Yeni sezon dizileri bir bir yayınlanmaya başladı. Bunlardan biri de Now'da yayınlanan "Kötü Kan". Reytinglerine baktım da beklediğimden çok düşük. Genelde bu tarz işler tutar, çünkü bizim toplum mafya adamlarını, çatışmaları, intikam peşinde koşan ölümsüz kahramanları sever. Birbirine silah doğrultan adamları dakikalarca izlemeye bayılırlar. Kaşlarını çatan, boğuk sesiyle racon kesen adamlara hayran olurlar. Hele bir de iyi bir polis mafyaya dönüşüyorsa, izlemeye doyamazlar.
Valla ne yalan söyleyeyim, reytingleri görünce içimde bir umut ışığı belirdi. "Düzen değişiyor, zevkler gelişiyor" dedim. Yanlış anlaşılmasın, Hüseyin Avni Danyal, Ertan Saban ve Levent Ülgen gibi isimlerin oyunculuklarını çok beğenirim. Ama bu ticari çark içinde onların oyunculukları da un ufak oluyor. Ertan Saban’ın elinden son 5 yıldır silah düşmüyor. Hüseyin Avni Danyal gibi yetenekli bir adam sürekli Karadenizli mafya oynuyor. Levent Ülgen gibi her role bürünebilen biri bile bu tuhaf kaosun içinde kayboluyor.
Onca insanın ekmek yediği, emek verdiği bir işin bitmesini istemem ama bir izleyici olarak bunları söylemeye hakkım var. Seviliyor diye illa bir mafya hikayesi yazacaksanız, bari biraz vizyon getirin. Oyuncuları tek bir rolle etiketleyip ziyan etmeyin. Hikayelerinizi biraz olsun farklılaştırın, şaşırtın bizi!
Tuttum!
Geçmişteki haftalarda yazdığım ‘’Tutar mı, Tutmaz mı?’’ yazımı hatırlarsınız... O yazımda “Siyah Kalp” dizisi için "tutmaz" öngörüsünde bulunmuştum. Şimdi tükürdüğümü itina ile yalıyorum, Siyah Kalp “tutar” diyorum! İlk bölümünü bir solukta izledim. Öncelikle kast seçimini çok başarılı buldum. Özellikle Aras Aydın, Ece Uslu ve Hafsa Nur Sancaktutan’ın doğal, abartısız oyunculuklarını çok beğendim. Rolleriyle bütünleşmişler.
Dizinin Nevşehir, Ürgüp gibi çok güzel resim veren bir şehirde çekilmesi de dizi için büyük bir artı olmuş. Tabii ki kimse Amerika’yı yeniden keşfetmiyor… Hikaye tanıdık fakat ilginç sürprizlere de gebe. Dizi sürükleyici, bir sonraki sahnede ne olacağını merakla bekliyorsun. Siyah Kalp’in ilk bölümünün reytinglerine de baktım, yayınlandığı gün ilk üçe girmiş. İnşallah aynı tatta devam eder.
Pera karışmış…
“Pera Palas” dizisinin ikinci sezonunu birkaç gün önce izleyip, bitirdim. Ama ne “izleyin” diyebiliyorum ne de “Çok kötü, aman izlemeyin!” diyebiliyorum. Pera Palas’ın ilk sezonunda bir mantık, kendi içinde bir akış vardı. Fakat ikinci sezonda bu tamamen kaybolmuş, resmen kavram karmaşası olmuş. Akıllarına gelen ne varsa yazıp, oynatmışlar. Zaman yolculuğu, paralel evrenler, aşk, vatan-millet sevgisi... Bunlardan birini de tam anlamıyla işleyememişler.
Asıl sinir bozucu olan, her dizide illa bir mesaj verme çabası. Fantastik bir dizi yapıyorsun, neden insanlığa bir ders vermek zorunda hissedersin ki? Yapımcılar, senaristler bir an evvel bu sevdadan vazgeçin.
Gelelim güzel taraflara... Selahattin Paşalı, Halit rolünde çok iyiydi. Tansu Biçer de gayet başarılıydı. Hazal Kaya’nın kendine has mimikleriyle, yaptığı ince esprilerini yakalarsanız iyi olur. Sanat departmanı da iyi iş çıkarmış, bu da diziyi izlenebilir hale getiren en önemli unsurlardan.
Umarım 3. sezonda bu karmaşanın içinden güzel bir şeyler çıkarırlar.