Bu işin daha nerelere gideceği konusunda Türkiye hariç, coğrafyamızın diğer ülkeleri halen uyanabilmiş değil. 'Sarı Öküz' hikayesini bilenleriniz vardır.
Yılın son günleri... Geçtiğimiz günlerde toprağa verdiğimiz şehitlerimiz, Filistin'de olup bitenler... Üzücü, üzücü. Havamızda, coğrafyamızda hüzün var buram buram. Allah rahmet eylesin tüm şehitlerimize. Önce ailelerinin, yakınlarının sonra da milletçe hepimizin başı sağolsun.
Filistin'de vatanını, işgalci teröristlere karşı savunurken şehit olan tüm Filistinli direnişçilere, masum insanlara, çocuklara da rahmet diliyorum...
Çoluk çocuk, hasta, yaşlı, anne demeden masum insanları katleden, 'Siyonist' zihniyete de Allah tez zamanda müstahakını versin diyorum. Orada katledilenler için, özellikle biz Müslümanlar ve diğer insanlık ne acıdır ki fazlaca bir şey yapamadık. Bunun utancını insanlık olarak hep beraber yaşıyoruz. Ben de dahil. Yapılabileceklerin en hafifini yaptık belki.
2 milyar nüfuslu koca İslam aleminin diyeceği; "Elimizden gelen bu idi, ne yapalım" cevabı da doğru bir cevap mı, bunun muhasebesini de size bırakıyorum. Lakin, bence değil!
Bu işin daha nerelere gideceği konusunda halen Türkiye hariç, coğrafyamızın diğer ülkeleri uyanabilmiş değil. 'Sarı Öküz' hikayesini bilenleriniz vardır. Eğer böyle, 'Öküzün trene bakması' gibi, onlar da bakıp kalırlar, böyle devam ederlerse, iş er geç o 'Sarı öküz hikayesindeki neticeye varacak...Kabileleri de kalmayacak...
Yönetimlerini biliyoruz, satılmış veya kiralık adamlarla dolu da, halk neden bu kadar korkak, orasını anlayabilmiş değilim. Hem de geçmişte yaşadıkları acı tecrübelere rağmen. Artık bir yerde, "dur, demeyecekler mi bu İsrail'e".
Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır, bilen varsa izah etsin. Yarın aynısını tekrar kendiler de yaşayacak muhtemelen. Öyleyse ne bu hal? Öncelikle onların bu direnişe destek vermeleri gerekmiyor mu? Ayrıca barış görüşmeleri veya esir takası vb. gibi bazı konuların görüşme sürecinde Türkiye'yi dışlayan bazı Arap devletlerinin akla ziyan tavırları, destek vermemeleri. Omurgasız davranışlarını da ne yazık ki gözledik.
O coğrafyadaki halklar bir an önce ne yapıp edip, kendi milletlerine düşmanlık eden zihniyetlerle içli dışlı olan, oturup kalkan o yönetimleri 'yaka paça' bir an önce 'al aşağı' etmeliler. Yoksa 'Siyonist' zihniyetin kanlı dişleri kendilerini de bir müddet sonra parçalayacak. Bana göre bu işin başkaca bir çözümü de kalmadı. Hem öyle yaparlarsa Filistinliler gibi onurlu olurlar, savaşsalar da onurlu ölürler. Gelecek nesilleri de belki uyanır. Direniş ruhu oluşur. Coğrafya olarak belki biraz da rahat ederiz...
Bu bağlamda başka bir konuya daha değineceğim...
Bu kadar kan revan içinde bir soykırım hepimizin gözleri önünde yaşanıyorken, bir yandan da bakıyorum üç beş kişi bu yaşananlardan etkilenerek Müslüman olmuş. Hristiyan iken. Tabii güzel bir şey bu. Bu tür olayların detaylarını da çeşitli sosyal medya ve diğer haber kaynaklarından da yine görüyoruz.
Benim asıl merak ettiğim başka bir husus var. Bu tür dönüşler iyi, amma velakin bir aksiyon filmi gibi 2 aydan fazla bir süredir bütün olanı biteni seyreden Müslüman gençler, çocuklar günümüz Müslümanları hakkında neler düşünüyor? Ya da yarın ne düşünecekler. İslami anlayışları ve olan biten, gördükleri mevcut manzara üzerinden nasıl şekillenecek? Negatif mi, pozitif yönde mi?
Öyle ya bugüne kadar Peygamberimizin "Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. (...)" Hadis-i Şerifini duyan, okuyan, bilen ve bugünkü halimizi de gören o gençler şu an acaba nasıl bir duygu girdabının içinde çalkalanıp, savrulup duruyorlar? İşin orasını bilen var mı...
'Müslümanlar kardeştir' cümlesi artık onların zihninde nasıl bir yerde, karşılığı ne? Veya yarın aynı cümleyi, birimiz olup biteni seyreden o gençlere, çocuklara dediğimizde ne tepki verecekler bizlere?
10 milyonluk İsrail bir soykırımı herkesin gözü önünde bir avuç insan için gerçekleştirirken, 2 milyarlık İslam aleminin de cevap olarak; o kardeşlerinin katledilişlerine, aç susuz kalışlarına, sokaklarda bir kış günü perişan halde gece gündüz başlarına bomba yağarken oradan oraya kaçışmalarını izleyip, sadece ve genel hatlarıyla üzülerek ve protestolarla destek veren bizler veya bütün İslam alemi için ne düşünecekler, tavırları ne olacak? Ya da tüm bunlardan sonra; 'evet yahu ne güzel oldu, o sözün içeriğini yerine getirdi bütün Müslümanlar' mı diyecekler! Ya da 'Müslümanlardan soğuyacak mı, bu nasıl bir kardeşlik anlayışı kardeşim' diyerek.
Üstüne üstelik bir de, kardeşiz dediğiniz Filistinliler size hitaben; "Ey İslam coğrafyası, Araplar, Müslümanlar neredesiniz, hani kardeştik, bakın bizi öldürüyorlar. Biz kadınlar, çocuklar hani sizin namusunuzduk, perişanız, sizler neredesiniz!" diye de bas bas bağırıp yardım çağrısında bulunup, onların bu içten çağrılarına verilen cevapların yetersizliğini de iliklerine kadar herkes hissederken, bunları izleyen o gençler çocuklar ne düşünecek, ne? İşte tam da burada göze batan o yaman çelişki birçok anlamda ve düşünce bazında sorgulamalara sevk edecek çoğu genci. Şimdiye kadar ki kimi İslami söylemleri, sloganları, argümanları da...
Hasılı, o din değiştirip Müslüman olan üç beş kişiye bütün hepiniz gibi ben de seviniyorum, fakat diliyorum ki yukarıda tasvir ve işaret ettiğim halden dolayı da gençlerimiz iç dünyalarında 'travma, çelişki' yaşayıp 'dinden' soğumazlar. Üzücü ama bunun işaretlerini ben şimdiden görmeye başladım. İş nereye evrilir, tahmin edemiyorum...
Ayrıca, 2 aydan fazla zamandır her gün Filistin'de olanı biteni tüm çıplaklığı ile gören günümüz gençlerine, çocuklarına durumu günümüzdeki göründüğü haliyle, akılla mantıkla izah etmenin çok zor olacağını hissediyorum. Hatta ben, kendime bile izah etmekte zorlanıyorum. Yadırgıyorum. Protestolar zaten Avrupa ve bazı batı ülkelerinin halklarında, sokakların da var. Hem de fazlasıyla. İslam dünyasında bir tek Türkiye, Endonezya, Malezya, Yemen'de var, belki birkaç ülke de daha. Gerisi tırışka! Ee bunu da tüm gençler, çocuklar herkes gibi görüyor ve soruyor; ey İslam coğrafyası 'farkınız nerede, farkımız ne? diye.
Sonuç: İç dünyalarımızda ve hatta dünyada Filistin mücadelesi ve haklılıkları pekişse de, İslam coğrafyasında yaşayan gençlerin zihinlerinde düşünce bazında azıcık bir 'fikren kan kaybı' kaçınılmaz gibi. Umarım yanılırım. Ya da içinde bulunulan bu zor hali onlara izah edebilen birileri çıkar. 2024 senesi ülkemiz, insanlarımız ve insanlık için bu günlerden daha huzurlu, bereketli, başarılı bir takvim yıl olsun...
Sağlıcakla kalın.