Öyle bir günlerden geçiyoruz ki biz ruh sağlığı uzmanlarının desteğine her zamankinden çok daha ihtiyaç var. İnanıyorum ki tüm meslektaşlarım yardımcı olmak için bütün güçleriyle çabalıyor.
Öyle bir günlerden geçiyoruz ki biz ruh sağlığı uzmanlarının desteğine her zamankinden çok daha ihtiyaç var. İnanıyorum ki tüm meslektaşlarım yardımcı olmak için bütün güçleriyle çabalıyor.
Geçtiğimiz yıllarda Marmara Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Acil İlkyardım Bölümü’ne vermiş olduğum Psikolojik İlkyardım dersinin bugünlerde ne kadar önemli olduğunu görmüş ve deneyimlemiş oldum. Tüm ruh sağlığı uzmanları, klinikler şimdilerde bu eğitimleri vermeye başladılar. Deprem bölgesinde yer alıyoruz keşke meslektaşlarım bu konuya çok daha öncesinden yer verebilselerdi…
Nasıl ki insan bedenine tıbbi ilk yardım yapılıyorsa ruhuna da psikolojik ilk yardım yapılabilir. Çünkü ruh ve beden bir bütündür. Türk insanı yardımseverdir. Yardım etmek ister, o anda ne söyleyeceğini ne yapacağını bilemez. Her zaman iyi niyetle yaklaşır; ama ne yazık ki bu yaklaşım afetzedeye zarar verebilir. İnsanın ruhu acı çekiyorsa öfkeliyse, kötü haber alıp yıkıldıysa psikolojik ilk yardıma ihtiyacı vardır. Burada amaç kişinin problemini çözmek değil, sıkıntısını azaltmaktır. O an acı çeken kişinin ihtiyacı olan şey sadece sakinleşmek, umut etmek, mantıklı düşünebilir hale gelmektir.
Hatta kayıp yaşayan insanı teselli etmeye çalışmak anlamsızdır. “Her şey geçer ” mi diyeceğiz?” Boş ver üzülme, hayatta daha kötü şeyler var” mı diyeceğiz? Kişi zaten en kötüsünü yaşıyor o anda. Peki burada ne yapmalı, ne demeli, nasıl hareket etmeli?
Hiçbir şey yapılamıyorsa hiçbir şey yapmadan destek olmalısınız. Dinleyin sadece sabırla dinleyin. Yorum yapmayın. Yapılacak bir şey yoksa yoktur. Kişinin stresini daha da arttırmamaya dikkat etmek gerekir.
Peki, deprem sonrası travmayla nasıl baş edilebilir?
Hiç kuşkusuz deprem, hepimizi derinden etkiledi ve üzdü. Acımız büyük; ama şu anda elimizden gelen bir şey yok. Sıcak evinizde deprem haberlerini izliyorken, içinde bulunduğunuz konfor alanından utanabilirsiniz. Korku, dehşet ve çaresizlik içinde olabilirsiniz. Bu gayet normal ve çok insani. Yapabileceğiniz tek şey: Dua etmek, iyilikler dilemek, cep telefonundan göndereceğin bir mesaj, giysi ve gıda yardımı veya kan bağışı… Sonra biraz kafanızı dağıt ve dinlenin.
Ayrıca, sürekli haber izlemek, sosyal medyayı takip etmek, gazete okumak sizi psikolojik olarak yıpratacak ve umutsuzluğa sürükleyecektir. Toplum olarak zaten ruh sağlığımız bıçak sırtında. Elinizden geleni yaptınız, artık köşenize çekilin.
Deprem sonrası hayatınızı normale döndürme süresi ne kadar kısalırsa, travmayı atlatma da o denli kolaylaşacaktır. Günlük rutinlerimize devam ederek hayatı eski haline döndürmek bizi kaygılarımızdan uzaklaştırmada çok etkili olacak. Unutmayın, travmanın panzehiri rutindir.
Hayat devam ediyor. Yaşamınıza devam edebilmeniz için de bir şekilde bir yolunu bulmak gerek. Buda iyileşmedir. İyileşme sürecinin amacına ulaşabilmesi için yeni bir yaşam biçimi oluşturmak gerek. Burada amaç hayatı yeniden kurmak. İyileşmek zaman alan ve bireylerarası farklılıklar gösteren bir süreçtir.
Bu dönem kuşkusuz yaşamınızın zor bir dönemi. Toparlanmak ve kendinize gelmek için zaman tanıyın. Kayıplarınız için yas tutmanız en doğal hakkınız. Duygularınızda inişlerin ve çıkışların olması normal. Kendinize karşı sabırlı olun.
Eğer uzman yardımına ihtiyaç duyuyorsanız bunu bir zayıflık belirtisi olarak algılamayın. Kendi başına yeterince adım atamadığınızı görmek bir GÜÇ işaretidir.
Bilin ki, cehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin bilmediği bir yer.