Hesaplaşmaların bitmek bilmediği coğrafya Orta Doğu...
Hesaplaşmaların bitmek bilmediği coğrafya Orta Doğu... Türkiye de bu coğrafyaya bir şekilde komşu. Haliyle, Türkiye bazen kaybeden tarafların sığınağı, kimi zamanlarda güçlü tarafın nüfuz alanını kollamak, korumak için tercih edebilen bir ülke.
Ülkelerinde yaşadıkları kaos, kargaşa ve çatışmalardan kaçan bazı muhalifler kendilerine sığınak olarak çoğu zaman Türkiye'yi seçmişler. Özellikle de İstanbul’u. Bunu son 30 yılda olan bitene bakarak söylüyorum. Bu iş sadece kendilerinin buraya gelmesiyle kalmıyor tabii ki, iç hesaplaşmalarını da buraya taşıyorlar, düşmanlıklarını da, kinlerini de, cinayetlerini de. Sınırlarını aşıp. Birazdan birkaç örnek de vereceğim bunlara dair. Belirgin olanlardan daha doğrusu. Bu hesaplaşmaların merkez üssü olarak belirgin yer de İstanbul bu arada. O yüzden burada yaşanan suikast, cinayet yada faili meçhul görünümlü kriminal bazı olayları örnek olarak vereceğim. Sonra da bu halkaya yeni bir halka daha eklenme ihtimaline karşı bir başka önemli hususa dikkat çekeceğim...
Gerçi, günümüzde eskisi gibi bu tür olaylar çok sıkça gerçekleşmiyor, güvenlik tedbirleri daha iyi. Lakin yine de tek tük olabiliyor...
Meşhur Çeçen cinayetleri mesela... 1990'lı yıllarda daha çok... En belirgin örneği de Kasım 2015’te öldürülen Çeçen komutan Abdülvahid Edelgireyev idi. Yine Mart 2015’te öldürülen Tacikistanlı muhalif hareketin lideri Umarali Kuvatov bir başka örnek. Başka bir örnek daha; hatırlarsanız İran’ı terk ettikten sonra mevcut hükümet aleyhine propaganda yapmakla suçlanan, 6 yılda hapis cezasına çarptırılan GEM TV’nin muhalif sahibi Saaed Karimian da 2017’de İstanbul’da öldürüldü. Suriye’de Beyaz Baretlilere verdiği destekle bilinen Mayday Rescue Vakfı’nın kurucusu eski Britanya askeri James Le Mesurier'da 2019 Kasım’da ölü bulundu. Son birkaç örnek daha; gene Uygur Türkü İstanbul'da öldürüldü ve olayın şüphelileri yanlış hatırlamıyorsam Adana'da yakalandı. Bu kişiler Uygur Türkü Saimait Aierken'i İstanbul Fatih'te silahla vurarak öldürmüştü. Ve hatta bu olayla ilgili yakalanan kişiler gene yabancı uyruklu kişilerdi. İki şüphelisi de Kırgız uyruklu idi. Şişli'de öldürülen İranlı Mesut Mevlevi. Ve hunharca öldürülen Cemal Kaşıkçı. Bu örnekler önce de belirttiğim üzere en belirginlerden...
İşin 'bam teline' gelince... Yukarıdaki sıraladığım o halka içine dahil olmaya aday muhtemel bir başka ülkeyi işaret edeceğim şimdi de; Afganistan'ı...
Biliyorsunuz yakın zamanda orada bir rejim değişikliği oldu. Oraya dair benim de hiç hoşlanmadığım o bazı görüntüleri eminim sizler de gördünüz. İslam ile, insanlıkla, akıl ile mantık ile hiç ilgisi olmayan, insanın içini burkan bazı görüntüleri. Ne yazık ki bu rejimi benimsemeyen ve Türkiye'de yaşayan yüzlerce binlerce insan yaşıyor. Bunların bir kısmı da Türkmen. Oraları, bir gün o insanlardan kurtarmak için buralara üniversite okumak, kendilerini burada yetiştirmek için gelmiş insanlar bunlar. Sonra da kendi ülkelerine gidip, oradaki insanları, ülkelerini daha yaşanabilir bir ülke haline getirme idealinde olan kişiler, öğrenciler...
Şimdi olan biten ise onların acılarını 'katmerli' hale getirmiş. İyice 'hayal kırıklığı' yaratmış. Sindiremiyorlar orada olanı biteni. Ekranlardaki Afganistan'a dair bazı nahoş görüntüleri. Hatta ağlıyorlar. Ve iddia o ki, bir kaç kişi bizzat bana söyledi, aileleri Afganistan'daki rejime muhalif olduğu için tehdit ediliyormuş ve hatta notlar mektuplar bırakılıyor; "Şu ülkede, şu şehirde oğlun kızın okuyor, bizim her yerde elimiz kolumuz var, söyle çocuklarına aklını başına alsın, bizler aleyhine sağda solda konuşmasın yoksa gereğini yaparız, yaptırırız!" diyorlarmış. Kapalı bir tehdit ile değil, açık açık. Onlarda can güvenliği derdine düşmüş haldeler. Birkaç kişinin bu endişesine ben de şahit oldum. Psikolojileri bozulmuş, hayat akışları değişmiş. Türkiye'deki konsolosluk görevlileri bile yeni rejime göre değişince artık oraya da eskisi gibi rahatça gidip işlerini yaptıramıyorlarmış. Endişe içindeler. Hatta sadece can güvenlikleri açısından eğitimlerini yarım bırakma pahasına da olsa başka ülkelere gitmeyi planlıyorlar!
Bunların çoğu da 'Türkmen' ailelerin çocukları, bizim akrabalarımız. İşim icabı bu insanlardan bazılarını ben de tanıyorum. Belki Afganistan deyince aklınıza farklı şeyler gelir. Amma velakin oradaki bazı şehirler ağırlıklı olarak Türkmen nüfusa sahip. Ve hatta sizin, benim gibi aynı Türkçe dilini konuşuyorlar. Örneğin şu şehirlerde Türkmenler çokça; Faryap, Kunduz, Herat, Tahar, Javzjan... Hatta Mezar-ı Şerif'te de varlar. Hasılı orada sadece Tacik, Özbek, Aymak, Paşai, Hazaralar, Peştunlar vb. yaşamıyor. Ha, diğer millet mensupları oradaki yeni rejimden memnun mu, hayır, onlardan da çok huzursuz olanlar var tabii ki!
Son söz; eminim devletimiz de benim gördüklerimi görüyordur. Duyduklarımı da herhalde duyuyordur. Fakat bu insanların zarar görmemesi için şimdiden bazı tedbirlerin alınması gerekiyor. Daha gözle görülür, duyulur bir şekilde. Ki, bu insanların endişeleri de bir nebze de olsa giderilmiş olsun. Olsun ki, yukarıda örneklerini verdiğim, sıraladığım cinayetlere, faili meçhullere yenileri eklenmesin. Bu ülkenin bir 'Muz Cumhuriyeti' olmadığı anlaşılsın. O türden yaşanacak olumsuz gelişmelerle ülke imajımız da zedelenmesin. Hasılı, günümüzde yukarıda işaret ettiğim konulara dair özellikle Çin'i ve Afganistan'ı daha bir 'mercek altına almak' gerekir diye düşünüyorum. Sağlıcakla kalın.