Erdoğan'ın terör örgütlerini sevk ve idare ettiğini söylediği Brett McGurk, Obama döneminde ABD'nin DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilcisi'ydi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ziyareti sonunda New York'ta Türkevi'nde gazetecilere yaptığı açıklamada Türkiye-ABD ilişkileri için “İki NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş pek hayra alamet değil” demişti.
Erdoğan, Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşme sonrası Türkiye’ye dönüşte gazetecilere yaptığı açıklamada ise “Malum Amerikalı McGurk denilen bir adam var. Bu adam terör örgütlerinin adeta sevk ve idaresini yapıyor” dedi.
Erdoğan’ın terör örgütlerini sevk ve idare ettiğini söylediği Brett McGurk, Obama döneminde ABD’nin DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilcisi’ydi.
Trump döneminde kendi planlarını hayata geçirmekte zorlanınca istifa etti.
Biden yönetimi ile birlikte üst düzey bir görev olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörlüğü’ne getirildi.
Bu kişi, Türkiye’ye karşı her türlü planın içinde, çoğu kez başında yer alan biri.
Irak ve Suriye’de PKK/PYD denetiminde bir terör devleti oluşturulması planlarını doğrudan organize edip yöneten kişilerden birisi.
Erdoğan’ın ABD ziyareti sırasında PYD heyetinin Beyaz Saray’da ağırlanmasında da, ABD’nin 2022 bütçesinden YPG’ye 177 milyon dolar ayrılmasında da yine bu terör örgütüne binlerce TIR dolusu askeri teçhizat desteğinin sağlanmasında da birinci derecede etkisi var.
Erdoğan’ın “ilişkilerin gidişatının hayra alamet olmadığı” yönündeki tepkisi ABD’nin bölge politikaları ve Türkiye yaklaşımlarında McGurk etkisinin belirgin şekilde artmasından kaynaklanıyor.
ABD’nin Irak ve Suriye üzerinden Türkiye’yi hedef alan yeni bir sürecin ayak sesleri geliyor ki, belirttiğimiz gibi Erdoğan’ın tepkisi buna yönelik.
Erdoğan’ın Putin ile yaptığı görüşmenin en önemli ayaklarından birisi Türkiye açısından bu sürecin Suriye ayağını boşa çıkarmaya yönelik.
Ankara bu anlamda bir yandan ABD’nin terör devleti oluşturma planlarının Suriye ayağını boşa çıkarmaya çalışırken Irak’taki PKK varlığına yönelik kıskacı da daraltıyor.
Gerek merkezi Bağdat Hükümeti gerekse de Kuzey’deki Kürt Bölgesel Yönetimi ile geliştirilen ilişkiler sayesinde terör örgütüne ağır darbeler indiriliyor.
Ancak bu hafta sonu Irak’ta yapılacak genel seçimlerin dengeleri değiştirme ihtimali söz konusu.
Saddam’ın devrilmesinden bu yana Tahran ve Washington’un bilek güreşine sahne olan Irak’ta, son dönemde ABD’nin bu ülkedeki güçlerini çekmeye başlamasıyla birlikte İran etkisinin giderek arttığı gözlemleniyor.
Dolayısıyla bu seçimlerden İran destekli yapıların güçlerini arttırarak çıkmaları sürpriz olmaz.
Böyle bir sonucun Ankara-Bağdat ilişkilerini zayıflatacağına kuşku yok.
Zira İbrahim Reisi’nin geçtiğimiz cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasıyla birlikte Tahran’ın Türkiye karşıtı yaklaşımlarında gözle görülür bir artış var.
Irak’ta İran destekli Haşdi Şabi güçleriyle PKK arasındaki iş birliğinin en üst seviyeye çıkarılmış olması bunun bir sonucu.
İran’ın, PKK’ya karşı Türkiye ile yakın ilişkiler içine giren KDP’ye yönelik tehditleri, yine PKK ve Haşdi Şabi güçlerinin ortak denetimlerinde bulundurdukları Sincar’a KDP’yi sokmaması, aynı şekilde İran güdümünde bulunan Süleymaniye bölgesinde PKK’nin Talabanilerin partisi KYB’ye destek verdiğini ilan etmesi bu hesapların ve planların birer unsuru olarak karşımıza çıkıyor.
Hatta İran ile Azerbaycan arasında tırmanan gerilimde de Tahran’ın yeni Türkiye yaklaşımlarının etkisi olduğunu söylemek mümkün.
Dolayısıyla önümüzdeki dönem açısından Irak ve Suriye’de ABD’nin McGurk şahsında tarifini bulan Türkiye karşıtlığıyla Şii yayılmacılığını esas alan İbrahim Reisi’nin Türkiye karşıtı yaklaşımlarının Washington ve Tahran’ı Ankara’ya karşı daha yakın bir iş birliğine yöneltme ihtimali söz konusu ki McGurk ve onun temsil ettiği güçlerin İran ile ilişkileri geliştirmeye yönelik planları da sır değil.
Yani Türkiye’yi hedef alan yaklaşımlarda Tahran ve Washington arasında ciddi bir yakınlaşma süreci yaşanırken eş zamanlı olarak aynı yaklaşımın bir parçası olarak içerde de CHP ile PKK’nın siyasi uzantısı HDP arasında ittifak ilişkisinin çıtası yükseltiliyor.
Terör örgütünün ele başlarından Cemil Bayık’ın son açıklamasında bu ittifakın önünü açan ve “Tek hedefimiz Türkiye’de iktidarın düşürülmesi” şeklindeki açıklamaları, PKK’nın “Yönetime geldiğimizde Türkiye’deki muhalefeti destekleyerek Erdoğan’ı devireceğiz” diyen Biden yönetiminin Türkiye planlarının bir parçası olarak nasıl kullanıldığını ortaya koymasının yanı sıra HDP-CHP ilişkisinin bu planın bir parçası olduğunu da ifşa ediyor.
Bu açıdan bakıldığında CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin partilerini her geçen gün daha fazla Türkiye’yi parçalamaya yönelik dış oyunların bir parçası haline getirdiklerine tanık oluyoruz ki önümüzdeki süreçte ülkenin birlik ve beraberliğiyle bekası açısından en büyük sorunun bu olduğu kanısındayım.