Sanki koronavirüs salgını öncesi bakteriler ya da virüsler hiç yokmuşçasına şimdi nezle olan insanların maskeyle gezmemesi dahi "bilinçsiz insan" kategorisine sokuluyorken, bu duruma nasıl geldiğimizi irdeleyecek kimse de mi kalmadı?
Gündemsizliğin tesiri altında gözden kaçanlar (ya da kaçırılmak istenenler mi demeliydim?) ne Jeremy Rifkin’in uzaktan bağlanması ne de Selvi Kılıçdaroğlu’nun toplantıda uyuyakalması kadar ilgi çekti.
Halbuki Rifkin’in “eski sisteme dönme şansımız yok” cümlesi bile başlı başına kendini sorgulatmalıydı. Hangi “eski sistem”? Pandemi öncesi mi? İnsanların “sağlık kriziyle” korkutularak hürriyetlerinden gönüllü bir şekilde vazgeçmesine razı olması mı?
E iyi de bir sonraki adımın “belirsizliği” konuşuldu mu? Hayır.
Öyle ya aynı Rifkin, “biz kendi türümüzü doğaya yeniden adapte etmek zorundayız” cümlesini de rahatlıkla kullandı. Hiç umursamadan. Türümüzden kastı zannediyorum ki insan olacak. Milyarlarca yıl önce oluşmuş gezegenimizde binlerce yıl önce var olmuş “türümüz”, yani “insanlık” zaten doğayla iç içe yaşıyor. Doğayla insan ne zamandan beri uyum sorunu yaşar oldu? Doğa ve insanı birbirine zıt kavramlar olarak göstermenin sonucunda bizi bekleyen şey nedir? “İnsanın daha az önemli hale getirilmesi” mi?
Sanki koronavirüs salgını öncesi bakteriler ya da virüsler hiç yokmuşçasına şimdi nezle olan insanların maskeyle gezmemesi dahi “bilinçsiz insan” kategorisine sokuluyorken, bu duruma nasıl geldiğimizi irdeleyecek kimse de mi kalmadı?
Bu soruların hiçbiri siyaset dışı değil, hatta artık siyasetin ana konuları. CHP’lileri anlıyorum, onlar kendilerini eleştirmek istemiyor, eleştirince dağılacaklarmış korkusuna kapılmaları seçim öncesi bir engelle karşılaşmak istemediklerinden. Fakat ana yaşam gayemiz olan özgürlüklerimizi savunacak iki elin parmakları kadar da mı kişi yok siyaset arenasında?
Bunları konuşmadıktan sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun her zaman, son derece kasıtlı ve bilerek yaptığı gibi, dikkatleri başka yöne çekmek için sarf ettiği “bizim milletimiz teknolojiyi de görsün” açıklaması üzerinde patinaj yapmak gerçekleri gözden kaçırmaya yeter de artar.
Peki buna gösterdiğimiz enerji yaşam hürriyetimizi umursamamamıza değer mi?
Circoloco muhteşemdi
Hafızam beni yanıltmasın ama Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı ilk kez bir elektronik müzik deneyimini yaşadı. Ben de bu ilki yaşayanlardan biriydim.
Monkey Project’in organizatörlüğünü üstlendiği Circolo Ibiza etkinliğinde Seth Troxler, Rampa, Pawsa, Carlita, Desiree, O.Bee ve Sossa sahne alarak 8-9 saat boyunca süren unutulmaz bir gece yaşattılar.
Bu ilk oldu, sanırım devamı da olacaktır. Lütfi Kırdar’da da elektronik müzik deneyimi olur muymuş, evet beklenenden çok daha iyi olurmuş, açıkçası son zamanlarda epey keyif aldığım bir organizasyon oldu.
Ben gecenin ortalarında salondan ayrılırken abartmıyorum, dışarda salona girmek için metrelerce kuyrukta bekleyen insanlar vardı. Soğuk ve yağmurlu havaya rağmen.
Carlita’yı Roma’da çektiği Cercle Youtube videosundan sonra özellikle canlı dinlemek istiyordum. Tek kelimeyle bayıldım. Türk bir baba ve
İtalyan bir annenin İstanbul’da doğan kızı olan Carlita’nın önümüzdeki zamanlarda adından çokça söz ettireceği de kesin.
Ben Böhmer’den masalsı gece
Uzunca bir süredir yazmadığım için geçen hafta Volkswagen Arena’da katıldığım Ben Böhmer etkinliğini yazamamıştım. Begin Again albümü kapsamında turneye çıkan Böhmer 3 Aralık günü İstanbul’da masalsı bir şölenin ana aktörüydü.
Charm Music’in organizatörlüğünde gerçekleşen etkinlikte Arena sahnesi hınca hınç doluyken Böhmer’in 2 saat boyunca sürekli heyecanı diri tutması ve duygularını ritimlerle salondaki dinleyicilere büyülü bir şekilde geçirebilmesi herkesin yüzünden okunuyordu.
Duygular Böhmer’in müziğiyle İstanbul’a yayılırken, insanları anılarına göre yaşamış olduğu farklı duygularla masalsı bir yolculukta gezinirken izlemek olağanüstüydü.
Kendisinin Kapadokya’da sıcak hava balonunun içindeki performansını hatırlayanlarınız vardır, belki de o gün Arena’daki herkes sıcak hava balonunun içinde gibiydi…