Yakın bir dönemde sandığa gidilmesi halinde söz konusu partiler, seçimi kazanacaklarına kesin gözüyle mi bakıyor?
Millet İttifakı’nın iki büyük partisi CHP ve İYİ Parti son günlerde erken seçim taleplerini daha yüksek sesle dillendirmeye başladı.
Erken seçim koşulları mı var?
Bence yok.
Yakın bir dönemde sandığa gidilmesi halinde söz konusu partiler, seçimi kazanacaklarına kesin gözüyle mi bakıyor?
Bana göre bu da değil.
O halde neden erken seçim talebi bu kadar yüksek sesledillendirilmeye başlandı?
Muhtemelen söz konusu partiler, bugünkü koşullarda ulaşabilecekleri en yüksek oy oranına ulaştıklarını bundan sonraki süreçte hükümetin başta ekonomi olmak üzere bazı alanlarda toplumu yakından etkileyen bazı sorunları hal yoluna koymaya başlayacağını, bunun da iktidarın oylarında hızlı bir yükselişe yol açacağını düşünerek bu sürecin önüne geçme arayışındalar.
Bu açıdan bakıldığında erken seçim taleplerinin söz konusu partiler açısından yanlış bir talep olmadığını söylemek lazım.
Peki söz konusu partileri böyle bir değerlendirmeye yönelten ana unsur ne olabilir?
Bunun cevabının dış etmenlerde aranması gerektiğini düşünüyorum.
Bakıldığı zaman, Türkiye’de son 70 yıldan bu yana dış etkenler, iç siyasi gelişmeleri belirleyen parametrelerin başında geldiği görülecektir.
Başta ABD olmak üzere batılı küresel güçler, kimin iktidara geleceğini olmasa bile, iktidarın ömrünün ne kadar olacağında temel belirleyici olageldiler.
Gerek kendi güdümlerindeki askeri ve bürokratik vesayet odakları eliyle, gerek ekonomik kıskaç hamleleriyle, gerekse de askeri müdahalelerle sayısız kez yaptılar bunu.
AK Parti iktidarına kadar, söz konusu güç odaklarıyla ters düşen hiçbir hükümet uzun süre varlığını sürdüremedi.
AK Parti de, özellikle 2010’dan bu yana söz konusu güç odaklarının benzer nitelikteki baskılarına karşı amansız bir direniş verdi, veriyor.
PKK ve DEAŞ gibi terör örgütleri aracılığıyla Türkiye’nin zayıflatılmaya çalışılması, FETÖ’nün darbe girişimleriyle iktidarın alaşağı edilmek istenmesi, yine Gezi olayları gibi iç karışıklıklarla toplumsal düzenin sarsılmaya çalışılması hep bu amaçlara yönelik olarak gerçekleştirildi.
ABD’de Joe Biden dönemi ile birlikte, AK Parti’yi iktidardan indirme çabalarının daha da yoğunlaştırılacağı varsayılıyordu ki, Biden seçimler öncesinde zaten bunu alenen deklere etmişti.
Biden’ın seçilmesini müteakip aylar içinde bile CHP ve İYİ Parti’den erken seçime dair herhangi ciddi bir talep dillendirilmedi.
Muhtemelen, ABD’nin Türkiye’ye yönelik ciddi bir kıskaç uygulayıp AK Parti’nin zayıflatılmasını ve eş zamanlı olarak Biden’ın dile getirdiği şekliyle kendilerinin desteklenmesini öngörüyorlardı.
Böyle bir sürecin sonucunda gidilecek seçimlerde AK Parti’nin kaybetmesinin kendilerine iktidarı değilse bile hükümet olmayı getireceğini varsayıyorlardı.
Ancak daha önce bu köşede birçok kez dile getirdiğim gibi geçtiğimiz Haziran ayında Brük sel’deki NATO Zirvesi sırasında Erdoğan ile Biden arasında yapılan görüşmenin ardından pozisyonlar değişmeye başladı.
Biden yönetimi, Erdoğan’ı devirmeye yönelik hesaplarının en az Türkiye kadar kendilerine de zarar vereceğini öngörmüş olmalı ki bu yöndeki planlarını rafa kaldırdıklarına dair emareler gelmeye başladı.
Erdoğan, AK Parti ve Türkiye aleyhine yönelik mesajların durması bunun en önemli göstergesi.
Ki zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da, görüşme sonrası birçok açıklamasında Biden yönetimiyle birlikte beklenenin aksine Ankara-Washington ilişkilerinde yeni ve olumlu bir dönemin başladığına yönelik mesajlar verdi.
Yani, beklentileri boşa çıkmanın yanı sıra uzun süreden bu yana ABD’de yönetimlerinin akıl hocaları niteliğindeki derin düşünce kuruluşlarının önlerine koyduğu yol haritasına göre hareket eden muhalefet, söz konusu gelişmeler sonrası yönünü tayin edemez oldu.
Özellikle son bir aydan bu yana muhalefet cephesinin cumhurbaşkanı adayının kim olacağı konusundaki kafa karışıklıkları, yine bu partiler ile gayri resmi müttefikleri HDP arasında yaşanan görüş ayrılıkları, çekişmeler ve yön tayin edememe hallerinin bu durumla alakalı olduğu kanısındayım.
O nedenledir ki kendi aralarındaki anlaşmazlıklar derinleşmeden ve de AK Parti hükümetinin yukarıda sözünü ettiğimiz, ülkenin kimi öncelikli sorunların çözümü konusunda ciddi mesafe almadan erken seçime gidilmesini istiyorlar.
Seçim, erken ya da zamanında yapılsın umudunu dış güçlerin müdahalelerine bağlamış, siyaset üretme kapasitesinden yoksun, başkalarının önlerine koyduğu pusulalarla yön bulmaya çalışanların bu ülkeye de kendilerine de iki kuruşluk faydaları olması mümkün değil.
Bu partilerin ivedilikle toplumun talep ve beklentilerine cevap verecek, Türkiye’nin menfaatlerini önceleyen politikalar üretmeleri şart.
Aksi halde kaybetmeye devam edeceklerdir.
Not: Tüm okurlarımızın Kurban Bayramı'nı kutluyorum.