Türkiye ziyareti sırasında Rusya'ya verilmiş olan taahhüde rağmen Azov Tabur Komutanlarının Zelenski ile Ukrayna'ya dönmelerine izin verilmiş olması, Zelenski'ye Rusya ile savaşı sona erdirebilmek için güvenebileceğin tek ülke benim mesajıdır.

NATO Zirvesi, İsveç’in NATO üyeliği ve Tahıl Koridoru tartışmaları arasında Türkiye-Rusya arasındaki ilişkilerinde adeta bir sınamadan geçtiği görülmektedir. Gelişmeler o kadar hızlı oluyor ki, gelişmelerin ardından analiz yapmaya fırsat bulamadan bir başkası öncekini unutturuyor.

NATO Zirvesi öncesi “Ukrayna NATO üyeliğini hak ediyor” açıklaması, Zelensky’in İstanbul ziyareti ve Rusya’nın Neonaziler olarak adlandırdığı ve Türkiye’nin kontrolünde bulunan birlik komutanlarının serbest bırakılması, Rusya’nın Tahıl Koridoru anlaşmasından çekilmesi, Rusya’nın KKTC’de vize işlemleri için ofis açmaya karar vermiş olması, Ukrayna tarafından Rusya’ya yapılan muhtelif SİHA/İHA saldırılarında düşürdüklerini medya önünde sergilemeleri ve arasında Türk yapımı İHA’ların olduğunun görülmesi, Ukrayna’nın Türk Savunma Sanayi ihtiyaçları için motor vb üretim yapan merkezlerinin vurulması, Putin’in Türkiye’ye daveti, Tahıl anlaşması sonrası Rusya’nın sahibi Türk şirketi olan, ancak Palau bandıralı Şükrü Okan adlı gemiye uyarı ateşi açması ve ardından asker indirerek arama yapmış olması, bu harekatı medya ile paylaşmış olması, KKTC’de Pile’de oturan insanların yol ihtiyaçlarının giderilmesi için yapılan çalışmalara BM’nin engel çıkarması ve KKTC Güvenlik Görevlilerin uygun karşılığı vermesi sonrası BM Güvenlik Konseyinde çıkarılmak istenen kınama kararının Rusya tarafından veto edilmesi Türkiye-Rusya ilişkilerinin stratejik ortaklık evresine girmekte olduğunun işaretleri olarak algılanabilir.

Türkiye’nin, Ukrayna NATO’yu hak ediyor açıklaması, Ukrayna’yı NATO’ya almakla kandırmaya devam eden başta ABD olmak üzere iki yüzlü AB ülkelerinin maskelerini düşürmek ve aynı zamanda Zelenski’ye “artık gerçekleri gör, kandırıyorlar, sana şov yaptırıyorlar, ülken adım adım felakete sürükleniyor” kapalı mesajı ile ateşkes ve barış görüşmeleri için aklını başına alması yolunda yapılan gerçekçi bir uyarıdır. Bu uyarının Rusya’yı da memnun etmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

GÜVENİLECEK TEK ÜLKE

Türkiye ziyareti sırasında Rusya’ya verilmiş olan taahhüde rağmen Azov Tabur Komutanlarının Zelenski ile Ukrayna’ya dönmelerine izin verilmiş olması, Zelenski’ye Rusya ile savaşı sona erdirebilmek için güvenebileceğin tek ülke benim mesajıdır. Rusya gibi bir ülkeye verilen taahhüde karşı bu işlemin yapılıyor olması-muhtemelen Rusya’nın da onayı ile-Rusya ile ilişkilerde Türkiye’ye güvenmesi ve Rusya ile gerçek olumlu ilişki yürüten tek ülkenin Türkiye olduğu mesajını vermek için olduğu düşünülebilir.

Türkiye yapımı bazı SİHA parçalarının sergileniyor olması, Rusya’nın, “Libya’da SİHA’larınız bizi çok zor duruma düşürmüştü, ancak şimdi durum değişti. Görüyorsunuz etkisiz hale getirebiliyoruz.” mesajı ile dünyada başarıları ile dikkatleri üzerine çeken Türkiye üretimi SİHA/İHA’ların artmakta olan imajlarına darbe vurarak kendi hava savunma sistemlerini ön plan çıkarmak, düşmekte olan savunma sanayi gelirini saha uygulaması ile ispatlayarak arttırma kısacası bir pazarlama hamlesi olarak düşünülebilir. Türkiye’nin savaş öncesi Ukrayna ile imzalanan birçok savunma sanayi anlaşması olduğunu bütün ülkeler bilmektedir ki Rusya’da bu ülkelere dahildir. Bu anlaşmalar gizli değil, medyanın önünde yapılan anlaşmalardır.

GIDA GÜVENLİĞİNDE ÖNEMLİ MERKEZ

Tahıl koridoru anlaşmasından çekilme işlemi, Rusya’nın Türkiye’yi sürdürülebilir gıda güvenliğinde önemli bir merkez haline getirme çabası olarak değerlendirilmelidir. Türkiye, koridorun devamı için çaba göstermiştir. Göstermesi de normaldir. İnsanlık tarihini aydınlatan bu girişimin mimarıdır Türkiye. Ancak, Rusya’ya verilen sözlerin tutulmadığını Sayın Cumhurbaşkanı birçok defa gündeme getirmiştir. Geriye iki tercih kalmaktadır. En kolayı Rusya’ya verilen sözlerin yerine getirilmesi ve tarihin insani amaçlı en önemli girişimi olan Tahıl Koridoru anlaşmasına kaldığı yerden devam edilmesidir. İkinci tercih ise her iki ülkenin tahıl ürünlerini ihraç edebilmek için alternatif yollar bulma çabalarıdır. İkinci tercih daha önce de düşünülmüş, ancak sonuç vermeyeceği anlaşılmıştır. Ukrayna’nın Karadeniz’de alternatif güzergah kullanarak bir geminin seyrini test etmesi yanlış anlaşılmamalıdır. Gemi Hong Kong bandıralı bir gemidir. Rusya-Çin ilişkileri dikkate alındığında müdahalede bulunulmaması anlaşılırdır. ABD ve Batı’nın istediği Rusya’nın bu gemilere müdahale etmesi ve hatta vurmasıdır. Rusya, buna izin vermeyecektir. Ukrayna’nın son zamanlarda Karadeniz’de artan saldırıları ve özellikle Kırım odaklı girişimleri Rusya’yı cevap vermeye zorlamak amaçlı olduğu değerlendirilmektedir.

Rusya-Ukrayna savaşı’nı, NATO’nun Vilnius zirvesi sonrası derinleşmeye ve derinleşmeye başladığı söylenebilir. Ukrayna’ya F-16 ile İsveç imali Gripen savaş uçakları verilme adımları bu durumu teyit eder niteliktedir. Rusya’da bu adımlara Çin ile birlikte Güney Çin denizinde tatbikatlar yaparak, ortak eğitimler yaparak, Kıbrıs’ta Türkiye’nin haklı mücadelesini destekleyecek adımlar atarak, Nijer başta olmak üzer Afrika ülkelerinde etkinliğini arttırarak cevap vermektedir.

ELİNİ GÜÇLENDİRECEK

Rusya, savaşı Karadeniz’den uzak tutmak istemekte, Montrö sözleşmesinin Türkiye tarafından taviz verilmeden uygulanmasının menfaatleri açısında zorunlu görmektedir. Türkiye’nin doğal gaz merkezi olma düşünceleri dışında tahıl merkezi olması konusu da Rusya’ya önemli avantaj sağlayacak, Türkiye’de NATO karşısında elini güçlendirmiş olacaktır.

Bu hamlelere, ABD’nin GKRY’ne uygulanan silah ambargosunu bir yıl daha kaldırarak, Suriye’deki teröristlere verdiği desteği arttırarak cevap vermektedir. ABD yanlısı Talabani de Kuzey Irak’ta mücadele eden Askerlerimize karşı küstah tavrı ile desteklemektedir. ABD’nin terör örgütlerine verdiği desteğin kesilmesi demek örgütün yok olması anlamını taşıyacak, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde kalmasının gereği de ortadan kalkmış olacaktır. Bu ise Türkiye-Suriye ilişkilerinin gelişmesi, Suriye’nin ülkenin tamamında egemenliğini ve güvenliğini yeniden tesisine imkan sağlamış olabilecektir. Bu durum ABD’nin asla istemediği bir durumdur. Ana varlık nedeni DEAŞ olsa da, bu örgütle mücadelesini sadece kendi kontrol ettiği bölgede sürdürmekte, diğer bölgelerde ise bu kanlı örgütten yararlanmış olabileceği endişelerine neden olmaktadır. Suriye askerlerine son yapılan ve çok sayıda askerin ölümü ile sonuçlanan saldırıları bu kapsamda değerlendirebiliriz.