"Ulus-devletler fiziki sınırlara direnmeye çalışsın, "karantinaya" girdiğimiz evlerimizde yemeğimizden tutun da giyimimize kadar her şey bir tuşla kapımıza kadar gelmiyor mu?"
Oxfam’in raporuna göre, dünyada en zengin 10 kişinin serveti 3,1 milyar kişinin toplam servetini aşmış ve 160 milyon kişi daha yoksulluğa sürüklenmiş.
Günde en az 21 bin 300 kişinin de eşitsizlik nedeniyle hayatını kaybettiği raporda ifade ediliyor.
Neredeyse dünyanın yarısının toplam servetini aşan kişiler arasında kimler yok ki… Elon Musk’tan tutun, Jeff Bezos’a, Lary Page’den tutun Mark Zuckerberg’e kadar hemen hemen her gün isimlerini kamuoyunda gördüğümüz kişiler.
Pandemi öncesi “kehanetleriyle” gündeme gelen “hayırsever” iş insanı Bill Gates de bu isimlerin arasında yer alıyor.
Oxfam CEO’su Danny Sriskandarajah, her yıl Davos’la eşzamanlı açıklanan raporun bu yıl “sıra dışı” olduğunu vurgulayarak şu açıklamayı yapıyor:
“Bu yıl olanlar ölçeğin dışında. Pandemi sırasında neredeyse her gün yeni bir milyarder yaratıldı. Bu sırada dünya nüfusunun yüzde 99’unun durumu karantinalar, uluslararası ticaret ve turizmdeki yavaşlama gibi nedenlerle daha da kötüleşti. Bunun sonucunda 160 milyon insan daha yoksulluğa itildi. Ekonomi sistemimizde derin çatlaklar var. Küresel bir kriz sırasında bile, adil olmayan ekonomik sistemimiz en zenginler için göz kamaştırıcı derecede beklenmedik fırsatlar sunmayı başarıyor ancak en yoksulları koruyamıyor.”
Ne yalan söyleyeyim, ortada şaşırtıcı bir durumun olmadığını, Covid-19 salgınının salt “sağlık kriziyle” açıklanamayacağını fırsat buldukça yazmaya çalışıyordum.
Zira salgın şartlarının “gerektirdiği” tedbirler neticesinde dünyanın birçok bölgesinde enflasyon patlamaları yaşandığı da bir gerçek.
ABD’den gelen son verilere göre enflasyon son 31 yılın rekoruna ulaşırken, Avro Bölgesi’nde de son 13 yılın zirvesi görülmüş durumda.
Devam eden lojistik ve tedarik sıkıntıları, iş gücü eksikliği ve yüksek enerji fiyatları gibi küresel fiyat baskıları da bu “ekonomik buhrana” eklendiğinde enflasyonun “geçici olacağı” görüşü de ne yazık ki pek gerçekçi durmuyor.
Tarihlerimizi Eylül 2015’e geri götürdüğümüzde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 70. oturumunda devlet başkanlarından tutun da sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini kabul etmişlerdi.
“İnsanlar tarafında insanlar için” bir gündem oluşturulması hedeflenirken, önümüzdeki 15 yıl içinde 3 önemli işi başarmak için 17 Küresel Hedef üzerinde uzlaşılmıştı.
Bu raporu internetten bulup okumanızı özellikle tavsiye ediyorum. Zira “yoksulluğa son başlığından tutun da nitelikli eğitime toplumsal cinsiyet eşitliğinden tutun da erişilebilirlik ve temiz enerjiye” kadar birçok başlık hepimizi cezbedecek türden.
Peki salgından yaklaşık 5 yıl önce yayınlanan bu rapora göre bu nasıl mümkün olacak?
Şimdi ise tarihlerimizi Kasım 2020 yılına alalım ve Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Klaus Schwab’ın Euronews’de yayınlanan röportajına maddeler halinde göz atalım.
- Covid-19 sonrası dünyada eski düzene dönmek imkânsız.
- Dünyayı daha dirençli kılmalıyız, çünkü kesinlikle başka sürprizlerle, belki farklı virüslerle yüzleşmek zorunda kalacağız. İkincisi, dünyayı daha kapsayıcı, daha adil hale getirmeliyiz, çünkü dışlanmış hisseden insanların dayanamayacakları noktalara geldiğini gördük. Son olarak, dünyayı daha yeşil yapmalıyız.
- Ben burada da bir sıfırlama yapılması gerektiğini düşünüyorum. 2. Dünya Savaşı'nın ardından uygulamaya sokulan çok taraflı sisteme geri dönemeyiz. İhtiyacımız olan şey uluslararası sistemin reformdan geçirilmesi. Dünya Ticaret Örgütü'nü düşünün. Küresel ticarete e-ticaret vb. gibi yeni boyutlar eklemek zorundayız.
Geldiğimiz noktaya baktığımızda küresel entegrasyonu iliklerimize kadar yaşarken ulus-devletler fiziki sınırlara direnmeye çalışsın, “karantinaya” girdiğimiz evlerimizde yemeğimizden tutun da giyimimize kadar her şey bir tuşla kapımıza kadar gelmiyor mu?
Beyoğlu solcularımız enternasyonal marşını söylerken, mağazalarda stoğu tükenen Marks baskılı tişörtü Bezos sitesinde indirimle satıyor.