Komşu devlet sınırında ve bölgede uzun zamandır huzur yok. Buna bir de Suriye içindeki karmaşa çatışma eklenince birileri avuçlarını ovuşturmaya başladı.
Güya Trump kazanınca bölgedeki savaşı bitirecekti. Ama o gelmeden bazıları her halde eldeki silahları çıkarmaya çalışıyor. Belki de beklenen barışı bir türlü göremeyeceğiz.
2030 yılına kadar küresel çapta karşılaşılan en büyük sorunlara çözüm bulmayı amaçlayan Birleşmiş Milletler kapsamlı bir plan görüşümüze sunmuştu. Bu plan, yoksulluk, eşitsizlik, iklim değişikliği ve çevresel bozulma gibi konularda önemli adımlar atmayı hedefliyordu. Ama gel gör ki, savaş ile mücadele ve barış konusu sayılan maddelerde yok belki de sıra hiç gelmeyecek. Yoksullar yoksul ölecek. Herkes için daha iyi bir yaşam standardı sağlamak ve aşırı yoksulluğa son vermek tüm ülkelerin asri görevi. Gıda güvenliğini sağlamak ve sağlıklı beslenmeyi teşvik etmek GDO’lardan uzak durmak hedef olmalı. Keşke insanlar için, barış içinde her yaşta sağlıklı bir yaşam sürmeyi sağlayabilme olanağımız olsa. Herkes için kaliteli eşit eğitim fırsatları sunsak. Uygun İş ve Ekonomik Büyüme Sürdürülebilir olsa. Ekonomik olumlu büyümesi olan ve herkes için uygun iş imkanları sağlayan bir dünyada yaşamak istemez misiniz?
Daha neler neler var. Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar, sorumlu Tüketim ve Üretim. Doğal kaynakları koruyarak sürdürülebilir tüketim ve üretim alışkanlıkları oluşturmak. İklim değişikliğiyle mücadele etmek ve etkilerini azaltmak. Şu günlerde pek konuşulmuyor ama, Okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını korumak ve sürdürülebilir kullanmak da çok önemli. Ama hepsinden önemlisi bence şu güzel dünyamızda Barışçıl ve kapsayıcı toplumlar inşa etmek, adaleti sağlamak ve etkili kurumlar oluşturmak.
İşte savaşların gölgesinde aslında uğraşılabilecek ne gündemler var. Ama binlerce yıldır savaş, dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük yaşam sorunu bence. Sürdürülebilir kalkınma, sadece çevrenin değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik boyutların da dikkate alınmasını gerektirir. Bu sayede, gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir dünya inşa etmek amaçlanır. Önüne gelen ülkenin başka ülkelere pervasızca saldırması, bu yüzyılda biz insanlara hiç yakışmıyor. Filistin, Lübnan, Ukrayna, Rusya ve Suriye’de de şu günlerde yaşanan olayların daha doğrusu savaşın her zaman çok acı sonuçları yaşanmıştır.
Suriye’deki çatışma yaklaşık yarım milyon kişinin ölümüne ve 11 milyondan fazla insanın yerinden edilmesine neden oldu. Biliyorsunuz ülkemize de o bölgeden göç eden 3 milyon civarında bir halk topluluğu var. O bölgede yaşayan milyonlarca kişinin daha insani yardıma ihtiyacı var.
Tüm savaşan ülkelerde altyapı ciddi şekilde hasar gördü. İnsanların psikoloji yerle bir oldu. Geride kalanlar için korkunç yaşam koşullarına yol açtı. Birçok aile aşırı yoksullukla karşı karşıya kaldı. Nüfusun yüzde 80'inden fazlası uluslararası yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Size başta anlattığım gibi, 2030 yılına kadar küresel çapta karşılaşılan en büyük sorunlara çözüm bulmayı amacıyla kapsamlı bir plan yapan, Birleşmiş Milletler acaba bu savaşları görmüyor mu? Neden asıl görevi olan ülkelerin barış içinde yaşaması için daha çok çabalaması gerekmez mi? Haksızlık etmeyelim, Birleşmiş Milletler (BM), Rusya-Ukrayna Savaşı'na ilişkin, "Tehlikeli tırmanış döngüsünü tersine çevirmeliyiz." çağrısı yaptı. Sudan'ın Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisi nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçisi Hasan Hamid Hasan, ülkesinde devam eden iç savaşın bitirilmesi için hükümet olarak diyaloğa açık ve savaşı sona erdirebilecek her türlü seçeneği değerlendirmeye hazır olduklarını bildirdi. Bizim Cumhurbaşkanımız zaten yıllardır barış mesajları ve çağrıları yapıyor. Ama nedense bu yüzyılda bile şu savaşın önüne geçemiyoruz.