Evden çıkarken hava yeni aydınlanıyordu. Kapıyı usulca kapattı ve yürümeye başladı. Erken sayılmazdı vakit ama hafta sonu hele pazar günü kimseler yoktu sokakta. Köşe başına geldiklerinde ikisi de telefonlarını almamış olduklarını fark etti.
Ama dediler, ya çocuklar merak ederse. Çok uzatmamaya karar verdiler yürüyüşü. Bir hafiflik vardı üzerlerinde telefonlarının olmaması güzel bir histi. Biraz endişe? Belki. Attığımız adımları sayamayacak telefon diye geçirdi içinden. Sonra bunu dışından da söyledi. Telefonsuz yürümek bir değişik gelmişti. Sanki daha bir rahat atılıyordu adımlar. Evin karşısındaki yola geçip ağaçlık bölgeye doğru yürüdüler. Hızlı yürüyorsun dedi kadın. Belli ki eve ulaşmak için turu hızlı bitirmeye çalışıyordu adam. Telefonla arayan olursa? Olmazdı sabah sabah. Ama ya başka bir şey olursa? Bir saatin içinde ne olabilirdi ki? Korunun içinde yürümeye başladılar. Yürüyüş yolundaki kişilerin yüzlerine baktılar, hafifleyince sanki etraf biraz daha net görünüyordu. Yolda bir kediyle karşılaştılar. Yok hayır fotoğrafını çekmedi. Çekemezlerdi zaten. Anı paylaşmak yerine anı yaşamaya başladı. Fotoğraf çekerken kaçırdığı o muhteşem anların neler olduğunu fark etti. Kedi şaha kalktı ve buna sevindi adam. Kadın hayret etti. Sonra yollarına devam ettiler. İleride farklı renkte sapsarı yaprakları dökülen bir ağaç gördüler. Onu da sadece gördüler. Kadraj peşinde olmayınca daha geniş görebildiğini fark etti. Koruda ceplerini yokladı ve iki çay aldı. Çayı içerken etrafa baktı. Eli cebine gitmedi, telefonsuzdu.
Sonra yürüyüşe devam ettiler. Daha önce fotoğrafını çektikleri yol ortası dubası hala aynı biçimsizliğiyle duruyordu. Daha önce telefonla gösterdikleri duyarlılık işe yaramamıştı anlaşılan. Ama köpekler vardı sürü halinde dolaşan. Telefonu olsaydı da fotoğraflarını çekmezdi. Şehrin sevimsiz sakinleri diye geçirdi içinden. Oysa kediler öyle miydi?
Sahile ulaştılar ve gazete aldı adam. Sonra denizin yanındaki kuşlara baktı. Açık büfe kahvaltıya gelmiş gibilerdi. Yeni meydan projesi hoşlarına gitmişti anlaşılan. Otobüse binip eve dönüşe geçtiler. Sonra yanlarında telefonun yanında saatlerinin de olmadığını fark ettiler. Gün vardı, şehir vardı. Saat yoktu telaş yoktu. Yokuşu otobüsle çıkıp fırına girdiler. Kahvaltı için bir simit iyi olurdu. Taze simit ne zaman çıkar dediler. Üç dakikası varmış. İyi bakalım deyip çıkmasını beklediler. Saatleri yoktu ve geçecek üç dakikayı beklemeden fırına gelen gideni süzdüler.
Eve geldiklerinde çocuklar uyanmıştı. Evde gün herkes için başka türlü başlamıştı. Şarjdaki telefonuna baktı adam. Dolmadan çıkarılmış ve bir başka cihaz konulmuştu. Olsun diye geçirdi içinden. Telefonsuz ve saatsiz de yaşanıyor. Bir pazar yürüyüşünü paylaşmanın en güzel yolu onu hiç paylaşmamaktı belki de.
Hiç yaşanmamış gibi bir sabah diye geçirdi içinden. Hiç telefonum olmasa diye geçti içinden. Yok canım dedi pazar sabahı yürüyüşü altı üstü.