en heyecanlı tanıklarından kalem ve kelam sahiplerinde biriydi. Durmaksızın didinip durdu vahyi anlatmak için. Siyasî, sosyal ve kültürel alamda her daim var oldu. “Aylık Dergi”nin her sayısında vahyi anlamanın yollarından birinin Kuranı doğru okumak olduğunu anlatmaya çabaladı. Derginin her sayısında ilk sayfalarda ayet mealleri verdi. Sonra “Bu Meydan” dedi Üsküdar'dan Türkiye'ye. “Mücahide Mektuplar” yazarak dönemin tartışmalarına en güzel cevap niteliğinde “Demokrasi Risalesi”ni kaleme aldı. Dünya mazlumlarının sesine örnek niteliğinde “Malcom X”e işaret etmek için Türkçeye çevirdi. Güzel adam, iman sahibi bir mücahitti. Dünya sürgününe erken başlayarak inandığı dava uğruna yargılandı, cezaevinde yattı. Olmadı, çok sevdiği Anadolu’dan-Türkiye’den hicret ederek hasret çekti.
Yapamamanın, konuşamamanın, dostlarıyla aynı mecliste bulunamamanın acısı yüreğinde ince hastalıklar doğurdu. Geçen yıl telefonla aramıştım. Bilindiği üzere uzun yıllardır yurt dışında Almanya’da yaşıyordu. Hastayım, dualar bekliyorum demişti. Eserlerinin yeni baskısını konuşmuştuk. İhtiyacının olduğunu belirterek “kul hakkını düşünen, telifi iyi olan bir yayınevi bulmak icap ediyor eski kitaplar ve yenileri için kardeşim” demişti. Geçici yurttan ebedi yurda yola çıktı. Ruhu şad, makamı âlî, mekânı cennet olsun. Benim kuşağımın her bir kalemiyle, Anadolu şehirlerindeki şuurlanma sohbetleriyle tanışır ve bilinir bir isimdir Yaşar Kaplan. “Mavera” dergisinin yayınlandığı dönemlerde kültür ve sanat alanında “Aylık Dergi”yi yayınlamaya başlamıştır. Onu tanıdığımda üniversite öğrencisiydim.
Abdülhamit Kala şöyle yazdı:"Allah rahmet eylesin mekânı cennet olsun inşallah. Gurbet diyarının gurbetinde ölüm. Kitapları ile Aylık dergisi ile heyecanı ile o dönem gençliğe öncü olmuştu. Rabbim gençlerimize yeni Yaşar Kaplan’ların yol göstericiliğini nasip eylesin. İmam Hatip 6.sınıfta iken Almanya’dan yaz tatili için gelen abim bana Maraş'taki Seha kitabevinden Yaşar Kaplan'ın "Demokrasi Risalesi"(yasak kitap olduğundan gizli gizli satılıyordu) ve İsmet Özel'in "Taşları Yemek Yasak" kitaplarını almıştı. Daha sonrasında "Aylık Dergisi"ni takip ettik ve sonrasında "Sıfır Üç Depremler”, “Canhıraş”, “Devrim ve Terbiye”, “İran'a Nasıl Bakmalı”, çeviri kitabı “MalcolmX" kitabı. Maraş'ta halka açık konferans, 40 kişilik Üniversite kampı, kitap tahlili gibi güzel faaliyetler de bizlere destek oldu. Rabbim Yaşar Kaplan üstadı rahmetiyle yargılasın.
Niğde'de 1952'de dünyaya gelen Kaplan, ilköğrenimini köyünde, ortaöğrenimini Kayseri İmam Hatip Lisesi'nde tamamlandı. Ardından İngiliz Dili ve Edebiyatı ile Amerikan Dili ve Edebiyatı Tarihi bölümlerinde yüksek öğrenim gördü. Diyanet İşleri Başkanlığı, İller Bankası, Türkiye Zirai Donatım Kurumu, Mila Haber Ajansında yazı işleri müdürlüğü ve Devlet Planlama Teşkilatında tercümanlık görevlerinde bulunan Kaplan, dört ayrı eserinden dolayı yargılandı, “Demokrasi Risalesi” adlı deneme kitabı nedeniyle 3 yıla yakın cezaevinde kaldı.
Kaplan, cezaevinden çıktıktan sonra 2001 yılında Almanya'ya gidene kadar “Akit” gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. İslamcı edebiyatın 1980'li yıllardaki ünlü isimlerinden olan Yaşar Kaplan, hikâye, deneme ve eleştiri yazılarını kendi adı ve müstear imzalarla Edebiyat, kurucusu olduğu “Aylık Dergi” ve “Bu Meydan” dergilerinde yayımladı. Yönettiği “Aylık Dergi”de aktüel konulara getirdiği yaklaşımlarla hikâyeciliğinin yanı sıra deneme ve eleştirileriyle de ilgi topladı. “Bu Meydan” dergisinin ilk sayıdan 8.sayıya kadar Hüseyin Besli, 9. sayıdan itibaren Yaşar Kaplan yönetti. Yazı İşleri Müdürü ilk sayıdan 10. Sayıya kadar Hüseyin Besli, 11.sayıdan 18.sayıya kadar Hakan Erdil, 19.sayıdan 29.sayıya kadar Yaşar Kaplan üstlendi. “Bu Meydan” çıktığı dönemlerde Üsküdarda sıklıkla uğrar, dergiciliğin, yazarlığın, mücadelenin sırlarını öğrenmeye gayret ederdik.
Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "Değerli yazar, fikir adamı Yaşar Kaplan'ın vefat haberini derin bir üzüntüyle öğrendim. Kendisine rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum. İki ay kadar önce Almanya'da kendisini ziyaret etmiş, Türkiye hasretini görmüş ve dönüşü için hazırlıklar yapmıştık. İlahi plan farklıymış." ifadelerini kullandı.
Şair dostumuz Arif Dülger ise duygularını şöyle açıkladı: "Döneminin aktüel konularında islâmcı düşünce ve sanat anlayışına sahip, özelde genç sanatçılara, genelde Türkiye’li Müslümanlara, 1980’li yıllarda çıkardığı Aylık Dergi’de, gerek kendi adıyla ve gerekse İzzet Merter, Zeytin Refref müstearıyla yazılar yazdı. Öyküler ve eleştirel denemeleriyle yön veren, ufuk açan, Kur’an mesajını sanat ve düşünce hayatında önceleyen bir insandı Yaşar Kaplan.
Benim de içinde bulunduğum 1978 kuşağına şiir, öykü ve deneme türü başta olmak üzere sanat alanında ağabeylik yapıp çalışmalarımızda rehberlik vazifesini icra etti. Bizleri İslâmi bilinçle eser vermeye yöneltti. Dergicilik alanında, döneminde bir markaydı. Demokrasi, İran Devrimi, Ehl-i Sünnet anlayışı, Kur'an ışığında sanat ve düşünce üretme noktasında eleştirel tavrı ile devrimci özellikler taşıyan bir şahsiyet olup, düşüncelerinin bedelini 163. Madde’nin düşünce suçlusu ve mağduru olarak 3 yıl fiilen hapis yattı. Akabinde gurbette yaşayarak ödedi. Medeni cesareti üst seviyedeydi, giyim-kuşam, yeme-içme ve âdab-ı muaşeret nokta-i nazarında çok titiz bir insandı. Geçimi zordu. Allah rahmet etsin."
Hâfız-ı Şirazi ne güzel söylemiş:
“Yâdında mı doğduğun anlar, sen ağlardın gülerdi âlem
Öyle bir ömür sür ki mevtin olsun sana hande, halka mâtem.”
Hatırlıyor musun doğduğunda sen ağlamış, âlem sevincinden gülmüştü
Sen öyle güzel-örnek bir hayat sür ki güllere dönesin, ölümünün ardından seni uğurlayanlar ağlasın”.
Elimin altında zaman zaman zevkle okuduğum, bu türden mektupların önemine binaen “Sır Mektupları”nı yazdığım “Yazışmalar”ı 26 Mayıs 1989 yılında “Pek aziz kardeşim Recep Karip’e kalbi muhabbetlerimle” diyerek imzalamıştı.
“Aralık 1978 yılında yazdığı kitabın ilk yazısının 2.sayfasında şöyle yazıyor:
“…Okuyalım dostum, aman tavsatmayalım okumayı. Bu tümceleri hepimiz çok duyduk şimdiye değin. Ancak sana kitap salık veremem. Bilirim, okursun salık verdiğim kitapları. Hepsini de eksiksiz okursun. Nedir, sonu gelmeyebilir bu girişimin. Sonu gelmeyince de ilk aşamada okuduklarınla yetinmeyi yeğlersin, birkaç kitapla yönlendirip gidersin hayatını. Kuşkusuz, bu da yanlış olur. Korkum boşuna değil; hep böyle olmuştur. Bizi yıkan tek tutum budur işte.
Sana kitap salık vermekten korkuyorum açıkçası. Gene de oku diyorum. Yeryüzünün tüm tarih kitaplarını, tüm toplumbilim kitaplarını, tüm doğa bilim kitaplarını, tüm ruhbilim kitaplarını oku, ama yeryüzünün ilk tarih kitabı, ilk toplumbilim kitabı, ilk doğa bilimleri kitabı, ilk ruhbilim kitabı kutsal Kuran’dır. Önce onu oku: çünkü her bilimin başında kutsal Kuran durmaktadır, ilkin onunla başla herşeye. İnsanlık var olduğu sürece yazılmış tüm şiirleri, tüm öyküleri, tüm romanları oku. Baştan sona oku. Ancak, yeryüzünün en güçlü şiirleri, en güzel öyküleri, en doyurucu romanları kutsal Kuran’dadır. Öncelikle onları oku, yeniden ve yeniden. Oku ve iyice özümle. İnsan ağzından çıkan sözler bir zaman gelir, bir yerde ölür. Kalıcı söz de, evrensel ses de kutsal Kuran’dadır. Önce ve daha çok onu oku…” yeniden ve yeniden okuduğum mektuplardır bu “yazışmalar” kitabı. Yeniden kendini inşa etmeye devam edecek kalemlerden biridir. Yaşar Kaplan nezdinde cümle geçmişlerimizi rahmetle yâd ediyor, Fatihalar gönderiyoruz.