Hidrojen eko sistemi Avrupa’da hızla gelişiyor. Şu ana dek, Avrupa'daki çeşitli hidrojen projeleri için toplanan para 4.18 milyar Euro. 52 proje haritalandı ve 90’ın üzerinde yatırımcı projelere dahil oldu. Verilerin kaynağı, bir AB yapısı olan Hydrogen Europe Research.
Amerikan fonları yüzde 42 ve Çin fonları yüzde 21 paya sahip. Yalnızca yüzde 37 paya sahip Avrupa fonları, Almanya, Belçika, Fransa ve Birleşik Krallık öncelikli oluşmuş. Avrupa'daki coğrafi bağış toplama yapısında belki farklı oluşabilir ancak resim gerçekçi görünüyor.
Hydrogen Europe CEO Jorgo Chatzimarkakis, raporu şöyle yorumlamıştı: Bardağın yarısı boş mu yoksa yarısı dolu mu? Çin ve ABD'deki özel yatırımlar Hidrojenin temiz teknoloji rekabet gücünün ayrılmaz bir parçası haline geldiğini gösteriyor. Eğer Avrupa bu yarışa katılmak istiyorsa, taahhüdünü yerine getirmesi gerekiyor. Draghi Raporu son derece açıktı ve patent durumu göz önüne alındığında hidrojenin akıllı ve sürdürülebilir bir yatırım olacağını da vurguladı.
Söz dönüp dolaşıp finansmana geliyor.
ALMAN-TÜRK ENERJİ FORUMUNDA TEMİZ ENERJİ
Berlin’de gerçekleştirilen Türk-Alman Enerji Forumu bu açıdan da çok önemliydi. Karşılıklı bakanların hedefe yönelik yaklaşımları, ikili iş birliği anlaşmalarının imzaları kadar, finans başlıklı oturumda, dikkat çekici mesajlar verildi.
Alman Ekonomi Bakanlığı Dış Politika Genel Direktörü Dr. Christian Forwick, “kamu kaynaklarının yetersizliği ortada. Özel sektör de finansmana girmeli. Bağış beklemiyoruz. Bu, para kazanılacak bir ticaret alanıdır. Yeni iş modelleri geliştiriyoruz, sözleriyle dikkat çekti.
Forwick, Türkiye’yi yakın takip eden isimlerden biri. 2035 yenilenebilir enerji gücümüzü dört katına çıkarma (120 bin megawatt) ve 2053 net sıfır hedefini çok değerli görüyor:
-Bu gelişme vizyonu, iş ve istihdam olacak anlamına da geliyor. Sektör için kredilendirme kadar, hidrojen alanına yatırım da önemli. Siyasi garantiyi çok önemsiyoruz. İlke ve kılavuzlar ile hareket ediyoruz. İklim dostu projelere destek finansmanı var. Projelerin iklim nötr içerikli olması önemli. Hidrojende yeşil (yenilenebilirden) üretim iyi, kırmızı (nükleerden) ve beyaz hidrojen (yeraltı doğal kaynaklardan) üretim, sıkıntılı görünüyor. Özel bankalar aracılığı ile Türkiye’ye 200 milyon Euro kredi hazır tutuluyor. Federal Almanya, bu alana 6 milyar Euro’dan fazla harcadı. Türkiye’nin güneş ve rüzgarı, yeşil hidrojen için önemli. H2upp var, desteklerimizin önünü açacaktır.
Forwick’in sözünü ettiği H2Uppp, Federal Almanya Ekonomi ve İklim Bakanlığı'nın finansman programı. Gelişmekte olan ülkelerde yeşil hidrojen ve türevleri uygulamalarının pazarını artırmaya yönelik içerikleri destekliyor.
Aynı oturumda, Almanya Merkez Bankası (DZ Bank) Şef Temsilcisi ve AHK (Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası) Başkanı Pınar Ersoy, enerjide yeşil dönüşümün finansmanını yorumlarken Almanya’nın kapsamlı bir plana sahip olduğunu vurguladı: “Düşük faizli kredi, fon ve AB destekleri ile bu alanda finansmanı sağlıyor. Türkiye’de ise, özel sektör çok önde. Kamu finansmanı, özel sektörle buluştuğu projelerde var oluyor. Ancak dışa bağımlılık ve döviz zararları maliyeti yükseltiyor. Ama yüksek maliyetli dış bağımlılık ve döviz zararları sıkıntı yaratıyor. Kur riski finansı zorlaştırıyor.”
Borusan ENBW Genel Müdür Yardımcısı Levent Özcan Caner, Borusan ENBW Genel Müdür Yardımcısı, finansman ihtiyacını, şebeke yatırımından başlayarak yorumladı. Çünkü şebekede yüksek yatırım gerekiyor. Sonra, fiyat meselesine değindi; geleceğe ilişkin fiyat algısı net değil ve bu uluslararası bir risk, dedi. Gaz fiyatı düşüyor, karbon hesabı standartları oluşmuyor ve kur riski devam ediyor. Bir büyük başlık da regülasyonlar. Yeni regülasyon ihtiyacı var. Depolamalı enerji santralleri devreye girdikçe etkileri farklılık yaratacak. Regülasyonlar geliştikçe, hem bakanlık hem de EPDK bünyesinde dengelenen sistem, yeşil dönüşümde gelişimin anahtarı olacaktır.
Sektör, çok farklı bileşenleri ile yenilenebilir yatırımları, özelinde de yeşil hidrojeni doğru çalışıyor. AB ve Almanya’nın Türkiye’yi değerli tedarikçi görmesi için kamunun da kararlılığını ortaya koyması gerek. İki Bakan, Bayraktar ve Habeck’in buluşmaları bu nedenle ayrı öneme sahipti.
HABECK VE ÇİN UYARISI
Alman-Türk Enerji Forumu, tarafları 6.kez bir araya getirmişti. 2021'den bu yana Almanya Şansölyesi Olaf Scholz'un yardımcısı ve Almanya Ekonomi ve İklim Bakanı olarak görev yapan Robert Habeck ve Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanı Alparslan Bayraktar, kaçınılmaz dönüşümün omurga başlıklarını Berlin’de de dile getirdiler. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Alparslan Bayraktar, Türkiye'nin sanayiden tarıma, ulaştırmadan, binalara bütün alanlarını etkileyecek ‘karbon sıfır’ hedefinin enerjiyi baştan değiştirecek bir alan olacağını söyledi. “Hedef anlamında Almanya ile birçok benzerliğimiz söz konusu" dedi. Yenilenebilir potansiyelimiz ve hedeflerimiz kadar, nadir madenler ile ilgili son durumu da umut verici olarak anlattı. Gelecekte, ‘Enerji ve Maden’ başlığında forumun şekillenebileceğini söyledi. Robert Habeck ise, Türkiye'nin yenilenebilir enerjide 2035 hedefini heyecan verici olarak tanımladı: Bütün dünya, temiz enerjinin pek çok bileşeninde tek bir ülkeye mahkum durumda, o ülke de Çin. Enerji ve sanayideki dönüşüm için uluslararası güç birliği, enerji bağımsızlığı gibi bu başlık da önemli, dedi. Ancak Kuzey Afrikaya yönelen Almanya’nın güçlü alternatif olarak Türkiye’yi konumlandırabileceğinden söz etmedi. Oysa DEİK/Enerji İş Konseyi Başkanı Ahmet Taha Yıldız, “Rüzgar ve güneşte Avrupa'nın üretim merkezi olabiliriz" derken son derece gerçekçiydi.
Sanayi Bakanlığı’nın “Yeşil Hidrojen Endüstri Bölgeleri” fikrine sıcak baktığını biliyoruz.
Regülasyonlar için çalışılıyor. Ulusal, uluslararası iş birliği çalışmaları gelişiyor.
Off grid (şebeke dışı) elektrik üretiminin yeşil hidrojen üretimine yönlendirilmesi, ortak kullanım alanları oluşturulması gibi yapılar da gelişiyor. COP29’UN Hidrojen Beyanı başlıkları, yavaş yavaş hayat giriyor. “Yeşil Hidrojen Gelecektir” sloganı vücut buluyor.
HASAN ARAT, SEBA, SAMET AYBABA
Beşiktaş’ta büyük hedeflerle başkanlığa gelen Hasan Arat istifa etti. Olabilir. Başarısız oldu, vaatleri gerçekleşmedi, yanlışlar yaptı ve görevi bıraktı.
Geriye bir dolu tartışma, soru işaretleri ve Samet Aybaba’nın efsanevi basın toplantısı kaldı.
Samet Aybaba, Beşiktaş’ın değil Türk futbolunun büyük figürlerinden biridir. Beşiktaş, Türk sporunun yapıtaşlarındandır ve Samet Aybaba, sporculuğunu kaptanlıkla taçlandırmış, teknik direktörlük ve idari görevlerinde de saygın bir isim olarak hizmet etmiştir.
Yönetimin ve bireylerin hatalarını somut olarak açıklamıştır.
Görev kusuru oluşturan hareketlere işaret etmiştir.
Dürüst tavrından taviz vermemiştir.
Saygın kimliğini, Süleyman Seba’ya saygısını vurgulayan ketum tavrıyla pekiştirmiştir.
45 yılı aşkın süre siyah beyazlı camianın gururlu bir parçası olmuş, veda ederken de duruşunu korumuştur.
Kişisel hasletleri ile eleştiri, hatta saldırıdan uzak durmayanlar bilmelidir ki bu kez sözleri boşa düşecektir. Samet Aybaba ve tavrı, Beşiktaş’ın büyüklüğü ile bütünleşmiştir.