"Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını (politika faizi) 50 baz puan düşürerek yüzde 11,25'ten yüzde 10,75'e çekti. TCMB tarafından faiz oranlarına ilişkin yapılan duyuruda, Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal başkanlığında toplanan PPK'nın, politika faizinin yüzde 11,25'ten yüzde 10,75'e indirilmesine karar verdiği bildirildi.

Bu köşenin müdavimleri bilir… Yazılarıma en çok konu teşkil eden kurumlarımızın başında T.C. Merkez Bankası gelir. Bugün uzun bir aradan sonra Merkez Bankası politikası üzerine yazacağım. Öncelikle Merkez Bankası ne yapmıştı, bir hatırlayalım:

“Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını (politika faizi) 50 baz puan düşürerek yüzde 11,25'ten yüzde 10,75'e çekti. TCMB tarafından faiz oranlarına ilişkin yapılan duyuruda, Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal başkanlığında toplanan PPK'nın, politika faizinin yüzde 11,25'ten yüzde 10,75'e indirilmesine karar verdiği bildirildi. Duyuruda, son döneme ilişkin verilerin iktisadi faaliyetteki toparlanma eğiliminin devam ettiğini gösterdiği belirtildi. İktisadi faaliyetin sektörel yayılımındaki iyileşmenin devam ettiği ifade edilen duyuruda, yatırımlarda ve istihdamda toparlanma sinyallerinin alınmakla birlikte zayıf seyrin sürdüğü bildirildi. Duyuruda, rekabet gücündeki gelişmelerin olumlu etkisinin sürerken, küresel büyüme görünümündeki zayıflamanın dış talebi kısmen yavaşlattığı ifade edildi.”

(https://www.gazetebirlik.com/haber/merkez-bankasi-politika-faizini-yuzde-1075e-indirdi-3309/ Yeni Birlik Gazetesi internet sitesi, 19 Şubat 2020; 14:45) (NOT: Kalın puntoları benimdir, DMD.)

Gazetemizin ekonomi servisinin özetlediği bu duyuruda göze çarpan ilk nokta Merkez Bankası’nın açıklamasında enflasyon hedefinin, bu hedefi sağlamaya yönelik bir istikrar politikasının planı bulunmaması, hatta enflasyonun adının dahi geçmemesidir. Ana vurgu son 6 aydır uygulanan politikayla milli gelirdeki toparlanma sürecinin ülkedeki bütün sektörlere yayıldığı, bunun ana amilinin ihracat artışı olduğu fakat son zamanlarda ihracattaki artışın yavaşlama eğilimine girdiğidir. Yani Merkez Bankası 2018’den bu yana içinde bulunduğumuz kriz sürecinden çıkış için toplam talebin canlandırılması ve dış ticaret açığının kapanması gerektiği kanaatindedir. Bunun en kestirmeden kotarmanın yolu ihracat artışı olduğunu söylemektedir. Yani Merkez Bankası bir enflasyon hedefinden bahsetmemekte, aksine ekonomiyi ihracatı arttırarak canlandırmayı hedeflediğini satır aralarında söylemektedir. Bunun için faiz indirmiştir. Bu konuya döneceğim… Gazetemizin internet sitesinden devam edelim… Bakalım, T.C. Merkez Bankası ne demiş:

“Net ihracatın büyümeye katkısının gerilerken, dezenflasyon süreci ve finansal koşullardaki iyileşmeyle birlikte ekonomideki toparlanmanın devam edeceğinin öngörüldüğü kaydedilen duyuruda, şu değerlendirmelere yer verildi:

‘Bununla birlikte kredi büyümesi ve kompozisyonundaki gelişmelerin dış denge ve enflasyon üzerindeki etkileri yakından takip edilmektedir. Son dönemde belirgin bir iyileşme kaydeden cari işlemler dengesinin önümüzdeki dönemde ılımlı bir seyir izlemesi makro politika bileşimi açısından önem arz etmektedir. Küresel iktisadi faaliyetteki zayıf seyir ve küresel enflasyonun düşük düzeyi gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikalarını genişleyici yönde sürdüreceklerine dair beklentileri güçlendirmektedir. Öte yandan, son dönemde küresel büyümeye ilişkin artan belirsizlikler gelişen ülke finansal varlıklarına yönelik talebin ve risk iştahının dalgalı seyretmesine neden olmaktadır. Korumacılık önlemlerinin, küresel ekonomi politikalarına dair diğer belirsizliklerin ve jeopolitik gelişmelerin yanı sıra son dönemde ortaya çıkan salgın hastalığın sermaye akımları, dış ticaret ve emtia fiyatları kanalıyla oluşturabileceği etkiler yakından takip edilmektedir.’ ”

(https://www.gazetebirlik.com/haber/merkez-bankasi-politika-faizini-yuzde-1075e-indirdi-3309/ Yeni Birlik Gazetesi internet sitesi, 19 Şubat 2020; 14:45) (NOT: Kalın puntoları benimdir, DMD.)

Bu haberleri nasıl yorumlayalım? Ben dilerseniz bunları birkaç maddede özetleyeyim:

1. Merkez Bankası enflasyon hedefini askıya almıştır.

2. Ana hedef olarak milli gelirdeki büyümeyi temel almakta, bunu cari açığın kapanması ile birlikte gerçekleştirmek için ihracatı arttırmaya çalışmaktadır.

3. Bu hedefe ulaşmak için önemli bir engel dış dünyada talebin artmaması olduğu için ihracatı kurları yükselterek (yani dolaylı yoldan devalüasyon yaparak) arttırmayı amaçlamaktadır.

4. Faizi düşürmenin etkisiyle ekonomiye fazladan likidite sürecek, yani diğer bir deyişle para basacaktır.

5. Faizi düşürmenin diğer bir etkisi beklenenden zayıf olduğu gözlenen yatırımlardaki artışı hızlandırmak olacaktır.

6. Faizi düşürmenin üçüncü etkisi kurlar üzerinde olacaktır, önümüzdeki üç ay içinde kurlarda ciddi ama Merkez Bankası’nın kontrolünde bir artış hedeflenmektedir. (Tahminim haziran başında dolar kuru 6,15-6,20 bandına gelir).

MERKEZ BANKASI ÖRTÜK DÖVİZ KURU HEDEFLEMESİNE Mİ GEÇTİ?

Bu köşede üç yıldır, üniversitede sekiz yıldır, TAVORAM’da (İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Türkiye Avrupa Ortadoğu Ekonomik Araştırmalar Merkezin’de) 9 yıldır, TV’lerde de sayısını hatırlayamayacağım kadar kez enflasyon hedeflemesinden vazgeçilip parasal hedeflemeye geçilmesini, fiyat istikrarı ana amacının yerine ekonomik istikrar ana amacına odaklanılmasını savundum. Hala daha da savunuyorum.

Merkez Bankası son altı ayda uyguladığı politikalarla enflasyon hedefini bir tarafa bıraktığını ima etmekte, buna karşın para arzının kontrolünü sağlayacak şekilde bir adım da atmamaktadır. Görünen köy kılavuz istemez! Merkez Bankası ihracat artışını sürdürebilmek için kurların artmasını teşvik eden bir politika izlemektedir. Bu da kendi amaçladığı gibi ilk önce ekonomideki nakit sıkışıklığını rahatlatacak, sonra kurların yükselmesine ve akabinde de ihracat büyümesinde hızlanmaya yol açacaktır. Bunlar olumlu sonuçlardır. Buradan diyebiliriz ki, hükümet ve Merkez Bankası örtük bir kur hedeflemesi stratejisi ile yüksek kur düzeyleri elde etmeyi amaçlamaktadır. Bugüne kadar Cumhuriyet Hükümetleri kuru baskılayarak enflasyonu kontrol altına almak istemişlerdi. Şimdi ise, Hükümet ve Merkez Bankası enflasyon için “Koy ver gitsin!”, demektedir.

DÜŞÜK FAİZ YÜKSEK KUR REJİMİ

Üç sene önceki bir yazımda Türkiye’de rejimin gerçekten değiştiğini, “yüksek faiz düşük kur” rejiminden “düşük faiz yüksek kur” rejimine geçileceğini yazmıştım. Öngörüm en sonunda gerçekleşmeye başladı. Ancak… Her politikanın olduğu gibi bu politikanın da olumsuz yan etkileri olacaktır. Bunları kısaca özetleyelim:

1. Enflasyon, özellikle Haziran 2020 ve sonrasında yükselecektir.

2. Döviz borçlusu firmaları “yaz aylarında kara kış” beklemektedir.

3. İthalatçıların gelirleri düşecek, maliyetleri artacaktır.

4. TL cinsi tasarrufu olanlar servet ve gelir kaybına uğrayacaktır.

5. Bankaların kârları düşecektir.

Bunlar çıkardığım genel sonuçlar. Pazartesi günü “Merkez Bankası faizleri düşerken piyasa faizleri neden yükseliyor?” sorusunu yanıtlamaya çalışacağım.

Cumanız mübarek olsun…