Neden müzik ruhun gıdasıdır deniliyor hiç düşündünüz mü?

Müzik, kelime kökeni olarak Yunan mitolojisindeki sanat tanrıçaları Muses'ten geliyor. Mousa ise mitolojide Sanat Tanrıçası, ilham perisi anlamını taşıyor. Dilimize ise Fransızca 'musique' sözcüğünden geçmiş.

Neden müzik ruhun gıdasıdır deniliyor hiç düşündünüz mü?

Müzik insanoğlu için duygu ve düşüncelerini ifade etmenin bir yolu. Ruhu iyileştiriyor. Üstelik bu bilimsel olarak da kanıtlandı. 26 bilimsel çalışma neticesinde müziğin, ruhun gıdası olduğu ve hayat kalitesini artırdığı kesinleşti.

Buna Edirne Sultan İkinci Beyazıd Külliyesi’ni gezdikten ve de ruh hastalarını müzikle nasıl tedavi ettiklerini gördükten sonra doğru olduğuna inandım.

Müziğin iyileştirici gücü var.

Kadim halkların kültürleri incelendiğinde, müziğin insanlar üzerindeki etkisi açıkça görülür. Şamanlar, insanları şifalandırmak için müzik ve danstan oluşan ritüeller uygular; Yunan mitolojisinde Apollo Müzik ve Şifa Tanrısı’dır; insanlar müziğin, insanlık güçleri bütünleştirdiğine inanmışlardır.

Yunan filozof ve düşünür Platon’a göre, tanrılar müziği insanlara sırf eğlence için değil, aynı zamanda hissettikleri şiddetli acıları dindirmek ve kalplerini şifalandırmak için göndermişti. Çünkü müzik, akli ve ruhi duyguları arttıran bir özellik taşıyordu.

Müziğin, psikoterapi alanında tanınması ise 13.yy’da gerçekleşti. Müzik, psikolojik sorunları olan insanların kendini ifade edebilmesi amacıyla kullanılıyordu. Fakat müziğin terapisel etkisinin gücü İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar tam olarak anlaşılamadı. İkinci Dünya Savaşı sırasında ve savaşın sonunda müzisyenler yeteneklerini hastanelerde yatan insanlara moral vermek amacıyla kullanmaya başladılar. Bu durum, müziğin yarattığı etkilerin açıkça görülmesini sağladı ve müzik terapi klinik çalışmalarda kullanılmaya başlandı. 1977 yılında Amerika, müzikle terapiyi bir bilim dalı olarak kabul etti.

Türk Müziği’nde de müzik aletleri ve makamları Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinden beri ruhsal bozuklukların tedavisinde sıkça kullanılmıştır. Ünlü düşünür ve müzisyen Farabi’ ye göre Türk Halk müziği ve enstrümanları insana zevk, dinginlik, güven, cesaret ve alçak gönüllülük kazandırabiliyordu.

Klasik müzik bestecilerinden W.A. Mozart’ ın eserlerinin müzik terapide yaygın olarak kullanıldığını belirten uzmanlar, Türkiye’de de Tasavvuf müziği ve özellikle de ney enstrümanının en az klasik müzik kadar etkili ve iyileştirici gücü olduğuna değiniyorlar. Ruhu huzura ulaştıran ses olarak da bilinen bu enstrüman, müzik terapide öfke kontrolünü sağlamakta zorlanan kişilerin tedavilerinde sıkça kullanılmakta.

Görüyoruz ki müziğin iyileştirici ve rahatlatıcı nitelikleri bilim alanında yeni yeni anlaşılmaya başlansa da eski medeniyetler bunu çoktan keşfetmişler.

Çünkü müzik; kavramlardan ya da kelimelerden çok daha güçlü…

Müziğin ruha çok iyi geldiğini bilen ve yaşayanlardan biriyim. Bunu her Cuma İstanbul Senfoni Orkestrası’nın konserlerine giderek yaşıyorum. Zarafetin temsili orkestramız Atatürk Kültür Merkezi’nde her Cuma akşamı muhteşem bir performans sergiliyor ve adeta şifa dağıtıyor. Alkışlarken gözlerim doluyor onları. Çok duygulanıyorum. Avuçlarım patlıyor alkışlamaktan. Onlarla ne kadar gurur duysak azdır.

Orkestra değerli büyük bestecimiz Cemal Reşit Rey'in yönetiminde 1945'te İstanbul Şehir Orkestrası adı altında kuruluyor, 1972 yılında ise Kültür Bakanlığına bağlanarak İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası adını alıyor.

Kimler geldi kimler geçti ve geçiyor onların arasından:

Anatole Fistoulari, Aaron Copland, Mircea Basarab, Rengim Gökmen, Demirhan Altuğ, Ilarion Ionescu-Galati, Tadeusz Strugala, Erol Erdinç, Alexander Schwinck, Vladimir Fedoseev, Erich Bergel, Jean Perrisson, Ender Sakpınar, Alexander Rahbari, Cemal Reşit Rey, Gürer Aykal ve daha birçok ünlü şef yönetiminde, Andre Navarra, Leonid Kogan, Luciano Pavarotti, Jean-Pierre Rampal, Sabine Meyer, Gidon Kremer, Natalia Gutman, Güher-Süher Pekinel, Fazıl Say, İdil Biret, Suna Kan, Ayşegül Sarıca, Ayla Erduran, Verda Erman, Leyla Gencer, Gülsin Onay, Hüseyin Sermet, Gülşen Tatu, Burçin Büke ve Tuncay Yılmaz ve dahası…

Gurumuz İstanbul Devlet Senfoni Orkestramız 78 yaşında!

Etrafa duyarlı ve sevecen olmayı öğreten sanat eğitimi aynı zamanda insan olmayı da öğretir. En çok alkışı da onlar hak eder…

BU ALKIŞLAR HİÇ SUSMASIN…