En önemlisi; olağanüstü bir hal yaşıyoruz. Olağanüstü bazı acıları yaşıyor bu halk. Ve siz çıkıp tüm bu yaşanılan acı hali göz ardı ederek 'fırsatçılık' yapıp, 'kapitalinizi şişmanlatmak' derdine düşüyorsunuz.
Yaşanılan depremler sonrası bir yandan yaralar sarılırken, bir yandan da İstanbul depremine dair olası fısıltılar ayyuka çıkmış durumda. Herkes tedirgin. Gördüğüm birçok 'kiralık' ilanının yerine son 15, 20 gündür 'satılık' ilanları asılmış...
Özellikle; Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman illerindeki hasarı ve feci yıkımı gören ev sahipleri herhalde; "Yarın, bir gün elimizde tuz buz olmuş bir ev kalmasındansa, şimdiden satalım da kurtulalım' düşüncesine kapıldılar. O yüzden önümüzdeki günlerde kiralık ev sıkıntısı bana kalırsa had safhaya ulaşacak. Kalan bir kısım kiralık evlerin fiyatı da uçacak haliyle, kalırsa tabii. Fırsatçılar zaten şimdiden kolları sıvamış vaziyette!
Ha, hali hazırda geçen yıl enflasyon farkı dolayısıyla kavga dövüş ev kiraları artan ve kiralarına zam yapılan kiracılar da belki bir iki yıl içinde gene aynı sendromu yaşarlarsa şaşırmam! Her ne kadar 'kanuni artış oranı şudur' dense de, fiiliyatta ev sahipleri bunu kabul etmedi ve çoğu en az yüzde 50'den aşağı olmayan zamları kiracılarına dayattı.
Bunu hepimiz bal gibi biliyoruz. Bu yüzden de avukat arkadaşlarda ev sahibi ve kiracıların birbirlerine karşı açtıkları dava dosyaları gani... Etrafında avukat tanıdığı olanlar bunu bizzat teyit edebilir...
'Fırsatçılar' demişken neden biz bir türlü bu işi çözemiyoruz. Hep 'dejavu' ile yaşıyoruz. Marketler etiket fiyatlarında bunu yapıyor, ramazan ayı gelince fırıncılar, et ve tavuk satanlar en başta zam furyasını açıyor, deprem olduğunda fırsatçılar ortaya çıkıyor zaten feci şekilde artmış olan ev kiralarını bir daha artırıyor. Nerede boşluk var ki bu tür işleri yapmaya cüret edebiliyor, bu tür vicdansız yaratıklar. 'İnsan' demiyorum çünkü onlar 'insan' değil!
Yıllardır neden ben hep sürekli 'takip edeceğiz, denetleyeceğiz, gerekeni yapacağız, peşlerindeyiz' vb. lafları işittiğim halde gene de akibet değişmiyor. Kazıklanıyorum, çoluğumun çocuğumun rızkından o vicdansızlara çaldırabiliyorum. Bunun suçlusu vatandaş mı, ben miyim sadece?
Değil. Onun bu haklarını korumakla yükümlü olanlar da var. Yıllardır, yukarıdaki sözcükler telaffuz edilip de sonra gene bir şey olmuyorsa, yaptırımlarda, denetim de bir arıza var anlamına gelir, vatandaşın hakkının yeterince gözetilmediği anlamı da çıkar buradan.
Sonra en önemlisi; olağanüstü bir hal yaşıyoruz. Olağanüstü bazı acıları yaşıyor bu halk. Ve siz çıkıp tüm bu yaşanılan acı hali göz ardı ederek 'fırsatçılık' yapıp, 'kapitalinizi şişmanlatmak' derdine düşüyorsunuz. Size 'insan' demek yakışık alır mı? Bence bu tür insanlar için çok ağır yaptırımlar koymak gerekiyor, öyle tırı vırı şeylerle olmaz bu işler.
Neden olmaz biliyor musunuz; Allah korusun yarın bir gün bir savaşa falan girecek olsak, savaş çıksa da o insanlar gene bu halleri bizlere yaşatacaklar. Kapitallerini düşünecekler. Yüzde yüz eminim. O yüzden bu tür insanların varlığı benim yanımda, dünyamda bir anlam ifade etmiyor. Bu millet için de emin olun 'ha varlar, ha yoklar!'
O yüzden, bu tür yaratıklara bu millet adına olabildiğince ağır cezalar vermek evladır! Sonra olağanüstü bir hal yaşamasak da bunlar 'yakışıklı' tavır ve davranışlar değil. Velakin olağanüstü bir halde çıkıp da bu milleti, acılarını yok saymak 'kırmızı' bir davranış! 'Benim dünyamda sizin yeriniz yok, kapitaliniz kadar yer işgal edersiniz!' demek daha doğrusu.
Üstelik neredeyse tüm dünya (Çokça da bize akraba topluluklar) ama az ama çok senin ülkende yaşananlar için seferber olmuş, sen de doğduğun, büyüdüğün, yediğin, içtiğin ve o kapitalini dahi biriktirdiğin yere karşı böyle nankörlük yapıyorsun. O vakit sen de 'yok' hükmünde muamele görmelisin, kapitalinde.
Diyeceğim o ki; bu tür insanlara, zihniyetlere verilecek ceza ve yaptırımların alt yapısında zerre kadar merhamet gözetilmemeli. Bu millete böyle hallerde dahi merhamet etmeyene asla merhamet edilmemeli. Yukarıda da işaret ettim; o zihniyet bizi savaşta da satar! Hançerler. O yüzden şimdiden kolları sıvamak lazım, madem başlarını kaldırdılar, bu millet de onları gördü!
Sağlıcakla ve özellikle de bu aralar deprem bölgelerinde halen yaşayan insanlarımızın, ayrıca şehir dışına göç etmiş olan depremzede arkadaş, dost ve sevdiklerinizin, acılarını da paylaşarak kalın diyorum. Gelecek hafta içi Ramazan ayının ilk günleri, şimdiden hayırlı bir Ramazan ayı geçirmenizi temenni ediyorum...