İnsanı gösteren sevgidir. Her şeyi sevgiden yaratan Allah'u Teala, Adem'e eşyanın isimlerini öğretti.

Taşı, toprağı, börtü böceği, ağacı insanın emrine verdi. Yeryüzüne halife olarak gönderdiği insanı en üst makama getirdi onu akıl ve kalp ile donattı. Her şeyin mayasında sevgi var. Benim evimde bir orkide var. Bir öğrencim getirmişti. Uzun bir süre çiçekleriyle durdu bana gülümsedi. Yerini hiç değiştirmedim çünkü memnundu yerinden. Sonra sonbahar gelmiş gibi her canlı gibi o da çiçeklerini döktü. Orkideler biraz geç çiçek açıyormuş. Tabii ben de internetten araştırıp duruyorum. Orkide bakımına dair bir sürü bilgi edindim. Çiçekleri düştükten bir süre sonra öyle durdu. Aramızda bir küskünlük oluştu sanki. Hatta açmaz o, at diyenler oldu. Oysa bir kere çiçek vermiş olan o güzel canlı neden bir daha açmasındı ki. Ben onunla konuşmaya başladım. Yapraklarının tozlarını aldım. Sularken konuşuyor, yapraklarını ısırmış olan evdeki kediyi yarı şaka yollu orkidemin yanında azarlıyordum. Anlayacağınız beni biri görse kafayı üşüttü, bitkiyle dakikalarca ne konuşuyor öyle diyebilirdi. Kısa bir seyahate gitmiştim ve bana dönüşümde bir sürpriz yaptı orkidem, çiçeğiyle. Evet açmıştı. Bitki diye geçemeyiz. Sevgi verdiğimizde öyle güzellikler alıyoruz ki, bir anlasak. İnat etmesek de sevgi için emek harcasak. Kendini var etmek isteyen sevgiyle kendini gerçekleştirebilir.

Leylek Yaren

Kimi zaman saksıda bir çiçek yarenlik eder insana kimi zaman sokak kapısının önündeki kirpi. Yaramıza yarenlik eder sevgililer. Sevgi ile değişmeyecek kimse yoktur. Geçenlerde bilimsel bir araştırmaya göre sevgiyle iletişim kurulduğunda insan davranışlarının değiştiğine dair bilimsel bir çalışma sonuçları yayınlandı. Genlerin yapısını bile değiştiriyormuş sevgi. Sevgi nasıl bir etkiye sahipse kimyamızı bile değiştiriyor. Gözlerinin feri sönmüş insana içten bir tebessümle günaydın deyiverin. Bakın o insanın içinden nasıl bir güzellik fışkırıyor gözleri parlıyor. Leylek Yaren 13. göç yolculuğundan yine Adem amcanın kayığına kondu. Her sene Bursa’nın Karacabey ilçesinde yaşanan bu ilginç hadise kitaplara, belgesellere konu oldu. İnsan her şeyde öncüdür. İnsanın gösterdiği sevginin tezahürü her şeye yansır. Bir Leyleğin her sene gelişini başka nasıl açıklayabiliriz ki? Bir leylek bir hayvan her sene gelip Adem amcanın kayığını nasıl oluyor da bulabiliyor? Hayvanın bu davranışı leyleklere has bir davranış olmamasına rağmen bir insan ile bir leylek arasında böylesine bir sevgi bağı nasıl oluşabiliyor ki? Bunu ancak sevgi ile izah edebiliriz.

Sevgiyle inanmak büyük bir güç

İnsan bir şeyi gerçekten inanarak bütün benliği ile yaparsa, dua ederse, ister ve eylemde bulunursa o şey mutlaka yerini bulur. Yaren ve Adem amcanın sevgisi tüm dünyaya örnek olmalı. Sevgi ile çözülemeyecek altından kalkılamayacak hiçbir şey yoktur. Sevgi elbette emek ister. İrade ister. İnsan şu kısacık ömründe ne ister? Dünya milyar yıllardır dönüp duruyor. Kimler gelmiş kimler geçmiş. Tek Allah biliyor. O halde nedir bu alıp veremediğimiz? İnsanlara yapılan bunca zulüm yetmedi mi? İste bugünlerde bunu soruyoruz zalimlere. Ayağa kalkan tüm halklarla birlikte zalimlere artık yeter diyoruz. Sevgi ile tıpkı Adem amcanın o inancı gibi sevgi ile yaşamak istiyoruz. Herkese yetecek yer var. Herkese yiyecek de var. Yeter ki kardeşçe paylaşmasını bilelim. Ama değişecek bu devran böyle gitmeyecek. Sevgiye talip olanlar değiştirecek bu hayasız düzeni. İster şu dinden ister bu inançtan olsun. İnsan, insanlık ailesinin onurunu koruyacaktır. İnsan kardeşlerine sahip çıkacaktır. Başka çıkış yolu yok. Ben göremiyorum. Galip olacak olan sevgidir.

Türkiye’deki yabacı öğrenci olmak

Başından beri hep gençlere fırsat verilmesi gerektiğini söyler dururum. Ben zorluklar yaşadım onlar da kendi düşe kalka öğrensin, yaşasın görsün gününü diyemeyiz. Zaten yaşayacak ve görecekler. Ama biz hocalar, eğitimciler, sosyal sorumluluğu olan insanlar gençlere yol açmak ve bildiklerimizi onlara yardımcı olmak için öğreteceğiz. Bu sene sağlık iletişimi derslerine girdiğim birçok bölümde hatırı sayılır bir yabancı öğrenci vardı. Zaman zaman ders dışında çıkıp aslında pek de ders dışı sayılmaz ama işte günlük sorunlardan yani yabancı olmaktan konuştuk. İnsan aslında insandır ve dünya onun evidir. Pekala böyle olmuyor. Almanya’da doğmuş ve 13 yaşında Türkiye’ye dönmüş birisi olarak az çok yabancılık kavramına hassasiyetim vardır. Bu yüzden bir sınıftaki iki öğrencime gazetecilik görevini verdim ve onlar da başka ülkelerden gelen arkadaşlarına sordular. Anladığım şu ki şu son 5 senede ülkemizde yabancılara karşı bir antipati oluşmuş durumda. Üstelik yabancı dediğimiz insanlar da kendi soyumuzdan, dinimizden olan Türkmenler, Azerbaycan Türkleri, İranlılar.. Irkçılık veya yabancıya sırf başka ülkeden geldiği ve bizim dilimizi bizim kadar konuşamadığı için onları çok görmek, ayrımcılık yapmak, küçük görmek, yardım etmemek, yaftalamak asla kabul edeceğim ve mazur görebileceğim bir şey değildir. İnsan insandır ve birbirimizi anlamak zorundayız. Üstelik bu bir de genç biriyse onu daha fazla sahiplenmemiz gerekir. Tıpkı ecdadın yaptığı gibi.

Artı

Cuma namazları

Kanada’da bir Türk şirketinde çalışan Bosnalı Müslüman her Cuma günü gittiği namazını yıllık izinden düşüyormuş. Üstelik tam on üç senedir patronunun bile bu durumdan haberi olmamış. Tesadüf eseri öğrenen Türk patron Bosnalı çalışanını yanına çağırıp bunu yapmamasını istemiş. Ancak çalışan kul hakkına girer deyip kabul etmemiş. Türk patron böyle insanlar da var diyerek sosyal medyadan paylaşmış. Aslında şaşırıyoruz ama olması gerekeni yapmış bu çalışan kişi. Bu hassasiyet gerçek bir Müslüman hassasiyetidir. Örnek olduğu için Allah razı olsun kendisinden.

Eksi

Okul öğrenci iletişimi

Sağlıkçılardan sonra kesinlikle hayat boyu öğrenme kapsamında ilk ve orta öğretimdeki okulların her kademesinde iletişim becerileri verilmesi gerekiyor. Öğretmenlerin, idarenin öğrencilerle iletişimi neredeyse yok kadar az. Okullardaki rehber hocalar dahi iletişimde zayıflar. Her okulda bir rehber hoca çok az zaten. Bir rehberlik ve psikolojik danışmanlık ekibinin olması lazım okullarda. Bir rehber hoca 600 küsür öğrenciye asla yetişemez. Bir de öğretmenler var idare var. Hizmetlisinden tutun da servis şoförüne, kantin görevlisine kadar iletişim eğitimi almaları gerekiyor. Ergenlik dönemindeki öğrencilerin çoğu hastalık bahanesiyle velilerini arayıp alınmalarını isteyebiliyorlar. Bu durumlarda rehberlik ve idare buna izin vermemeli. Çok önemli bir şey varsa zaten ortaya çıkar anlaşılır. Her şeyi veliye yıkarak o çözsün mantığı ile hareket edilmemeli. Çocuklar ancak özverili iletişimle kazanılabilir. Baştan savma olduğunda öğrenci de bunu anlıyor ve öğretmeni de idareyi de kullanıp veliye ulaşabiliyor. Çözüm iletişim teknikleri ile anlamaya çalışma çabasını kazanan eğitimcilerle milli eğitimimizi kuşatmaktır.

Boykot ve Palestine Cola

Ortadoğu Starbucks 2 bin çalışanı işten çıkarıyor haberleri geldi. Ancak Türkiye buna dahil değil. Türkiye’de daha iyi durumdalar anlaşılan. Son üç aylık bir kar bilançolarına bakalım. Coca - Cola yüzde 54 kar. McDonald’s yüzde 5 üzeri kar. Bir tek Starbucks eksi 6 civarı kar ile kapatmış geçtiğimiz üç ayı. Türkiye’de boykotun tam işe yaradığının söyleyemeyiz. Ama bunu boykot yapmayalım anlamında anlamayalım. Boykot yapmalıyız, yapmaya devam edelim. Ama bu arada kendi ürünlerimizi de üretelim. İsveç “Palestine Cola” diye bir ürün çıkardı piyasaya. (https://www.palestinedrinks.com/en) Üstelik bu ürünün şekersizi, portakallısı ve limonlusu da var. Satışından elde edilecek kar Gazze’ye gönderilecek. Kötü ev sahibi insanı ev sahibi yaparmış. Bu arada bir iş adamımız veya marketler zinciri bu Palestine Cola içeceğini hemen Türkiye’ye getirmeli.

8 Mart’ta Filistinli kadınlar

Filistinli kadınlar biliyor musunuz onlar da insan ve kadın. Feminizim iddiasında olan herhangi bir kuruluştan Filistin’deki kadınların da hakları olduğunu duydunuz mu? Ayaklandıklarını, sokaklara döküldüklerini duydunuz mu? Hayır peki bu feminizm kuruluşları ne yapar? Hadi ilk feminizmin ortaya çıkışını haklı görebiliriz. Onca kadın zor şartlarda çalıştırılırken eşit ücret talep ettiler ve maalesef bir yangında öldüler. Sonrasında erkeklerle eşit ve bana göre de adil bir ücret istemek için mücadele ettiler. Buraya kadar güzel. Fakat 70’li yıllardan sonra bu hareket cinsiyet üzerinden hareket eden ve ideolojik akımların etkisine girmeye başladı. Şimdi ise 3. dalgasını yaşayan bu hareket tamamen cinsiyet kimliği üzerine gidiyor. İstanbul sözleşmesindeki cinsiyet eşitliği kavramı biyolojiyi ön plana almayan sadece kimlik üzerinden hareket edip bilerek veya bilmeyerek (ki ben bilinçli olduğunu düşünüyorum) cinsiyetleri yok etmek üzerine kurulu yani cinsiyetsizlik üzerine kurulu bir tavra ve hatta akıma dönüştü. O zaman Filistin’deki kadınların kimliği yok mu? Bu sorunun cevabını arıyorum ve haklı olarak da soruyorum.

FORUM

Haber: Esra Tayfur - Meryem Bulut

Türkiye’de üniversite hayatlarına devam edene yabancı uyruklu öğrencilerimize 3 soru soru sorduk. Aldığımız yanıtları sizlerle paylaşıyoruz. Bu yanıtlar karşısında siz ne düşünüyorsunuz? Sizin çevrenizde yabacı öğrenci var mı? Aynı apartmanda belki veya mahallenizde yabacı uyruklu insanlar olabilir. Onlarla iletişiminiz nasıl? Sorun yaşıyor musunuz? Bizimle paylaşabilirseniz seviniriz.

Öğrencilere sorduk:

· Türkiye’ye ilk geldiğinizde ne gibi sorunlarla karşılaştınız?

· Türkçe ile ilgili sorun yaşadıysanız nasıl çözdünüz?

· Mezuniyet sonrası ne yapmayı planlıyorsunuz?

Kız Öğrenci Malika Bayçhorova /Rusya /Ebelik bölümünde okuyor

· Yeni bir kültürle karşılaştım. Türkiye’ye 12 yaşında geldiğim için o zaman oynayacak bir arkadaşının olmaması beni zorluyordu. Okula gitmeye başladığımda öğretmenim ve sınıf arkadaşlarım bana çok yardımcı oldular. Ama dış görünüşümden dolayı hastanelerde sıkıntı yaşıyorum. Yabancı olduğum anlaşılıyor ve Türkçe bilmiyormuşum gibi ön yargı ile yaklaşıyorlar.

· Hastanelerde tercümanlık yaptığımda gördüğüm bazı şeyler vardı. Mesela devlet hastanelerinde tercüman bulunmuyor ve hasta geldiğinde Türkçe bilmediğini anladıkları hastalara üstten bakıp ön yargı ile yaklaşıyorlar. Ama bunu özel hastanelerde yaşamadım.

· Çalışmayı düşünen bir insan değilim. Aslında daha çok eğitim almak için bu bölümü okuyorum. Mezun olduktan sonra evde bir hayat düşünüyorum.

Kız Öğrenci Aliya Fatih/ Beliçika’dan geldi /Ebelik bölümünde okuyor

· Buraya 7 yaşında geldim. 2012 de 2. Sınıfa gittiğimde tesettürlüydüm ve bu yüzden müdür bana zorluk yaşattı. Ama sınıf öğretmenim sayesinde rahat bir şekilde okula gitmeye başladım. İlk başlarda Türkiye’de yabancılara çok iyi davranıyorlardı yani dışlanmıyorduk ama şimdi yeni gelen yabancılara eski tutumla yaklaşılmadığını fark ediyorum.

· İlk geldiğimizde ben de Türkçe bilmiyordum ve evimizin yakınında dil kursu vardı. Oraya gittim ve kendimi ifade etmeye başladığımda hemen okula başladım. Bu sayede arkadaş çevrem arttı. Ayrıca komşularımızın bana sürekli nesnelerin Türkçesini öğretmeye çalışıyorlardı ve bunlar sayesinde dili daha kolay öğrendim.

· Türkiye’de çalışmak istiyorum. Sağlık sektöründe yabancı insanlara aslında tüm insanlara olan tavır ve tutumu değiştirmek istiyorum ve bunun bir parçası olmak istiyorum. Bir hastanede kendi politikamı getirip bunu uygulamak istiyorum.

Kız Öğrenci Bahar Myradova/ Türkmenistan / Ebelik bölümünde okuyor

· İlk geldiğim gün iş bulup çalışmaya başladım ama hiç Türkçe bilmiyordum. Türklerin yaptığı hareketleri anlamıyordum onları anlamak yani kültürünüzü anlamak için bir süreç geçirdim. İkamet konusunda zorlandım. İkameti çok zor aldım. Bana şunlar söyleniyordu,' ne gerek var, sen Türkmensin zaten evleneceksin buraya zaten evlenmeye geldin. Bir Türk bulup evleneceksin vs ama amacım okumaktı, bu değildi.

· Türkiye’ye geldiğimde de çalışmaya başladım ve Türkçe bilmediğim için zorlandım. Bunu da sorarak bir şekilde iletişime geçerek halletmeye çalıştım bir yandan da telefonuma indirdiğim dil programları ile boş bulduğum vakitlerde Türkçeyi öğrenmeye çalışıyordum.

· Yurt dışına gitmeyi planlıyorum. Ebelik mesleğini devam ettirmeyi düşünmüyorum. Sağlık alanında devam edip Avrupa’da tıp okumak istiyorum.

Erkek öğrenci İslam Yakşıyev / Türkmenistan/ Uluslararası ticaret ve finans bölümünde okuyor

· Türkiye’ye ilk adımımı attığımda, kendimi tamamen yabancı bir dünyada gibi hissettim. En büyük zorluklardan biri, şüphesiz ki dil engeliydi. Günlük işlerimi halletmek, alışveriş yapmak ya da basit bir yemek siparişi vermek bile başlı başına bir maceraydı. Ayrıca, Türk kültürü ve gelenekleri hakkında çok az şey biliyordum, bu yüzden bazen yanlış anlaşılmalar yaşadım.

· Türkçe ile ilgili sorunları aşmak için oldukça çaba sarf ettim. İlk olarak, temel ifadeleri öğrenmek için birkaç uygulama indirdim ve günlük konuşmaları anlamaya çalıştım. Daha sonra, dil becerilerimi geliştirmek adına yerel halkla daha fazla etkileşime girdim. Pazarda alışveriş yaparken ya da kafede sipariş verirken kelimeleri tekrar ederek pratik yapmaya çalıştım. Ayrıca bir dil kursuna kaydoldum ve düzenli olarak Türkçe dersleri almaya başladım. Zamanla iletişim kurmak daha kolay hale geldi.

· Öncelikle kariyerime odaklanmayı ve iş dünyasında kendime sağlam bir yer edinmeyi hedefliyorum. Bu doğrultuda sektörümdeki gelişmeleri yakından takip edecek ve sürekli olarak kendimi geliştireceğim. Ayrıca iş dünyasındaki önemli kişilerle tanışmak ve profesyonel ağımı genişletmek için çeşitli etkinliklere ve konferanslara katılmayı planlıyorum. Uzun vadede ise kendi işimi kurma hayalim var. Ayrıca kişisel gelişimime de önem verecek ve liderlik iletişim gibi alanlarda kendimi geliştirmeye devam edeceğim.

Erkek Öğrenci Farid Babazadeh /İran’dan geldi/ Fizyoterapi bölümünde okuyor

· Türkiye’ye ilk geldiğimde öncelikle idari işlerden dolayı ev bulma konusunda çok sıkıntı çektim. Farklı yerlerde internete bağlanma konusunda çok sıkıntı çektim. Bir de ulaşımda sıkıntı çektim, bazı güzergâhları bulma ya da gitme gibi.

· Evet Türkçe ile sorun yaşadım. Bu sorunu benden daha fazla bilgisi olan insanlara sorarak yani onlardan yardım isteyerek çözdüm.

· Okuduğum alanda kendimi geliştirmek istiyorum. Mesleğimi daha gelişmiş ülkelerde devam ettirmek istiyorum.