Şu an için belirsiz olan, uzlaşma olmadan, tüm fay hatlarını kontrol edecek güç de olmadan bu tek sesliliğe nasıl ulaşılacağı.
Bu hafta pencereden dışarıya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya baktığımızda yine puslu bir havayla karşılaştık. Denilebilir ki, uzun bir süredir hava bu. Büyük güçler arasında bölgedeki mücadele açık bir etki alanları paylaşımı ile bitmedi, bölgede yükselen güçler de birbirini elimine edemedi. Üstüne üstük 2011 yılından beri şiddetlenerek süren bu hava düşüşte olan güçleri iktisadi olarak da bir sürdürülebilirlik sorunu içerisine attı. Kısaca katlanılmaz güvenlik ikilemi ve rejim güvenliği sorunu pek çok aktör için geçerli, tüm bölge aktörleri yorgun, hava bu yüzden daima puslu ama meraklı gözler için kim jeopolitik mücadelede hangi hattı boşaltmak zorunda kalıyor, hangi hattı boşaltacakmış gibi yapıyor, hangi hatta meydan okuma ile karşılaşıyor soruları önemli ve geçerliliğini koruyor.
Bir süredir bölgede ne paylaşım ne yenişme olduğundan aktörler kendi var oldukları sahaları konsolide etmeye ve bu sahaların dışında da ellerini güçlüğe sokacak bir gelişme olmaması için rakiplerle bile temas ve diyalog kurmaya meyletmişlerdi. Bu çerçeveden geçtiğimiz haftanın olayları değerlendirildiğinde ilginç, daha sonu nereye varacak belli olmayan konsolidasyon stratejisi dışında bir hareketlenmeyi gözlemleyebiliyoruz. Bu hareketlenmenin ilk hissedildiği yer Tunus oldu. Meraklı okuyucumuz Tunus haberlerini bir haftadır takip ediyordur, bu arada Tunus’taki görece istikrarın değişik seferlerde- kimi kez terör saldırıları-, kimi kez siyasi krizler ve tıkanıklıklar üzerinden hedef alındığını öğrenmiştir. Tunus’taki istikrarın Tunus’taki fay hatlarını (ekonomik, sosyal ve kültürel fay hatlarını) birleştirip kontrol edecek güçte bir aktör olmadığından ortaya çıkan pragmatik bir uzlaşma kültüründen geçtiğini de okumuştur. Ayrıca meraklı okuyucumuz Tunus’ta görünürde son krizi tetikleyen güç paylaşım savaşının da sadece Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı arasında bir sürtüşmeden ibaret olmadığı, Tunus dış ve güvenlik politikasını belirleme konusunda KaysSaid’in gücü elinde toplamak ve Tunus dış politikasını “tek sesli” yapmak için harekete geçtiği/geçmesi konusunda teşvik edildiğini de fark etmiştir. Tunus dış politikasının yeniden dizayn edilmesi arzusu elbette Libya’dan bağımsız okunamaz hele ki Libya’da “Hafter ve Hafter yanlıları seçimlerde kaybetmeyi kabul etmeyecekler” mesajı son haftalarda daha güçlü verilirken.
Şu an için belirsiz olan, uzlaşma olmadan, tüm fay hatlarını kontrol edecek güç de olmadan bu tek sesliliğe nasıl ulaşılacağı. Tunus örneğini Mısır darbesinden farklılaştıran da zaten bu belirsizlik. Şu an için Gannuşi ve El Nahda dahil parlamentodaki partilerin çoğunu Cumhurbaşkanının kararını reddetmeye ama Said’i masa kurarak uzlaşmaya çağırmaya ve başlayan süreci başka bir yola döndürmeye çalışmaya iten de bu. Muhtemelen Tunus’ta süreci harekete geçirenler dışarıdan gelebilecek siyasi ve ekonomik destek üzerinden bu belirsizliğin Said lehine giderilebileceğini, bu hareketlenmenin de Cezayir ve Fas’ın ilişkilerini Türkiye, İtalya, Katar üzerinden çeşitlendirme stratejisini etkileyebileceğini hesaplamışl ardı. Nitekim geçtiğimiz hafta basına İsrail’in Katar-İran bağlantısı üzerinden bazı istihbarat raporlarını ABD’ye ilettiğiyle ilgili haberler düşüverdi. ABD, Irak’tan çekilme konusunda İran’a zemin açmayı düşünmüyorsa- ki düşünse ya da bunu dert etmese o zaman Viyana’da süren gayri-resmi nükleer görüşmeler çoktan neticelenirdi- Irak’ta kimlere zemin açılacağı, Körfez ülkelerine yönelik dengede ABD’nin Katar’a karşı nerede duracağı önemli. Tüm bu soruların tekrar kaşınması ve Tunus’taki hareketlenmenin aynı tarihlere denk gelmesi ise tesadüf değil. Tunus üzerinden Kuzey Afrika eksenine bir kama sokuldu ama kabza henüz döndürülmedi/döndürülemedi.
Bize umut veren bu husus üç gelişmeyi dikkatle izlememizi gerektiriyor: 1)- Gannuşi çok tecrübeli, Said de yeterince güçlü olmayan siyasi aktörler, pragmatizm Tunus’ta galip gelebilir ve bu varta Tunus dış politikasında yeni bir yönelim belirlenmeden atlatılabilir
2)- BAE’leri sonsuz bir finansman kaynağına sahip değil ve zaten pek çok unsura fon sağlıyor, oyun uzadıkça başka risklerle karşılaşabilir- ki bu yazı yazılırken Cezayir BAE tarafından finanse edilen bazı medya kuruluşlarının lisansını iptal etme kararı aldı.
3)-Libya’da Hafter kadar Hafte r’i destekleyenler de Hafter sonrasına hazırlanıyorlar. Bu hazırlık o kadar gürültülü yapılıyor ki (mesela Kaddafi’nin oğlu Libya’ya geri dönebilirim mesajı verdi, hem de ABD’de yayın yapan bir gazeteye) hata yapabilirler. Bu hatalar ne olabilir, bunu da gelecek yazılarımızda konuşalım.