TSK unsurları, adım adım terör örgütü ele başlarının on yıllardan bu yana saklandığı inlere doğru ilerliyor.
Kuzey Irak’ta son iki yıldan bu yana sürdürülen Pençe operasyonları neticesinde terör örgütü PKK’nın nefes alamaz durumuna geldiğini söylemek yanlış olmaz.
Terör örgütü elebaşlarının “imdat” çığlıkları bunun en net göstergesi.
Özellikle 24 Nisan’da başlatılan Pençe-Şimşek operasyonlarıyla örgüte ağır darbeler vuruluyor.
Terör örgütünün kamplarının bulunduğu Metina, Avaşin-Basyan ve Gara bölgesinde teröristlerden temizlenen kritik noktalarda çok sayıda üs kurulmuş durumda.
TSK unsurları, adım adım terör örgütü ele başlarının on yıllardan bu yana saklandığı inlere doğru ilerliyor.
Çatışmaya girmeye cesaret edemeyen teröristler çareyi Bölgesel Kürt Yönetimi (IKBY) güçlerine yönelik saldırılarda buluyor.
IKBY’den istedikleri Türkiye’nin operasyonlarına engel olmak.
Kürt yönetimi ise on yıllardır başlarına bela olan PKK’nın kendi bölgelerinden çekilmesini istiyor.
PKK bunu reddettiği için Kürt yönetimi operasyonlar karşısında tarafsız kalma pozisyonu güdüyor.
IKBY’nin tutumundan rahatsız olan PKK, son bir yıldan bu yana Peşmerge güçlerine yönelik saldırılar düzenliyor.
Peşmerge güçleri bu saldırıların hiçbirine fiili olarak karşılık vermedi.
Ancak iki hafta önce Duhok vilayetine bağlı Amedi ilçesinde, 5 Peşmergenin hayatını kaybettiği, 7’sinin de yaralandığı saldırı, Kürt Yönetimi’nde PKK’ya yönelik öfkeyi ve tepkiyi büyüttü.
IKBY Eski Başkanı Mesud Barzani, “hesabı sorulacak” diyerek bir nevi intikam yemini etti.
Şu ana kadar Peşmerge güçlerinden PKK’nın bu saldırısına yönelik de herhangi bir karşılık verilmedi ancak IKBY, PKK’nın karargâhlarının bulunduğu sözünü ettiğimiz bölgelerde teröristlerin yerleşim bölgeleriyle ve kampları arasında bağlarını sağlayan kritik noktalara güç yığmaya başladı.
Türkiye’nin yürüttüğü operasyonlara, lojistik destek gibi görülebilecek bu adım PKK’nın daha da sıkışmasına yol açtı.
PKK, bir yandan IKBY’ye yönelik tehditlerini sürdürürken bir yandan da Avrupa’daki yandaşlarını harekete geçirerek Kürt yönetiminin pozisyonunu değiştirmeye ve de Türkiye’nin operasyonunu durdurmaya çalışıyor.
Bu çerçevede son bir hafta içinde başta Almanya ve Fransa olmak üzere bazı ülkelerde arkalarına söz konusu ülkelerdeki bazı sol çevreleri de alarak Kuzey Irak’a heyet gönderme girişimleri yaşandı.
Ancak Belçika’daki NATO Zirvesi’ne denk gelen girişimler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerek ABD Başkanı Joe Biden gerekse de diğer batılı liderlerle yaptığı görüşmeler öncesi ve sonrasında söz konusu ülkelerin PKK’ya yönelik aralarına mesafe koymaya tekabül eden yaklaşımları nedeniyle sonuçsuz kaldı.
Almanya bazı grupların Kuzey Irak’a gidişine izin vermezken, IKBY de Erbil’e giden aralarında HDP eski Milletvekili Demir Çelik’in de bulunduğu grupları gözaltına alarak sınır dışı etti.
PKK’nın imdat çığlıklarına Türkiye içindeki taraftarlarından da ciddi bir yanıt gelmedi.
Bazı muhalefet partileriyle ittifak ilişkileri tartışılan HDP, PKK’ya yönelik operasyonların durdurulması konusunu çok fazla gündeme getiremediği gibi, özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde kitlesel tepki çağrıları da halkta karşılık bulmadı.
Avrupa’daki hava Türkiye lehine eserken, Kuzey Irak’ta Kürt yönetimi PKK’ya karşı tutum almışken, terör örgütünün yardım çığlıklarının hiçbir kesimden karşılık bulmayıp Pençe operasyonlarıyla örgüte darbe üstüne darbe indirilirken, güya PKK’ya karşı olduğunu söyleyen meczubun biri HDP İzmir İl Binası’nı silahla basarak bu partinin bir çalışanını öldürdü.
Bu saldırının üzerinden bir saat geçmeden PKK’nın çatı yapılanması KCK’dan, “Tepki açıklamaları, kınamalar yetmez, sokaklara çıkılıp Türkiye aleyhine gösteri düzenlenmesi” çağrısı yapıldı.
Avrupa’da da Türkiye karşıtı çevreler harekete geçirilerek söz konusu ülke hükümetlerinin Ankara üzerinde baskı oluşturmaları yönünde düğmeye basıldı.
Neyse ki muhalefet partilerinin yanı sıra AK Parti ve MHP’den de bu provokatif saldırıya yönelik gelen sert tepkilerin ardından HDP içindeki kimi çevrelerin kışkırtmalarına rağmen genel anlamda bir sağduyunun hâkim olduğunu söylemek mümkün.
PKK’ya yönelik kıskacın daraltıldığı, uluslararası konjonktürün Türkiye lehine estiği ve de HDP’ye yönelik kapatma davasının gündemde olduğu bir süreçte yaşanan bu saldırının, HDP’yi mağdur gösterme, Türkiye’ye yönelik tepkileri arttırma ve de PKK’ya nefes aldırmaya yönelik, arkasında başka güçlerin olduğu organize bir saldırı olabilme ihtimalini göz ardı etmemek gerek.
Türkiye’nin terör örgütüyle haklı ve giderek daha güçlü şekilde sonuç alınmaya başlayan mücadelesini sekteye uğratacak çabalara ve girişimlere karşı uyanık olmakta fayda var.