Vizyonlar daralır, iyi ve güzel her şey lüks görünür.
Bir memleketi memleket yapan tüm doğası ve canlılarıyla beraber ona beden veren insanlardır. Bir de ona değer katanlar vardır ki memleketin ruhunu biçimlendirirler. Birçok ülkeyi, bölgeyi, yöreyi onlarla tanır, tanımlarsınız. Bu özel insanlar memleketin kalibresini yükseltir. Niteliğini artırır, katma değer sağlarlar. Gustosunu yükseltirler.
Bakış açılarını zenginleştirir, günlük hayatın dahi fenomenlerine dönük tartışmalara derinlik kazandırırlar.
Fakat bir memleketin düşünce dünyasına bu katkı yapılamamış ise her fenomenin ajitasyonlar üzerinden gündeme sunulduğu bir acziyet hali oluşur. Arabesk bir söylem esir alır tartışılması gereken her olguyu. Ağlamaklı bir anlatım, zavallıcık bir üslup hakim hale gelir.
Vizyonlar daralır, iyi ve güzel her şey lüks görünür.
Ve bu memleketlerde ne hikmettir bilinmez asıl problemin kaht-ı rical olduğu hususunda vazgeçilmez bir mutabakat alır yürür.
Oysa problem kaht-ı entellektüeldir. Bilgelik ırmağı kuru akarken zaten ricale gelene kadar her şey kıttır. Usta kıttır, mühendis kıttır, müderris kıttır, mimar kıttır, muallim kıttır, çırak kıttır, sayıca çok olan her şey dahi kıttır. Bu kıtlık gün geçtikçe boğucu bir hal alır. Memleketin güneşini söndürür. Yakmaya kalksa biri, eli kırılır. Yaftalanır, kınanır. Genel bataklığın içine çekilmeye çalışılır. Alınır, sığdırılamasa da ucuz TV formatlarının içine sokulur, mesela.
Trafik kalabalığından rahatsız olanlar bazen yoğunluğu az yollar keşfederler ve diğerlerinin bu rotadan haberdar olmaması için dua etmek durumunda kalırlar ya... Bazen doğanın hayran bırakan güzelliklerinin umarsızca tüketilmesi endişesiyle pek bilinmemesi istenir ya hani...
Bunlar neyse hadi... Ama bir memleketin entellektüelleri keşfedilmesinler diye ummak çok zor.
İşte, bir ülkeyi anlamak ya da belki anlamamak, ikbali ya da kendi uzmanlığım olan iktisadi durumu hakkında fikir sahibi olmak için sunabileceğim en ajite edici okuma.