Hukuk, toplumun davranışlarını yönetmek için geliştirilmiş kurallar sistemini ifade ederken adalet; eşitlik, hak ve ahlaka dayalı bir anlam taşır.
Adalet, hukuka hizmet eder. Bu bağlamda hukuk, toplumu düzenlerken adalet ise; hak ve hukuku gözetir, gözetmelidir. Öyle ki; normatif kurallarla sınırları belirlenmiş bir hukukun tek başına adaleti sağlaması mümkün değildir.
***
Toplumun kendi davranışlarından doğacak sorumluluğu üstlenmesi adaletin gereğidir. Sorumluluk, özgürlüğü kısıtlamak değildir bilakis başkalarının haklarına saygı duyulmasını sağlar. Saldırganlık, yerini saygıya bırakır. Kişilerin özgürlüğü yerine, toplumun özgürlüğü sağlanmış olur. Günümüz dünyasında bencil duygularının esiri olan insanlar yıktıkları enkazın altında kaldıklarından habersizce, hem adaletin tesisine engel oluyor hem de adalet arıyor!
Güçlülerin Hukuku var mıdır?
Aliya İzzetbegoviç’in şu veciz satırları bu durumu özetliyor aslında:
“Hukuk güçsüzün hakkıdır. Güçlünün hukuka ihtiyacı yoktur! Hukuk güçsüzün güçlüye karşı koyma yöntemidir.”
Muhatabına karşı ezici bir üstünlük taşıma gayretiyle adaletin belini bükenlerin hukuk naraları atmaya hakkı olduğunu düşünmüyorum. Kasıt, darp, gasp, hakaret, cebir, taciz, cinayet, kaza ve bilumum suçların yaptırımları kanunla belirlenmiştir. Suç oranlarının artışıyla caydırıcılığı olmayan her hukuk kuralı güncellenmelidir ki; adaletin yasal zeminde tesisi mümkün olabilsin. Seküler anayasalar, değişen şartlar karşısında kifâyetsiz kalmaya mahkûm... Bu sebeple sürekli değiştirilmeye muhtaç...
Kıyâmete kadar değişmeden kalacak hak, hukuk, adâlet ve insanlık beyannâmesi sadece Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz'in Vedâ Hutbesi'dir.
Süresiz nafaka adil midir?
Birçok insan bu durumdan mağdur. Çünkü süresiz nafaka hukuk sistemimizde mutlak adaletin tesis edilememiş olduğu mühim bir örnek... Yalnızca 1 gün, 5 ay, 1 yıl evli kalmış insanların ömür boyu nafaka ödemesi adil olabilir mi? Öyle vakalar var ki; sırf nafaka alabilmek adına kişiler evlenmeyip dost hayatı yaşıyor. Süresiz nafaka adil olmadığı kadar maalesef dolandırıcılık boyutuna da ulaştı.
Dolayısıyla toplumun, insanların salahiyeti için adeta bir kuyumcu, bir zanaatkar hassasiyeti ile kazuistik bir çalışma yapılarak verilecek tüm kararların; her türlü şüpheden uzak, inandırıcı deliller ışığında olması gerekmekte ve oluşturulacak tüm hukuk kuralları ve yasalarda mutlak adaletin sağlanması amaçlanmalıdır.
Mutlak adalet var mıdır?
Hukuk felsefecileri yıllar boyunca ‘mutlak adalet var mıdır?’ sorusunun cevabını aradılar. Nedir mutlak adalet? Olanın olduğu yerde olmasıdır. Kıl saçta güzeldir değil mi? Ama çorbadan çıkarsa mide bulandırır.
Çağdan çağa şekilden şekille dönüşen mutlak bir olgudur adalet. Bir at arabasının bugün E5’te olması yasaktır. Ama insanlar eskiden seyahatlerini, ticaretlerini o binekler üzerinden yaptılar. O halde mutlak adalet insanları ruh, vicdan, akıl ve gereksinim ekseninde tatmin etmeli değişebilmeli, dönüşebilmelidir.
***
Yaşam içinde her canlıya üstün bir ahlakla yaklaşımda bulunan bireyleri adaletten mahrum bırakmak ve hukuku güçlülerin menfaatlerine yönelik dizayn etmek haksızlık olacaktır.
İnsanların ahlaki sorumlulukla hak ve hukuka riayet etmeleri ile birlikte hukukun adaleti sağlamak amacıyla zamanın şartlarına ve ahlaki yozlaşmaya karşı güçlendirilerek güncellenmesi gerekmektedir.