Sevgili okurlar,
Son yıllarda, “kadını ikinci sınıf insan” olarak gören zihniyetin artması ve yasal düzenlemelerle bu durumun daha da somut hale gelmesi büyük bir endişe kaynağı. Çocuk yaşta evliliklerin savunulması, çocukların istismarcılarıyla evlenmeye zorlanması, kadın katillerinin affedilmesi için girişilen adımlar, yetkililerin cinsiyet eşitliği talebini “biyolojik eşitlik” olarak göstermesi ve “kadınla erkeğin fıtratı gereği eşit olmadığı” propagandalarının yaygınlaştırılması, bu hafta beni kadınlarımızın cinsel sömürüsünü, yani fahişeliği araştırıp yazmaya yöneltti.
Kimi zaman ayaklarının altına cennet serdiğimiz, kimi zaman ise sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmediğimiz kadınlarımız, halen büyük bir toplumsal ikiyüzlülüğün kurbanı olmaya devam ediyor. İşte fahişe meselesini sadece bildiğimiz anlamıyla değil, biraz daha derinlemesine ele almanın tam zamanı.
"Fahişe" kelimesi, erkeklerin cinsel arzularına hizmet eden kadın anlamına gelir. Argo dilde ise ahlaksız, seks işçisi, kötü işlerle uğraşan kişi olarak tanımlanır. Ancak fahişelik, insanlık tarihinin en eski mesleklerinden biridir. Tapınaklarda serbest cinselliğin kutsal bir eylem olarak görüldüğü zamanlara kadar uzanır. Bu dönemde fahişelik, büyük onur verici bir görev olarak kabul edilirdi. Eski dönemlerde saygın ailelerin kızları kendilerini tanrıçalara adayarak bedenlerini satmak için tapınaklarda sıraya girerlerdi.
Eskimolar, Hindistan ve Mısır'da ise fahişelik, misafirperverlik ile bağlantılı görülmüş, konuklarla cinsel ilişkiye girmek bir nezaket göstergesi olarak algılanmıştı. Hatta Mısır Kralı Keops, her bir taş için güzel kızını bedel olarak sunmuştur. Herodot’un da anlattığına göre, krallar misafirperverlik anlayışı doğrultusunda kızlarını isteyene vermişlerdir. Ancak Musa Peygamber fuhuşu yasaklamış ve Tevrat’ta İbranilerden fahişe çıkmayacağı belirtilmiştir. Zamanla kutsallığını kaybeden fuhuş, birçok toplumda gelir kaynağı haline gelmiştir.
Toplumun ikiyüzlü tavrı
Fahişeler tarih boyunca dışlanmış, horlanmış ama aynı zamanda vazgeçilmez olmuştur. Fahişelik, insanlığın en eski ve değişmeyen ikiyüzlülüğüdür. Çünkü kadınlar, başlangıçta kendi isteğiyle değil, satılarak fahişe olmuştur.
Fahişeliğin zararlı olduğunu savunanlar, tarih boyunca ve bugün de çoğunlukta olmuştur. Çünkü fahişelik, kadını ve cinselliği aşağılayan, bir nevi paraya ve cinsel dürtülere bağımlılık yaratan bir olgudur. Kadının bedeniyle birlikte ruhunu da satmasıdır. Kapitalist sistem, kadını her zaman ucuz iş gücü olarak görmüş, kendi varlığını ispatlayamayan kadınlar fuhuş sektörünün bir parçası olmuştur.
Hukuki eşitlik ve kadın hakları
Şunu unutmamak gerekir ki, herkes “ayrım gözetilmeksizin” kanun önünde eşittir (Anayasa madde 10, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi). Heteroseksüel ve tek eşli evlilik dışındaki cinsel ilişkiyi yaşayan kadınlar, zekâ, fikir, beceri ve beden kimlikleri gibi birçok konuda daha değersiz ve aşağı görülüyorlar.
Pek çok kadın için, toplumsal baskılar ve tehlikeler nedeniyle bu duruma karşı çıkmak her zaman mümkün olmuyor. Ancak toplumun bu konudaki bilincinin artması ve kadın dayanışmasının güçlenmesi, çözüm yöntemleri arasında en başta geliyor. En kritik nokta, kişinin kendi rızası dahilinde, dilediği gibi bir cinsel hayat yaşamasının yalnızca kendisini ilgilendirdiğini ve cinselliğin utanılacak bir şey olmadığını kavramaktır.
Fransız yazar ve filozof Simone de Beauvoir’ın da dediği gibi, “Kadın doğulmaz, kadın olunur.” Öyleyse kadın fahişe doğmaz, fahişe yapılır. Ne zaman ki cinsellik, kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın yaşanır ve fahişelik küfür olarak kullanılmaz hale gelir, işte o zaman tecavüzler, şiddet ve ölümler son bulacaktır.