Bu hafta başı hem bir iki dostu ziyaret, hem de bazı işlerimi halletmek için günübirlik 'Ankara' yoluna düştüm...
Bu hafta başı hem bir iki dostu ziyaret, hem de bazı işlerimi halletmek için günübirlik 'Ankara' yoluna düştüm. Bir arkadaşın özel arabasıyla gece yarısı yola çıktık. Yollar iyi güzel, lakin özellikle İzmit'e gelmeden bazı yerlerde yollar görüş mesafenizi ayarlayamayacak derecede karanlık ve sallantıda. Arafta kaldığınız anlar oluyor. Araç farlarınız olsa da, yağmur, tipi olduğunda sıkıntılı anların yaşanılması kaçınılmaz.
Hele de diğer karşı
tarafta karşıdan gelen yol şeridi var ise, ki var, herkes gibi bize de denk
geldi, o denklem. İşte o anlarda karşıdan gelen araçların ışığı da gözünüzü
aldığında tam bir 'stres' hali yaşanıyor. Üstelik, bir tane feci bir kaza da
gördük seyir halindeyken, otobanın ortasında, belki de tarif ettiğim halden
kaynaklıdır, işin orasını bilemiyorum...
Malum kış
günleri... Bolu'ya geliyorsunuz veya Gerede tarafına,
burada da aynı şekilde yollarda aydınlatma problemi var. Üstelik kısa süreli
kar ve tipiye yakalandığımız kısa süreli, geçişken anlarda oldu.
Ve, hava şartları o
gece Bolu ve Ankara arası yüksekliğe, yere göre -2 ile -8 arasında gidip geldi.
Buzlanmaya müsaitti yollar. Ne kadar tuzlansa da, bir saat sonra tekrar
buzlanma olabilme ihtimali yine vardı. Kar lastiğiniz de belli bir yere kadar
işe yarardı, o tür hava şartlarının hakim olduğu o ortamlarda.
Üstelik ara sıra da
tepelerdesiniz kimi vakitler. Bolu dağı ve Gerede civarını o yollarda yolculuk
yapanlar bilirler. Oralar en riskli yerler bu anlamda. Hele de oralarda tipi,
rüzgar ile sarmaş dolaş olmuşsa vay aracın haline. Aracı bir şekilde savurduğunu
da hissediyorsunuz. Seyir halindeyken uçurum kenarlarından da geçiyorsunuz. Bu
şartlarda yolculuk hayli riskli anlayacağınız. Bazı zamanlar aracın silecekleri
de yavaşlıyor, tipi yağmur yoğunluğuna göre...
Onun için, İstanbul
Ankara arasındaki yollarda, bahsi geçen bazı kör ve ışıksız
(aydınlatmasız) noktalara dair bir çözüm ivedi olarak bulunmalı. Ne kadar yavaş
ve dikkatli giderseniz gidin, gene de tehlikeli üzerinde yapılan yolculuklar.
Haliyle, kazalar ve can kayıpları da kaçınılmaz.
Yaz aylarında o
yollarda yapılan yolculuklar, kış aylarına nazaran kısmen daha risksiz olsa da,
kış ayları için bunu söylemek hiç mümkün değil. Üstelik o yollar epeyce
hareketli, araçlar vızır vızır...
Özellikle tünel
çıkışları çok tehlikeli, düşünün ki tünelin içindeki hava şartları gereği ve
kar olmadığı için biraz rahat. Dışarısı -5 ise tünelin içi -1 veya 0 derece
olabiliyor. Siz de hızınızı ona göre ayarlamışsınız ve birdenbire tünelin
dışına tünelin içindeki o aynı hızınızla çıktığınızda karşınıza aniden
buzlanma, kayma, aracın kayarak savrulması ihtimali çıkabilir. Tünelden hemen
çıktığınız noktadan itibaren başlıyor bu olay da. Anlık, dalgın falan olsanız,
oralarda kazalar kaçınılmaz olacak yani.
Bu yüzdendir ki;
özellikle tünel giriş çıkışlarına özel bazı uyarılar koymak elzem bana göre,
her yerde yok maalesef!
Özellikle kış
aylarında karlı, tipili havalarda bu özel uyarıların altını sürekli çizmek
gerekiyor. Velev ki; trafik kurallarında bahsi geçse de, ehliyet sahibi
insanlar bunu bilse de. Alanlarda, televizyonlarda yine de o türden uyarıları
tekrar tekrar sürücülerimize hatırlatmalı. Kısa kısa sloganlarla, bilinç altına
işlemeli.
Şükür, biz kazasız
belasız gittik, tekrar gece yolculuğu ile de aynı şekilde İstanbul'a döndük.
Aracı kullanan arkadaş o yolların müdavimi olduğu için bir sıkıntı da
yaşamadık. Ben azıcık tırssamda. Ha, ara ara molalarda inip, binerken epey
üşüdük, çok soğuktu. O molalar kısa süreli olsa bile, soğuk yine de ısırıyordu.
Eh, ona da ben bizim "medrese soğuğundan" dolayı, zaten dört senedir
aşinaydım, fazlaca takmadım hasılı...
Son dakika aklıma
geldi, onu da paylaşayım. O da, bu yolculuğa dair çünkü. Belki sizi biraz da
gülümsetir. Yolda giderken otoban kenarlarında gözüme birkaç tane yanıp, sönen
polis çakarı ilişti. Ve de yanında çakma sembolik polis arabası. Tenekeden veya
sacdan yapılan türden. Tamamen sembolik yani. Yollarda sizin de gözünüze
çarpmıştır. O türden.
Yanımda arabayı
kullanan arkadaş, öyle bir yanıp sönen sembolik o aracın yanından geçerken dedi
ki; "Sezai Bey, geçenlerde bizim oğlan H.... (13-14 yaşlarında)
bunları gördü ve bana 'yahu baba, bunları neden koyuyorlar ki yollara,
insanları yalana alıştırmak değil mi bu, bir kere geçen ikinci de bu işi bilir
ki gerçek değil oradakiler. Gerçek polisler yok mu ki bunları koyuyorlar' dedi,
ben de ne diyeceğimi bilemedim" dedi. Evet, o işin esprisini ben
de merak ederdim. Bence o çocuk sanki biraz haklı değil mi? Bende
muhataplarından okuyan olursa onlara da sorayım. O işin esprisi ne,
caydırıcılığı ne derece?
Sonuçta bu seyir hali,
yukarıda işaret ettiğim konularda iyi bir gözlem yapma imkanı verdi bana. Onu
da sizlerle paylaşmak istedim. Selam ve sevgilerimle.