Bir spor yazısı ve bir spor sayfası için biraz sarkastik bir giriş oldu ama #Evde Kal modumuz böyle seyrediyor bugünlerde.
Ünlü Atom Âlimi Albert Einstein’ın söylediği bir söz var, bilirsiniz; “Üçüncü dünya savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum ama dördüncü dünya savaşı taş ve sopalarla olacaktır” der İzafiyet Teorisi’nin kâşifi. Burada kastettiği nükleer silahların yıkıcılığı ve insanlığı bekleyen büyük nükleer felaketin “after party”sini şu günlerde “nötron bombası” atılmadan yaşıyoruz maalesef. Yine insan eliyle üretilmiş bir başka yıkıcı olan biyolojik silahla teslim alındı tüm dünya ve şu anda onun sıkıntılarını test ediyor birileri fildişi kulelerinde ve ellerinde purolarıyla.
Bir spor yazısı ve bir spor sayfası için biraz sarkastik bir giriş oldu ama #Evde Kal modumuz böyle seyrediyor bugünlerde.
Her ne kadar Almanlar, Mayıs ortasında Bundesliga’yı başlatabilmek için test olarak 2. Liglerinde ufaktan idmanlara başlasalar bile, dünyanın geri kalanı için (-Belarus hariç- onlar lige geçen hafta başladılar ve yaşananları doğal seleksiyon olarak görüp hiç tedbir almadan hayatlarına devam eden farklı bir topluluk zaten) futbol organizasyonları henüz çok uzakta. Bırakın dolu tribünleri seyircisiz maçlar için bile ufuk karanlık Nisan Ayı’nın ortalarından gördüğümüz kadarıyla.
Avrupa’nın en baba kulüpleri bile değişen oranlarda indirimler öneriyor kadrolarında bulunan futbolcularına. Messi’nin kontratında yüzde 30 indirim yapılması söz konusu, diğerleri de bu yoldan giderek sıfır gelire karşı hiç olmazsa sabit maliyetleri azaltmanın yolundalar. Bizde durumun daha da kronik bir hal aldığını duymaktayız muhabir arkadaşlarımızdan. Yüz yıllık çınarların işler normalken bile ödemelerde yedi-sekiz ay gecikme yaşadıklarını bildiğimizden şimdi ne durumda olduklarını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Allah nasip eder de işlerin normale döndüğünü görürsek –en iyi ihtimalle- 2021-2022 sezonu başlarken bambaşka bir spor/futbol dünyası bizleri bekliyor olacak. Özellikle Türkiye’mizde bu krizden çıkamayan çok sayıda köklü camia olması en korkutucu senaryo. Düşünsenize işler normalken bile “müflis” tanımına uyan bu yapılar üçüncü dünya savaşından beter sonuçları olacak böyle bir durumdan nasıl çıkıp, gemilerini güvenli limanlara ulaştırabilecekler?
Dernekler Kanunu ile yönetilmekten bîtap düşmüş Türk Futbolu, olmayan kanuni altyapısı ile “fındık kabuğuyla okyanusu geçmeye çalışan denizci” durumunda şu dakika itibarıyla. Doktorların ümitsiz hastalarına söyledikleri klişe geçerli bizim için de; “perhize gerek yok, ne yerse yesin, son günlerini mutlu geçirsin sevdikleriyle”.
Bu krizden sabit maliyetleri düşük, finansman sıkıntısı ve bankalarla, tefecilerle işi olmayan üç-beş kulüp çıkabilecek göründüğü kadarıyla. Anlı-şanlı tapon oyunculara milyon dolarları-euroları yıllarca gömüp Finansal Fair Play’den sabıkası olan eskinin kodamanları bu yarışta nefessiz kalacaklar ve belki de batacaklar.
Sivasspor, İBFK/Başakşehir, Gençlerbirliği, Göztepe ve Kasımpaşa yapıları itibarıyla ümit verici diğerlerine nazaran. Altınordu Modeli’ni kim Süper Lig’e adapte ederse Taş Devri’nden Cilalı Taş Devri’ne hemen geçebilecek gibi duruyor.
Elbette bundan en hoşnut olmayacak olanlar bizleriz yani futbolseverler/seyirciler olarak. Altyapı/özkaynak düzeninden futbolcu yetiştirmek ne kadar zahmetli ne kadar zor gelecek bizlere. Hagi’yi, Roberto Carlos’u, Guty’yi izlemiş bizler Ümit Milli Takım’da izlerken bile sabredemediğimiz çoluk-çocuğa tezahürat yapıp “hadi oğlum, at şu çalımı, ver şu pası, yap şu ortayı” diye bekleyeceğiz. Ama n’eylersin ki kaderden kaçılmaz ve bazı şemsiyeler açılmaz!
Allah hepimizin yardımcısı olsun. Zor günler bizi bekliyor.