4 Eylül 2019 târihli ve "Kim bu koçlar" başlıklı yazımda uzun uzun ele aldığım gibi "yaşam koçu", "meditasyon uzmanı" sıfatlı kişiler gündemdeki felâketler konusunda sessiz kalıyorlar.
2020 yılının ilk dakikalarında tutulan dileklerin üzerinden daha bir ay geçti ki, nice felâketler yaşadık. Oysa 31 Aralık gecesi ne güzel şeyler istemişti tüm insanlık. Gülüp eğlenmişti insanlar. Yıla nasıl başlarsak öyle devam eder, diye tuhaf bir kandırmacayla her şeyin iyi olacağı zan ve dileğiyle uyanmıştılar 1 Ocak öğlenine. Evet, öğle vakti uyanmıştı çoğu insan. Belki de bir yıllık sevinme hakkını, daha o yıla girmeden bitirmişlerdi.
Nasıl bir görmezlik, umursamazlık ve akıl tutulmasıdır ki, güzelliklere çaba harcamadan, gayret sarfetmeden ama sâdece ve sâdece isteyerek ulaşılacağına inanır. Değil sosyal gerçekleri, tabiat kanunlarını bile görmezden gelip sorunları “olumlu düşünme” ile aşacağını zannetmenin duvara tosladığı bir yıl yaşıyoruz.
4 Eylül 2019 târihli ve “Kim bu koçlar” başlıklı yazımda uzun uzun ele aldığım gibi “yaşam koçu”, “meditasyon uzmanı” sıfatlı kişiler gündemdeki felâketler konusunda sessiz kalıyorlar. Avustralya’daki yangından Elazığ’daki depreme ve çığ felâketine, İblib’teki hâin saldırıdan Sabiha Gökçen Havaalanı’ndaki uçak kazasına kadar art arda gelen olumsuzluklar karşısında derde derman olacak tek kelime edemiyorlar. “Astral seyahat”, “regresyon”, “progresyon”, “mânevî gelişim”, “farkındalık”, “mental sorgulama”, “içedönüş”, “mindfulness”, “stres yönetimi” gibi kısa zamanda vurgun için pazarlamaya yönelik ifâdeler ne yangını söndürdü, ne kanguruları kurtardı, ne göçük ve çığ altında kalanları bulmaya yardım etti, ne de pistten çıkıp parçalara ayrılan uçaktaki yolculara destek olabildi.
Yapay mükemmelliğin tavşanları
Makyaj yapınca kendini güzel ve yakışıklı hisseden kadınlar ve erkekler gibi, ruhsal makyaj ile kendini iyi hissetmeye alışmış bir toplum yapısı oluşuyor. “İstersen yaparsın”, “tek engel olumsuz düşüncelerin”, “her şey senin elinde”, “evrene senin hizmetinde”, “hayatından olumsuzlukları çıkar”, “sen özelsin”, “hiçbir eksiğin yok”, “iste yeter” gibi sloganlarla pompalanan bu yapay mükemmellik, insanları doğal âfetler karşısında ışık görmüş tavşan hâline sokmaktadır.
Doğal ve gerçek hayâtın bir parçası olan olumsuzluklar karşısında insanın ihtiyaç duyduğu savunma mekanizmalarını, sosyal ve psikolojik bağışıklık sistemlerini yok farz eden, zayıflatan ve yok eden bu yapay mükemmellik söylemleri, kısa süreli mutluluk veren uyuşturucu ve alkolden daha tehlikelidir. Uyuşturucu ve alkol alan kişi, kendine geldiğinde ve ayıldığında gerçek hayâta geri döner ve savunma mekanizmasını devreye sokmaya çalışır. Ama gözüne ışık tutulan tavşan hâline getirilmiş kişiler, “kendi ‘workshop’ dünyâları”nda âdeta diğer gezegenlerde kurulması plânlanan uzay üslerinde yaşar gibiler. Sokağa çıkmaya cesâret edemiyorlar. Gözlerini ve kulakların kapadıklarında sorunların ve olumsuzlukların yok olduğu zannedip kendilerini kandırıyorlar.
Sosyal steril ortamlarda yaşıyorlar
Bu insanlar, sâdece kendileri gibi yapay mükemmellikle kandırılmış insanlarla iletişim kuruyorlar, çünkü koçları onlara şöyle diyor: “Olumsuzlukları ve olumsuz insanları hayatınızdan çıkarın.” Kendilerine mikroptan arındırılmış, “sosyal steril” ortamlar kuruyorlar. Ama savunma mekanizmaları zayıfladığı için en küçük bir aksaklıkta bile elleri kolları bağlanıyor. Hafif bir gribe yakalanıp günlerce yatak döşek yatan hastalardan farkları yok.
Foyaları dökülüyor
Kendi içlerine kapanıp, kendileri gibi uyuşturulmuş bir benlikle yaşamaya çalışan bu kişiler ve onları bu hâle getirenler, son bir ayda yaşadığımız doğal âfetlere ve millî sorunlara tepki gösteremiyorlar. Bunun sebebi, bu gibi kaçınılmaz olumsuzluklara karşı tepki gösterme ve çâre sunma reflekslerini kaybetmeleridir. Ruhları ve sosyal bilinçleri felç olmuş durumdadır. Büyük çoğunluğu ekonomik refah içinde olduğu için, umut tâciri koçların ağına düşen bu insanlar, felâket haberlerinin üstesinden gelmek için ya televizyon seyretmiyorlar ya da kanal değiştiriyorlar.
Bitmesi için dua etmeyi ihmâl etmememiz gereken felâketler için atılacak ilk adım tedbirli olmaktır, tevekkül sonradan gelir. “Sen özelsin” diye oluşturulan yapay mükemmellik anlayışının işe yaramadığını ve fakat çârenin yine insanın kendi aklı ve gayretiyle alacağı tedbirler ve önlemlerde olduğunu farkına varmaları gerek. Bu mükemmellik kandırmacası içinde, sağlam evlerde, en üst düzey sağlık hizmetlerine ulaşıp olumsuzluklardan uzak kalacaklarını zannedenler kozmosa olumlu mesaj göndererek binlerce kilometre uzaktan gelen virüslere karşı korunamayacaklarını bilmelidirler.