Oflaya, poflaya evde günler, aylar devirdik.
Ekranlarda gördüğümüz isimler patır patır dökülmeye devam ediyor. Özellikle şarkıcıların serzenişi aldı başını gidiyor. Hadise; koronadan dolayı konserlerinin iptal edildiğini ve ciddi anlamda maddi zararda olduğunu söylemişti. Işın Karaca bunu duyar da susar mı? “Bir sen misin zararda olan? Utan utan!” diyerek kıza demediğini bırakmadı. Hadise’ye verdiği ayarın üstünden çok zaman geçmemişti ki bu defa Işın Karaca vergi borçlarını için ağlanmaya başladı. Demet Akalın da maddi anlamda sıkıntılı zamanlar yaşadığını, zor geçindiğini söylemiş. Hatta Demet, evde ciddi ciddi kemer sıkma politikası uygulamaya başladığını anlatmış. Kızı Hira’ya da tutumlu olmayı öğretiyormuş. Son feveran İrem Derici’den geldi. O, noktayı işin başında koymuş. “Param olsa, bu işi yapmam.” demiş. Anlayacağınız İrem hem işinden hem parasından şikayetçi. Babam bir kez daha teşekkürler. “Ağlamanın ne kadar itici olduğunu bana idrak ettirdiğin için…”
Kamuya arz hikayeler…
Oflaya, poflaya evde günler, aylar devirdik. Herkes sıkılma katsayısına göre uğraşlar, hobiler edindi. Bu aktiviteler bir başımıza keyif vermeyince de oyuna sosyal medyayı dahil ettik. Yani bi dolu abuk hikayemizi, halka arz ettik. Faik Öztürk daha 2 hafta önce, önüne Safiye’yi oturtmuş saçını boyuyordu. Bunu hafızamdan nasıl sileceğimi bilsem, saniye durmam. Korkuyorum adamla bir yerde karşılaşacağım diye. Kendimi biliyorum, damdan düşer gibi “Saçımı Colleston kaç numara ile boyayım?” diye sorarım. Nurgül Yeşilçay korona günlerinde sosyal medyada hiç olmadığı kadar aktifti. Laf aramızda anası oğlundan, oğlu anasından komik. Biz güldük eğlendik, iyi hoş da… Nurgül’e en az 5 yıl hanımağa, ciddi iş kadını, ezik Türk kadını rolleri gelmemeli. Tutmaz! 3 bölümden sonra yayından kalkar. Malum Türk kafası, bize adaptasyon süreci lazım. Esasen oynayan adamdan hiç haz etmem. Ama Fırat Çelik sen, lütfen oyna! Oynamak bir erkeğe bu kadar mı yakışır. Maalesef şu dönemden en sıkıntılı çıkacak olan sensin Fırat! Düğünlerde zorla oyuna kaldırılan mutsuz elti geldi mi gözünün önüne? Hah o sensin!
Kim bilir?
Normalleşme süreci başladı. Evde son hafta sonumuz. Karantina şimdilik sona erdi. Yaşamın neredeyse durma noktasına geldiği uzun, bir dönemden geçtik. İnşallah yakın gelecekte “Ne günlerdi be…” diye bu günleri de çekiştiririz. Kim bilir belki korona günlerini, hafta sonu karantinalarını bile özleriz. “Yaa aslında o kadar da sıkıcı değildi. Ne güzel, ailecek Monopoly oynuyorduk. Sabaha kadar dizi, film seyredip, Netflix’i sömürüyorduk.” deriz. Çeşit çeşit ev yemeklerini, ekşi maya ekmekleri bir daha kim üşenmeyip yapacak ki? Renk tonlarına göre dizilmiş gömlekler, yine gelişi güzel asılacak. 2 günde okunan kitaplar, 2 haftada zar zor bitecek. Hobi eşyaları, tekrar evin en ücra köşesindeki yerini alacak. İşin aslı astarı; yaşarken güzel şeylerin farkına varamıyoruz. Ya bittince ya gidince anlıyoruz.