Yılmaz ERDOĞAN, müthiş gözlem kabiliyeti ile bir dönemi hem komik hem de trajik yönleriyle anlattığı sinema serisi Vizontele'de; Ülkemizin doğusunda bir köyde televizyon öncesi ve televizyon sonrasını naif bir dille resmeder.
Yöre halkının televizyon yerine ikame ettiği söyleyiştir “vizontele”. “Zeki Müren de bizi görecek mi?”, “şerefsizim aklıma gelmişti”, “baba, akü yok!” gibi klişeleri yıllardır dilimizde olması filmlerin samimiyetine işaret eder. Vizontele Türk Sinema Tarihi’ndeki mümtaz yerini almıştır.
Aynı şekilde Türk Spor Kulübü Televizyonculuğu diyebileceğimiz, spor kulüplerinin “vizontele”leri olan TV kanalları da Spor Tarihi’ndeki mümtaz yerlerini almaya hazırlanıyor bugünlerde. Geçen hafta içinde yapılan Kulüpler Birliği Vakfı toplantısı çıkışında Başkan Fikret ORMAN; Beşiktaş, Bursaspor, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın televizyon kanallarının yayınına son vereceklerini ve buradan sağlanan tasarruf ve kaynağın altyapı/özkaynak futbol yatırımlarına kaydırılacağına dair karar alındığını söyledi.
Yıllar önce birer fantezi olarak tesis edilen ve günümüzde reklam geliri açısından ve sürdürülebilir olmaktan uzak olduğu için “kambur” haline gelen bu kanalların kaçınılmaz sonu böylece gelmiş oluyor.
Yıllar boyunca çoğunlukla fanatizmi körükler şekilde yapılan yayınlardan herkes şikâyetçiydi, bir de yetersiz ve tekdüze bir içerikle ekrana çıkınca ne ulusal/yerel reklam pastasından pay alınabildi ne de bir artı değer üretilebildi.
Medya dünyasında uydu kiraları dövizle, transponder tahsisleri dövizle, ekipman ve yedek parçaları ithal girdi ve dövizle olduğu için zaten normal bir televizyon kanalını bile idame ettirmek çok zorlaşmışken BJK TV-Bursaspor TV- FB TV ve GS TV’nin kapanmaları beklenen bir gelişmeydi. Onlar kapanacak kapanmasına da o kanallarda çalışan onlarca medya mensubu arkadaşımız işsiz kalacak bu zor ekonomik şartların hüküm sürdüğü günlerde maalesef. (Olan gene gariban, emekçi, medya çalışanlarına oluyor.)
Her şey güllük gülistanlıkmış gibi bir de HD yayına geçen kulüp kanalımız bile var bildiğiniz gibi. Sanki “her şeyim tamam da bir sensin noksan” dediği gibi Orhan Baba’nın. Normal yayını hallettik de HD’si kaldı. HD özel kameralar, HD özel stüdyolar, HD yayın çıkış sistemleri ve için yapılan masraflarla Fenerbahçe kaç tane altyapı futbolcusuna ne imkânlar sağlayabilirdi? bir düşünmek lazım.
İki kelimeyi bir araya getirmekten aciz eski futbolcuların yorumcu olduğu ve hamasetten başka bir şeyin konuşulmadığı bayat spor programlarından, anaokulundaki miniklerin okuma bayramından daha basit konuların konuşulduğu sohbet programlarından her takımın taraftarı da sıkılmıştı içten içe ama renk aşkına sesini çıkaramıyordu.
Aylık yayınlanan kulüp dergilerinin görüntülü hali olmanın bir tık ötesine geçemeyen içerik anlayışı ve seçim dönemleri başta olmak üzere Yönetimin borazanı olmak, seyredilmek ve reklam almak için yetmiyor, umarız anlaşılmıştır. Durağan ve tek düze bir yayıncılık anlayışı ile seyredilmek mümkün değil. Hiçbir kulüp “vizontele”sinin hiçbir TV programı reyting raporlarında ilk 100 program içerisine giremiyor uzun zamandır. (galiba FB TV’de Lefter ve Alex Buluşması reyting raporuna girmişti en son)
Neyse bu mübarek bayram gününde daha light konular yazmak lazımdı, belki çiçeklerden, böceklerden, aşktan, denizden konuşmak lazımdı. Akraba ziyaretlerinden, yardımlaşmadan, saygıdan bahsetmek lazımdı ama o konuları yazan becerikli abi ve ablalarımız olduğu için biz o sakin ve dingin sulara hiç girmedik bu zaman kadar.
Hepinize “musmutlu” bir Bayram ve her şeyin gönlünüzce olmasını diliyorum.