Son zamanlarda Acun ve onun başarılı programı "O Ses Türkiye" ile ilgili karşıma sık sık çıkan bir konu var: TELİF. Bu yarışmada yarışmacıların seslendirdiği şarkıların telifleri ödenmiyor mu yoksa bir anlaşmazlık mı var anlamıyorum.

Kısa bir süre önce nostalji müziğinin önemli müzik şirketlerinden Ossi Müzik ve sahibi Hakan Eren, O Ses Türkiye adlı yarışmada kendi firmasının eserlerinin izinsiz kullanılmasından dolayı bir mahkeme açtı ve davayı kazandı. Daha sonra pek çok besteci ve solistten aynı yakınmayı duydum. Derken geçen hafta benzer bir sıkıntıyı Duman Grubunun solisti Kaan Tangöze’nin yaşadığını gördüm, “neler oluyor” dedim ve araştırdım.

Kaan Tangöze Acun’u mahkemeye verdi

Duman Grubunun solisti Kaan Tangöze, İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinde açılan davada eserlerinin söz yazarı ve besteci sıfatıyla kayıtlı olduğu MESAM tarafından korunduğunu söyledi. Kaan’ın iddiası 11 müzik eserinin TV8 kanalında “O ses Türkiye” ve “O Ses Çocuklar “adlı programda kendisinden izin alınmadan kullanılması. Kaan’ın avukatı izinsiz kullanımların 37 tanesini tespit ettiklerini söylerken Acun Medya’dan 5 bini manevi 5 bini maddi tazminat talebinde bulundu.

Meslek birlikleri yöneticileri iş değil huzur hakkı peşinde

Bu telif meselesi Türkiye’de sıktı artık. Bir yandan dört meslek birliği MESAM – MSG – MÜYAP ve MÜYORBİR birbirini yiyor. Ortak bir yönetimle sanatçıların haklarını korumaya çalışmak yerine taht kavgaları ile gündeme geliyor. Özellikle meslek birliklerinde yönetici olanların aldığı ve huzur hakkı payı olarak adlandırılan maaşlar muazzam düzeyde. Aylık 7- 8 bin lira para alabiliyorsunuz bir meslek birliğinde yönetici olduğunuzda. Böyle olunca insanlar iş yapmaktan çok kapak atacak bir yer olarak görüyorlar meslek birliklerini. Her seçim döneminde ciddi yönetim kavgaları yaşanıyor. Sonra Ankara’daki siyasetçiler aranıyor. Araya adamlar konuluyor, derken siyasetçiler bu konudan tam haberdar olmadan kendilerini birtakım avantacılar tarafından kullandırtıyorlar. Meslek birlikleri öyle bir durumda iken müzisyenler avukatları ile haklarının aramak adına mahkemelere başvuruyorlar.

Her söylenen şarkı için izin almak demode

Acun’un bu başına gelen konuya bir anlam veremiyorum. Şu an bazı hukukçular ve müzik yapımcıları söz yazarı ve bestecileri gaza getiriyor ve bir şarkınızın bir televizyon kanalında kullanılması için sizden alınması gerekiyor diyorlar. Yani, mesela “O Ses Türkiye” adlı yarışmada o gençlerin seslendirdiği şarkıların her biri söz yazarı ve bestecisinden izin alınacak. Öyle bir saçmalık mı olur? O zaman bu işleri takip eden MESAM ve MSG’nin rolü ne burada? Dünyada emsali yok bunun. Bir şarkıyı akustik olarak seslendirirsiniz, O Ses Türkiye’de veya Pospstar’da ki yarışmacılar şarkıyı yorumlar, sonra onun bilgisi meslek birliğine bildirilir ve meslek birliği söz konusu eserin hak sahiplerine hak edişi olan telifi verir. Bu dünyada da öyle. Ha öyle olmayan yer varsa da peşinen söylüyorum yanlış.

Düşünün bir, şimdi her hafta yayınlanan “O Ses Türkiye” adlı programda gençlerin akustik performansları için o seslendirecekleri şarkıların söz yazarı ve bestecilerinden önceden izin istenecek. Ölme eşeğim ölme. Bu bürokrasiden başka hiçbir şey değil. Sonra o bestecinin aç menajeri “kaç para verirsin” muhabbetine başlayacak. Sonra ek paralar istenecek vs vs… Öyle şey olmaz. Şarkıyı kullanır yarışma, sonra listede şarkının kullanımının bildirimini yapar ve telifini öder, meslek birliği de o telifi hak edene verir.

Benzer bir şey şarkıların derleme albümlerde kullanılmasında da var. Dünyada mesela bir şarkının bir derleme albümde kullanılmasına yapım şirketi karar verir. Yapım şirketi izin verir, sonra o şarkıyı kullanan derleme albümün yapımcısı meslek birliklerine telifleri öder ve şarkının sahiplerine hak edişleri verilir. Bu işin raconu böyle.

Acun’un işi zor olabilir

Burada konuyu tam bilmemekle beraber bildiğim ve gördüğüm kadarıyla Acun Medya haklı, yani bir şarkının “O Ses Türkiye”de icra edilmesi için kapı dolaşıp izin istemesi çok anlamsız, saçma ve ilkel. Bu bürokrasi yapar, bu işleri tıkar ve en önemlisi müziğin dolaşımını olumsuz etkiler. Ayrıca müzikten rant sağlayanlara fırsat verir. Ama sanırım Acun’un işi zor çünkü emsal karar var. Bu emsal karar sadece Acun için değil televizyon ve radyolarda canlı müzik, akustik müzik dinletisi yapan herkes için zorluklar yaratabilir. Onun için Acun’un hukuk danışmanlarının uluslararası mahkemeleri örnek göstererek işi biraz ciddiye alması lazım.

İşte bu aşamada ben çok üzülüyorum, çünkü yargı emsal olabilecek kararlar verirken hiç dikkat etmiyor. Maalesef hukuk çok ideolojik davranmaya başladı. Mesela bir hukukçu bir davaya bakarken “o yandaşa ya da o muhalife hesabını soracağım” mantığı ile bakıyor. İş hukuktan, mukukutan çıkıyor.

Ayrıca peşin para alma konusunda uzman bir toplum olduğumuz için her şeye saldırıyoruz toplum olarak. Şimdi olaya bak, Acun’un “O Ses Türkiye” programında bir yarışmacı X bir şarkıyı seslendirecek gidip besteciden öncesinde izin isteyecek, besteci ya da menajeri de “seslendir ama şu kadar para isterim” diyecek ve kafasına göre ön ödeme isteyecek. Böyle telif sistemi olmaz, gitsinler bir Avrupa’daki ve dünyadaki telif sistemini öğrensinler sonra çıkıp peşin ödemelerle yüksek paralara şarkı satsınlar. Bunlar bu gidişile sokakta ıslıkla çalacağımız şarkı içinde izin istememizi isteyecekler. Olmaz öyle saçmalık. Bakın ben telif ödenmesin demiyorum, izin isteme konusunun saçma ve gereksiz olduğunu söylüyorum. Her radyo ve TV kanalı canlı icra edilen her bir şarkı için isterse meslek birlikleri bürokrasi merkezine döner. Hukukçular karar verirken biraz pratik, biraz güncel ve evrensel kanunlara göre karar vermeli. Bestecilerde haklarını “normal telif” toplama konusunda emek harcayarak talep etsinler. Yani telif sisteminin düzgün yürümesinin sağlamak adına savaşsınlar, meslek birliklerinde koltuk kapmak için değil.

Ben şarkı söylerken…

Geçtiğimiz gün uykusuz kaldım, TRT Müzik kanalında Duygu Atakan’ın hazırladığı “Ben Şarkı Söylerken” adlı programı izledim. Gençlere Instagram üzerinden şarkı söyleme fırsatı veren bir program hazırlamış kanal. İzledikten sonra “Nihayet kanal gençlere seslenmeye başladı” diye düşündüm ve sevindim. Çok cici bir program, pazar akşamları 23:00’de yayınlanıyor. Merak ederseniz sizde izleyin derim. TRT Müziğin bu tarz programların sayısının arttırması lazım. Bu iyi bir başlangıç dilerim devamı gelir.

“Ben Şarkı Söylerken” bittikten sonra “Hey Gidi Günler” adlı program başladı. Bu programda TRT Müzik diğer müzik TV kanalları gibi klip yayınlıyor. Ama bir farkla, nostalji ağırlıklı klipler, daha çok doksanları içine alan şarkılar ve TRT televizyonunda geçmişte yayınlanan program görüntülerinden oluşan klipler. İzlerken epey bir düşündüm. TRT Türkiye’de popun patladığı yıllarda epey modern bir kanalmış. Bende çocukluk yıllarıma gittim, mesela “Kokteyl” adında bir program vardı, “Yarım Elma” vardı. Bu programların bir bölümü Ankara Arı stüdyolarında hazırlanırdı. O dönem için bunlar müthiş programlardı. Şunu hissettim doksanlarda TRT özel televizyon kanalları ile müzik konusunda çatır çatır rekabet ediyormuş. Gençlerle iç içe programlar hazırlanıyormuş, müziğe çok daha fazla önem veriyormuş. Bugün neden bu tarz müzik programları yapılmıyor diye düşündüm kendi kendime.

TRT Müzikte bu programlardan görüntüleri izlerken bir şey daha ilgimi çekti. Doksanların modası. O dönemin starları Ozan Orhon – Tayfun – Oya Bora – Tarkan – Yonca Evcimik çok popülerdi. Yolda yürüyemezlerdi şöhretten. Ama o programlarda gerek styling gerek dans ve beden dili konusunda epey demodelermiş. Popçular dans ettiklerini sanıyor ama bir oraya bir buraya sallanıyormuş. Kıyafetler deseniz öyle, pop müziğin yorumcuları bakımsız ve nerdeyse ev halleri ile çıkıyorlarmış programlara. Şimdi ise bakıyorum özellikle styling ve koreografi açısında çok gelişti Türkiye’de müzik. Bu yaklaşık 20 yılda yaşandı. Bunu en iyi anlamak için TRT Müziğin geceleri yayınlanan “Hey Gidi Günler” programını bir açın göreceksiniz. Bu ara o programın prodüktörüne bir de notum ve ricam olacak, lütfen aralara birazda yetmişlerden görüntüler serpiştirin. Çünkü TRT’nin elindeki yetmişler görüntüleri hiçbir yerde yok ve o şarkılar çok daha kaliteli.

Nazan Öncel Tribute albümü piyasada

Son yıllarda tribute albümler çok revaçta. Tribute albüm nedir diye merak eden olursa şöyle özetleyeyim. Uzun yıllardır müzik üreten ve çok sayıda hit şarkısı olan bestecilerin şarkılarının farklı yorumcular tarafından seslendirilmesi sonucunda ortaya çıkan derleme albümlere o sanatçının tribute albümü deniyor.

Geçen hafta yayınlanan “Nazan Öncel Saygı” albümünde Sezen Aksu, Tarkan, Sıla, Manuş Baba, Koray Avcı, Göksel, Eypio, Fatma Turgut, Mehmet Erdem, Ceylan Ertem, Gökhan Türkmen, Hayko Cepkin, Türk Sineması'nın en üretken yönetmeni Çağan Irmak ve Nazan Öncel'in ablası Neylan Okan gibi yorumcular Nazan Öncel’in sevilen şarkılarını seslendirmişler. Şu sıralar bu albüm çok revaçta merak edenlere duyurulur.

Ece Seçkin Zulu Kabilesinde

Pop müziğinin başarılı ve yetenekli yorumcusu Ece Seçkin “Dibine Dibine” adlı yeni şarkısının klibi için kıtalar arası yolculuk yaptı.

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Gauteng Bölgesi'nde bulunan ve bölgenin en büyük şehri olan Johannesburg'daki Soweto'da ve geleneklerini bozmadan yaşayan dünyanın sayılı kabilelerinden biri olan Zulu Kabilesi'nin yaşam alanında klip çeken Ece Seçkin, Murad Küçük yönetmenliğinde çektiği klibinde 50 kişilik Güney Afrikalı bir ekip Ece’ye eşlik etti.

Cem Karaca anısına Ustaya Saygı Konseri

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi 12 Eylül günü çok özel bir müzik etkinliğine imza atamaya hazırlanıyor. Uluslararası Klarnet Festivali kapsamında Cem Karaca için bir “Ustaya Saygı Konseri”nde sanatçının herkes tarafından bilinen eserlerinin yanı sıra hayat hikayesinden kesitler sunulacak.

12 Eylül’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenecek olan Cem Karaca Anısına Ustaya Saygı Konseri’nde Cem Karaca klasiklerini Aydilge, Bahadır Tatlıöz, Can Bonomo, Hakan Aysev, İlkim Karaca, Işın Karaca, Kolpa, Mustafa Ceceli, Özgün, Retrobüs, Serkan Çağrı ve Yonca Lodi seslendirecek

Şebnem Ferah Küllerinden klip çekti

Yayınladığı ilk albümü ‘Kadın’dan bu yana söz yazarı, besteci ve yorumcu kimliği ile Türk müzik tarihinde önemli bir yer edinen Şebnem Ferah, Pasaj Müzik etiketiyle yayınlanan ‘Parmak İzi’ albümünün ilk video klibini ‘Küllerinden’ şarkısına çekti. Şebnem Ferah, daha önce birçok video klibinin yönetmen koltuğunda oturan Ömer Faruk Sorak ile ‘Küllerinden’ klibinde de birlikte çalıştı.

“Giderli şarkılar toplumun psikolojisini olumsuz etkiliyor”

“Dön Desem” - “Su Misali” gibi önemli hitlere imza atan ve kısa bir süre önce “Gel Ne Olur” adlı yeni şarkısını dijital müzik platformlarına sunan Orhan Ölmez, Türkiye’de bağlamanın kıymetinin bilinmediğini söylerken, özellikle pop müzikte üretilen ve giderli şarkı olarak adlandırılan agresif ayrılık şarkılarının toplumun psikolojisini olumsuz etkilediğini iddia etti.

Orhan Ölmez “Bu atarlı şarkılardaki üslup zamanla farkında olmadan toplumsal bir üslup oluyor. Şu an artık sosyal medyada küçük yetişkinlerin komik videolar adı altında atarlı şekilde hazırlanan videolar görüyoruz, fakat aslında onun çok umutlu bir şekilde dünyaya bakması lazım. Daha yetişme çağındaki kişilere subliminal mesajlar ekiliyor. Hem topluma hem de bu işin mutfağındaki insanlara otokontrol mekanizması gerektiğini düşünüyorum.” diyerek önemli bir konuya parmak bastı.