Şu günlerde herkes mutsuz. Mutlu olanlar ise anlık mutluluklar peşinde. Hazla dolu bir hayatın mutlu bir hayat sayılacağı düşünülüyor

Maalesef neokapitalist ekonomik sistem, tüketim ekonomisini sistemin odağına yerleştirdi ve üretim bu tüketime indekslendi; medya vasıtası ile de insanların kulağına sürekli “Ne kadar çok tüketirsen, o kadar çok mutlu olursun” sloganı fısıldanıyor. Her türlü eşya için “kullan-at, yenisini al” deniliyor. İnsanlar şartlanmış. Ne bunu değiştirmeyi düşünecek durumda ne de onların bu düzeni değiştirecek güçleri var…

Bu süreç içerisinde mutlu olmayı başaramayan, hayatın anlamını yitiren insanlar mutlu olmaktan ümidini kesip anlık hazların peşinden koşuyor. Doğrudan hazzın peşinde koşan insan mutlu olmak için gerçek bir neden bulmaya çalışmayı bırakır ve ruhsal sıkıntıların kucağına düşer. Bu da mevcut problemlerin her geçen gün daha da büyümesine neden olur. Böylece hazzın peşinden koşan onu elde ettiğini sanan ardından gelen boşluk duygusunun dayanılmazlığı ve yanılgısı ile anlam ve sevgiden uzak mutsuz insanlarla karşılaşırız. Pek çok insan hazzı mutlulukla karıştırıyor. Mutluluk diye isimlendirdiğimiz çoğu durum aslında mutluluk değil, anlık memnuniyet, zevk ve hazdan oluşur.

Bunların süresi kısa ve bu durum bizim ruhsal durumumuza da bir gelişim sağlamaz. Sadece içimizdeki boşluğun gitgide derinleşmesine neden olur. Buna göre son zamanlarda Hedonist düşünce insanlara hakim olmaya başladı. Yani “hayatın en önemli değerinin haz ve zevk almak olduğu ve ideal yaşama ancak bu şekilde ulaşılacağı” fikri. Hedon kelimesi Yunanca haz anlamına gelmekte. Hedonistler devamlı olarak zevk ve hazzın peşinde koşar ve bunun en doğru yaşama biçimi olduğuna inanırlar. Onlara göre hoşa giden bir şeyin yarattığı, uyandırdığı bu duygu ‘haz’dır. Kişinin, anlık istek, zevk ve hazzını, karşısındaki diğer insanları önemsemeden yaşaması gerektiğini savunur.

Hatta “bilgi”nin bile “an”da yaşanan duygulardan oluştuğu düşünülür. Örneğin mutsuzlukla baş etmek için araba kullanırken hız yaparlar, sorunlarını unutmak için alkol veya uyuşturucu kullanırlar, abartılı yeme ve cinsellik eğilimleriyle, kumar, bahis gibi oyunlara ilgi duyarlar. Böylece acıdan, hayatındaki olumsuzluklardan kaçınırlar. Bunu yaparken de bencilce hareket ederler. Çünkü hazzın cazibesi kolaya kaçmaktır. Durum böyle olunca da kişi bencilliğe sürüklenir Bireyin haz duygusu sadece o kişinin eylemleri için geçerli olup evrensel bir özellik taşımaz. Bu yüzden hedonizm anlayışına göre herkes için geçerli evrensel bir ahlak yasası yoktur. İşte bu nedenledir ki ahlak kavramı günden güne önemini yitirmekte. Çünkü mutsuz insanların sayısı günden güne artmakta. Oysa Aristo yüzyıllar önce der ki “Gerçek mutluluğa ancak kendi benliğinizi keşfettiğinizde ve kendi potansiyelinizi açığa çıkarabildiğinizde ulaşabilirsiniz.”.