İnsanın bütün hayatı mücadeledir. İnsanların bir kısmı mücadeleyi zorlanma ve yollarına çıkan engel olarak görürken bir kısmı ise bunu bir gelişim, ilerleme ve olgun insan olma yolunda atlama taşı olarak kabul ederler.
İnsanın bütün hayatı mücadeledir. İnsanların bir kısmı mücadeleyi zorlanma ve yollarına çıkan engel olarak görürken bir kısmı ise bunu bir gelişim, ilerleme ve olgun insan olma yolunda atlama taşı olarak kabul ederler. İnsan hayata nasıl bakarsa hayatla ilişkisi de öyle oluyor. Hayatta karşımıza çıkan zorlukları olumsuz manada görürsek ilişkilerimizi de ona göre tanzim ediyoruz. İnsanlarla olan iletişim kurma biçimimizden tutun da yolda yürüyüşümüz bile bu anlama göre şekilleniyor. İnsanız bazen kopmalar yaşarız ve ne kadar dirayetli olsak da kimi zaman omuzlarımız düşebilir. Önemli olan omuzlarımızı kısa zamanda dikleştirebilmektir.
Aktif dua
Dua pasif bir eylem olmaktan çıkarıldığı zaman anlamını kazanır. Mücadele zorlukların üstesinden gelebilme umudunu yitirmemek demektir. Hayıflanıp durmak ve birilerini suçlamak yerine çözüm bulmaktır mücadele etmek. Hayat toz pembe değil. Kimse de böyle bir vaatte bulunmadı. Mücadelenin ta kendisi duadır. Allah’a sığınıp güç alıp başaracağına inanmaktır dua. Duayı aktifleştiren mücadele gücüdür. Yolda olmak ve her adımını zikir saymaktır dua. Hedeflerimiz ve her şeye rağmen hedeflerimizdeki sapmalar da duaya dairdir. Bazen yapmak istediklerimizden daha farklı yerlere yönelebiliriz. Yine de mücadeleyi elden bırakmamak lazım. Belki bu yoldan gidince karşımıza çıkacak olan daha büyük bir ikram vardır ve biz ancak vazgeçmediğimiz için bunu görebiliriz. İdrak etmemiz gereken şey kendimizi akışa bırakmak ama mücadeleyi de bırakmamaktır. Yoldayken aklımızı ve kalbimizi mutlaka kullanarak zorlukları aşabilmek için yeni yeni formüller üretiriz. Hayat mücadele ile güzeldir. Pasif bir hayat insana iç sıkıntısı yaşatır. Hatta ne kadar dua etsek de pasif olmak kendimizi duanın parçası olarak görmemek en büyük yanılgıdır. Mucize insanın neyle karşılaşacağını bilmediği halde yine de biliyormuş gibi sürprizlere açık bir halde hayatını aktif bir şekilde yaşamasıdır. Boğulduğumuzu sandığımız an aslında mücadele etmemiz gerektiğini öğrendiğimiz o anı bırakmamaktır. Yüzmeyi başka nasıl öğrenebiliriz ki?
Geri çekilmek
Geri çekilmek ilişkilerde her zaman iyi bir yöntemdir. İletişim şeklimizi tekrar tanzim etmek ve hayatta nasıl bir strateji ile olayların üstesine gideceğimizi görmek açısından önemlidir. Çok yakın olmak sadece bir noktaya yoğunlaşmayı sağlar, o kadar. Ancak iletişim böyle bir şey değildir. İletişimde bütünü görmek zorundayız. O yüzden ayrıntıda boğulduğumuz an bilelim ki geri çekilme zamanı gelmiştir. Hayat ile mücadele şeklimizi değerlendirmek, kaçırdığımız noktaları görmek ve kendi içimize çekilip tekrar gözlem yapmak için geri çekilmeyi yapmalıyız. Dua ile birlikte doğru yol ve yöntemlerle hayatı öğrenebilir ve hayattan keyif alabiliriz. Bütün yapmamız gereken şey mücadelenin mutlu olmak için bir yöntem olduğunu biliyor olmak.
FELSEFE ÇOCUKLARIN İÇİNDE VAR
Buluşma Noktası ekibimizin eğitimci Nihan Peker ile gerçekleştirdiği röportajı çocuklar için felsefenin önemini ortaya koyması bakımından dikkat çekici oldu. Aslında her çocuğun içinde bir felsefeci var. Ama o felsefeciyi öldüren biz büyükleriz; eğitimciler ve ebeveynler. Bizim en baştan ailedeki çocukların yerinden başlayarak değerlendirdiğimizde konunun daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum. Bir ara çocuklar misafirler geldiğinde aynı masaya oturtulmaz aynı odaya sokulmazdı. Çocuklar bir şey sorduğunda susturulurdu. Günümüzde ise bu durum biraz daha farklı gibi görünse de temelde çok bir şey değişmedi. Bu sefer de dengeler şaştı. Çocuklarla oturup konuşmak yerine onların önüne sonsuz seçenekte kafalarını uyuşturacak şeyleri sunmak özgürlük oldu. Ne o ne bu. Düşünmek önemli. Mantık yürütmek ve doğru düşünme mantığını yakalamak önemli. Bu konuda ailelerin daha fazla çaba göstermesi gerekiyor. Her şeyden önce de eleştirel düşünme yeteneğinin hem ailede ve özellikle de okullarda kazandırılması gerekiyor. Bu minvalde röportaj için değerli eğitimcimiz Nihan Peker’e teşekkürlerimizi sunuyoruz.
PERSPEKTİF
İlkokulda bize öğretilen resim kurallarından biri perspektiftir. Perspektif ufki bakışa denir. Resim hocamız, resim defterinin bir kenarına bakan göz çizdirir, gözün ötesinde alt alta aynı cismin önden, alttan ve üstten görünüşünü üç çizgiyle infografik anlatımla ifade ederdi. Klasik resimde manzarada bulunan varlıklar ufki bakışla boyutlandırılırdı. Üstadı hatırlamadan geçmeyelim;” Niçin küçülüyor eşya uzakta, gözsüz görüyorum rüyada neden?” Müthiş bir betimleme. Bir adam bir iskemle. Gerçekte adam iskemleden büyük ve arkada, oysa iskemle adamdan küçük olduğu halde büyük duruyor bu perspektifte. Kompozisyon harikulade. İster deklanşöre bas fotoğraf çek, ister fırça salla resim yap. İstersen de böyle manzaraya otur da şiir yaz hikmete dair. Sanat ve estetik inancın mayasında. Bazen bir siyah nokta, insan yüzünde bir ben, anlamlı bir çizgi çizer. Hakikat dediğimiz şey, sadece gözle gördüklerimiz değil, aynı zamanda hakikat gördüklerimizin de görünmezliğinde.
MİNİ RÖPORTAJ (DİDEM DİYENLİ – NURGÜL AKTAŞ – ÖZGÜR BAŞERLİ)
“P4C: Çocuklarla felsefe yolculuğu”
“Demokratik bir toplumu inşa etmek için önce çocukların eğitiminden başlamalıyız”
Çocuklar için felsefe yani P4C, Matthew Lipman tarafından 1970’li yıllarda soruşturma temelli eğitim modelinin bir parçası olarak tasarlandı. Günümüzde bu eğitim modeli oldukça yaygınlaştı. P4C ortaya çıktığı yüzyılı anlayarak sorgulayan, üreten ve gelişen, özgür bireyler yetiştirmeyi hedefleyen bir oluşumdur. P4C Türkiye, 2018 yılında Serap Suvaroğlu, Berna Peker ve Nihan Peker Antepe’nin girişimleriyle kuruldu. Çocuklar için felsefeye dair merak ettiğimiz soruları Nihan Peker Antepe’ye sorduk.
1. P4C Türkiye kurulurken, Sokrates’in “Kendini bil” felsefesi ile hareket ettiğinizi söylüyorsunuz. “Kendini bil!” sözünü bize açar mısınız?
“Kendini bil!” fikrine her baktığınızda, her sorguladığınızda anlamı da değişiyor. Çünkü sorgulayan bir zihin süreç içinde sorulara da fikirlere de hep farklı bakıyor. İstanbul Üniversitesi Felsefe Anabilim Dalı Bölüm Başkanı Prof. DR. Cengiz Çakmak’ın 30 yıl önce ilk öğrencileriydik ve 30 yıl sonra bir araya geldik. Bazı derslerimizi o veriyor ve geçtiğimiz dönem 6 hafta süren “arka sokaklarda felsefe” programını gerçekleştirdik. Oradaki anlam şu; yaşarken hep ana güzergahlardan gidiyoruz, herkesin gittiği yollardan geçiyoruz ama arka sokaklar, çıkmaz sokaklar esas düşünmenin, sorgulamanın ve felsefenin gerçekleştiği noktalardır. Bir insanın geri planı oralarda gerçekleşmekte. Kendini bil, kendini bul, kendini ara, kendini tanı, kendine bak, çok farklı anlamları var. Tabi ki Sokrates’in ifade ettiği anlamı da o dönem için çok farklı. O zaman Delphi Tapınağında da yazıyor, İnsanın o dönemde sınırlarını bilmesini yani o dönemde çok tanrılı dinler, Atina yasaları var. Sokrates, kendini ve sınırlarını bil, kendini yönet, senin aklın ve yapabileceklerin bir yere kadar mesajını vermiştir. Biz şimdi kendini bil dediğimizde ne anlıyoruz? Ben kendime hep soruyorum ve her seferinde farklı cevaplar veriyorum. Felsefede hep bir arayış var. Bulduğumuz şeyler oluyor, bulduklarımız başka şeyleri aramamıza neden oluyor. Bugün için sorarsanız hem P4C Türkiye kurumu olarak hem de kendim birey olarak ben oldum, biz olduk, bu kurum, bu bilgi ve fikir oldu diyerek değil, hep düşünmek, aramak ve yolda olmak demektir.
2. Neden çocuklara felsefe eğitimi verilir? Bunun toplumsal karşılığı nedir?
Aslında bu bir düşünme eğitimi programıdır. P4C kurucusu Matthew Lipman’da böyle tanımlıyor. Burada doğru akıl yürütme çok kıymetli. Alanında çok başarılı olan uzmanların doğru düşünme kurallarını ihlal ettiğini, safsataya düştüğünü görmekteyiz. Dolayısıyla çocuklarda var olan, sorgulama, soru sorma, merak gibi süreçlerin kaybolmadan devam etmesi önemlidir. Lipman, üniversite öğrencilerinin akıl yürütemediğini gözlemliyor. Üniversite öğrencileri böyle ise daha küçük yaşlara, gerilere gitmeliyiz diyor. O dönemde de meşhur Jean Piaget, çocukların 11 - 12 yaşlarında soyut düşünebildiğini ortaya koyar. Lipman 11, Catherine C. McCall 5 yaş ile çalışıyor. Benim çalıştığım sınıflarda da 3,5-4-5 yaşlarında öğrencilerim var. Dolayısıyla çocuğun hazır bulunuşluğu, ailesinin ona verdiklerine bağlı olarak yaş 3,5 seviyesine inebiliyor. Bir öğrencim 3,5 yaşındayken “öğretmenim fikrime bakar mısınız?” demişti, daha sonra bu bizim sloganımız oldu. Aslında P4C fikre bakmak demektir. Biz şunu da tespit ettik, çocuklar 9 - 10 yaşlarına gelince ezberci eğitim sisteminin etkisine giriyor. Bu dönemde çocukların artık soru sormadığını görmeye başladık. Bunun nedenini merak edip neden soru sormuyorsunuz diye sorduğumuzda “çünkü her şeyi biliyoruz “dediler. Yani ezberci sistem ve biraz da bilgiye kolay ulaşabilirlik bunu etkiledi. Çocukların özgürce düşüncelerini ifade edebileceği bir ortamın olması gerekiyor. John Dewey’in dediği gibi “Demokratik bir toplumu inşa etmek için önce çocukların eğitiminden başlamalıyız” ifadesinden Lipman’da faydalanmıştır. Okulda çocuklar özgürce, yargılanmadan düşüncelerini ifade etmeye çekiniyorlar. P4C eğitiminde yanlış - doğru yoktur, biz onlar için kolaylaştırıcıyız. Doğru soruları sorarak doğru akıl yürütmelerini sağlamaya çalışıyoruz. P4C’nin iki çok önemli düşünme becerisi vardır. Özenli düşünme ve iş birlikçi düşünmedir. Bu düşünme biçimleri iş hayatında önemli yere sahip fakat eğitim dünyası ve iş dünyası birbirinden bağımsız hareket ediyor. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) iş yetkinlikleri ilk on listesinde eleştirel, yaratıcı düşünme ve bilişsel kavramsal esneklik var. Fakat bunlar bizim eğitim sistemimizde geliştirilen beceriler değil. Sistem bize istenilen yetkinlikleri kazandırmıyor. Biz istiyoruz ki her okulda haftada bir gün bir saat çocuklar bu soruşturmaları yapsınlar. Hatta okullardaki coğrafya, edebiyat, tarih gibi alanlarda ders veren öğretmenlerimizde buna katkı sağlamalı. Türkiye de bazı okullar anasınıfından itibaren bu soruşturmaları yapmaya başladı. P4C öğrenci merkezli, öğretmenin düşünmeyi, sorgulamayı kolaylaştırdığı bir eğitim ortamı sağlıyor.
3. Soyut kavramlar çocukların zihninde nasıl temellendirilir?
Bir okul öncesi öğretmeniyle benim gibi hem felsefeci olup hem de çocuklarla felsefe alanında uzman bir kişinin okul öncesi çocuklarla bir arada olması çok farklı. Okul öncesi eğitiminde çocuk gelişiminde onlara öğretilen şey, çocukların 11 yaşında soyut düşünebildikleri. Ben anaokulu öğrencileriyle çalışmaya başladığımda ilk dersim 10 dakika sürdü. Onların sanki yabancı bir dilde konuştuklarını düşündüm. Düşüncelerini anlamakta güçlük çektim. Bunun nedeni, çocukların zihni bir tas su gibi akışkan henüz şablonlaşmamış. Okul öncesinde duyguları tanımaları için soruşturmalar yapıyoruz. Acı çekmek nedir? Nezaket nedir? Merhamet nedir? Çocuklarla somutlaştırarak konuşulması gerekiyor. Büyümekle ilgili bir hikâye vardı. O kendisi gibi olduğunda daha mutluydu. Kendisi gibi olmak ne demek mesela bu tarz soyutlamaları yapabiliyorlar. Çocuklar buna kendin olmak, kendini bulmak, aynaya bakmak diyor. Kendimizle karşılaştığımız yer neresi yani kendimi görebildiğim tek yer neresi? Ayna. Aslında somut gibi geliyor ama orada müthiş bir soyutlama var. Yani çocuklar Pandemiden sonra özellikle okul öncesi çocuklar çok geriledi. Ülkemizdeki eğitimle ilgili önemli problemlerden biri de ebeveynler. Uzmanların “çocuğunuzla kaliteli 20 dakika geçirin”, ifadesini
Ebeveynler çok yanlış anladılar ve çocuklarıyla 24 saat içerisinde sadece 20 dakika vakit geçiriyorlar. Halbuki çocuğunuzla yaptığınız her şey ona bir şeyler kazandırıyor, onu mutlu ediyor, onu geliştiriyor. Öz bakımını yaparken bile onun düşünen, sorgulayan duygularının davranışlarının farkında bireyler olmasını sağlayabiliyor.
4. P4C için yola çıktığınız hedefe ulaşabildiniz mi?
P4C Türkiye’yi en iyi, en kaliteli, en insani (bu bizim için çok kıymetli,) seviyeye ulaştırmak için. Bazı hedeflerimiz vardı onlar erişilmesi gereken ve erişilebilecek hedeflerdi eriştik. Ama bazı hedefler hep yolda olmayı gerektiriyor. Adımızı P4C Türkiye dememizin bir anlamı vardı. Orada şunu düşündük; Türkiye’nin her yerindeki öğretmenlere, çocuklara, ebeveynlere ulaşabilelim. Bu hedefi koyarken pandeminin bizi bu hedefe çok hızlı ulaştırabileceğini hiç düşünmemiştik. Yüz yüze eğitimle başladık. Adana’ya gittik, İzmir’e gittik, Ankara’ya gittik, Urfa’ya gittik, Çanakkale’ye gittik, Bandırma’ya gittik, Sakarya’ya gittik. Pandemi sürecinde çok hızlı aksiyon aldık. 1 Nisan 2020’de online eğitime geçtik. 21:00 - 23:30 da dersimizi yapıyoruz. Beklentimizin üzerinde verim almaya başladık çünkü insanlar daha az yoruluyor. 5 sorgulama yapacağına o akşam 2 sorgulama yapıyor. Eğitimlerimizde 25 kadın katılımcı, bir erkek katılımcı oluyor. Bu durum üzerine düşünülmesi gereken bir durum. Toplumumuzdaki erkekler düşünme ve sorgulamayı önemsemiyor mu? Erkekler eğitim almaya mı açık değiller? 50 kadın varsa 2 ya da 3 erkek var. 52 katılımcıyla birinci seviyeyi açıyoruz 2 ya da 3 erkek katılımcı oluyor. Üçüncü seviyede çok samimileşiyoruz. Biz buna düşünce akrabalığı diyoruz. Hakkâri’den, Urfa’dan, Adıyaman’dan. İnsanlar her şart ve koşulda eğitimlerimize katılabildi. Bu bizim hedefimizdi.Türkiye’nin her yerine ulaşmak. Yüz yüze eğitime dönmüyoruz. Türkiye'nin her yerinden katılan insanlar var. Kanada’dan, Amerika’dan, İngiltere’den, Hollanda’dan, Almanya’dan. Online olması bizim P4C Türkiye değil P4C World olmamıza neden oldu.
Dünyaya açılmak istiyoruz, kitap yazma hedeflerimiz vardı. İthaki Çocuk’tan okul öncesiyle ilgili seri geliyor. Çocukları soru sormaya motive edecek bir seri yazmaya karar verdik. P4C Türkiye'nin en büyük farkı diğer kurumlardan ve kişilerden, tüm eğitmenlerin veren sahada olması.
5. Çocuğunun felsefeye yatkınlığı olduğunu fark eden ebeveynler nasıl bir yol izlemelidir?
Felsefe eğitimi kendinizde başlar yani kendinizde olmayan bir şeyi çocuğunuza veremezsiniz. İyi bir ebeveyn olmamız gerekir. Onların yanında olmalı, kitap okumalı ve film seyretmeli. Doğada yürüyüş yapmalılar... Biz P4C ailesi olarak ebeveynlerle felsefe workshop yapıyoruz. Maalesef katılımımız oldukça düşük. Bu konuda ebeveynlerimizin kendilerine çuvaldızı batırmaları gerekir. Çünkü bugünkü çocuklardaki bütün problemlerin asıl sebebi ebeveynlerin çocuklarıyla ilgilenmemesinden kaynaklanıyor. İlgilenmek yerine aileler maddi imkanlarla o açlıkların üstünü kapatmaya çalışıyor. Hiçbir zaman maddi destek manevi desteğin yerini kapatmaz. Bu yüzden çocuklarımızla bol bol zaman geçirmeli, aktiviteler yapmalıyız.
Teknolojik gelişmelerle beraber ‘Sanal Ebeveyn’ kavramı ortaya çıkmıştır. Yeterli ilgiyi göremeyen ya da çeşitli sebeplerden çocuklar teknolojik aletlerindeki sanal ebeveynlerine koşuyorlar. Çocuklar bütün gizlerini onlara anlatıyor. Karşı taraftan direktif geldiğinde sorgusuz sualsiz onları dinliyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Bu durumunda önüne geçmenin en kolay yolu dediğim gibi çocuklarımıza bol bol zaman ayırmalı onlarla konuşmalı yanında olduğunu hissettirmeliyiz.
6. P4C Ailesi olarak buluşma noktası okuyucuları için bir çocuk kitabı tavsiye eder misiniz?
P4C ailesi olarak biz felsefe tarihini değil felsefe yapmayı öğretiyoruz. En büyük amacımız felsefeyi cazip hale getirmek. Çocuklar için yazdığımız Düşünce Denizinde Yolculuk kitabımızı önerebiliriz. Çocuklarla ve Topluluklarla Felsefe Uygulama El Kitabımız bu alana ilgi duyan uygulayıcılar, öğretmenler ve ebeveynlere yönelik yazıldı.